Eylül 2022’de Sivas’ta geçirdiği motosiklet kazası sonrası beyin kanaması geçiren ve ayağı kırılan 17 yaşındaki Recep Taşdelen, üst üste çeşitli cerrahi işlemler görüp yoğun bakıma girdikten sonra nefes darlığı yaşamaya başladı. Nefesi yetmediği için konuşamaz duruma gelen Taşdelen, 3 ayrı cerrahi tekniğin bir arada kullanıldığı ameliyat sayesinde hem rahat nefes alabiliyor hem de konuşabiliyor. 7 ay boyunca yaşadığı tüm bu olayların kendisi için büyük bir tecrübe olduğunu belirten Taşdelen, “kelimeler kifayetsiz kalıyor, yaşamadan bunu anlamak çok zor” dedi.
Üst üste birçok cerrahi işlem geçiren, bunun sonucunda ise nefes darlığı problemi çeken Taşdelen, tedavi olmak için ailesi ile İstanbul’a Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’ne geldi. Tam kapalı havayolunu ve ses tellerinin altına kadar çıkan darlığı ameliyat etmek için doğru zamanı bekleyen Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sina Ercan, “Ayrı teknikleri birleştirerek havayolunun ses tellerine kadar sağlıklı doku ile kaplanmasını ve Recep’in sorunsuz nefes alabilmesini sağlamış olduk” şeklinde konuştu.
“NEFES BORUSU DARLIĞI, NEFES DARLIĞININ NADİR SEBEPLERİNDENDİR”
Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi ABD Başkanı, Prof. Dr. Ercan, solunum aleti kullanılan durumlarda nefes borusunda travmaların, tahrişlerin ve daha sonra darlıkların ortaya çıkabileceğini belirterek, konu ile ilgili şu bilgilendirmelerde bulundu: “Herkesin hayatında olabilecek anlık bir kaza sonrası bütün planlar alt üst olabiliyor. Recep’in yaşadığı gerek beyin travması, gerek ayağındaki kırık ve yoğun bakım süreçlerinde sağlık çalışanları hayat kurtarmak için solunum aleti desteğine başvurmak durumunda kalıyor. Bu kullanılan aletler vücuda yabancı malzemeler olduğu için beklenmeyen etkileri olabiliyor. Nefes borusunda travmalar, tahrişler oluşuyor ve daha sonra bu darlıklar ortaya çıkabiliyor. Nefes borusu darlığı, nefes darlığının en sık görülen sebepleri arasında bulunmadığından, en önemli adım bahsi geçen darlığı akıla getirerek fark edebilmekte. Hep başka sebepler ararken bu sebepler göz ardı edilebiliyor ya da daha ciddi sağlık problemleri nedeniyle bu iş bir süreliğine kendi seyrine bırakılabiliyor. Hastalar böyle bir problemle karşılaştıklarında, bu konuda yetkin sağlık personeli ve alt yapı imkânlarının olduğu merkezler kritik önem taşıyor.”
“AMELİYATTA ZAMANLAMA ÇOK ÖNEMLİ”
Göğüs Cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Ercan sözlerine şöyle devam etti: “Recep ile görüştüğümüzde birkaç kez doğru bir şekilde genişletme işlemi yapılmasına rağmen ciddi bir darlığı bulunuyordu. Onu ilk gördüğümde ameliyat olmaya hazır durumda değildi. Bu hastaların karşılaştığı en önemli şanssızlıklar ameliyatların erken ve aceleyle yapılmasıdır. Nefes borusu ameliyatlarında, herhangi bir yapay parça koyamıyor; bunun yerine hasar görmüş yapıyı çıkartıp sağlam uçları birleştirmemiz gereken cerrahi bir operasyon yapıyoruz. Bu da nefes borusunun boyunun kısalması anlamına geliyor. Bu işlem bir kez yapıldı mı, darlık tekrar oluşursa yapılacak fazla bir şey kalmıyor. O nedenle başarılı sonuçlar için doğru zamanlamanın en önemli konu olduğunu söyleyebiliriz. Enfeksiyon ve ödem çokken, oradaki dokular son halini almamışken erken yapılan bir ameliyat, başarısızlığı da beraberinde getiriyor.”
“ÜÇ ÖZEL CERRAHİ TEKNİK BİRLEŞTİRİLDİ”
Ameliyat sürecini Recep ve ailesi ile çok iyi yürüttüklerini anlatan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sina Ercan, “Recep’i boğulma ve ölüm korkusundan kurtarıp doğru şekilde yapılmış trakeostomi ile bekleterek dokuların iyileşmesini sağladık. Recep’te hem tam kapalı bir havayolu hem de ses tellerinin altına kadar çıkan bir darlığı bulunuyordu. Kompleks bir bölge olduğu için oradaki bütün kıkırdakları yeniden şekillendirip 3 ayrı özel cerrahi tekniği birleştirerek ekleme yaptık. Şimdi her iki ses teli de çok güzel fonksiyon görüyor. Ayrı teknikleri birleştirerek havayolunun ses tellerine kadar sağlıklı doku ile kaplanıp sorunsuz nefes alabilmesini sağlamış olduk.”
“NEFESİM YETMEDİĞİ İÇİN KONUŞAMIYORDUM”
Hastalığı sürecinde sürekli bir sorgulama içine girdiğini söyleyen Recep Taşdelen, yaşadıklarını şu cümlelerle anlattı: “Kelimeler kifayetsiz kalıyor, yaşamadan bunu anlamak çok zor. Ayağımda, platin ve alçı vardı, yürüyemiyordum. Arkadaşlarım eve geldiği zaman ağzımdan doğru düzgün kelime bile çıkmıyordu; nefesim yetmediği için konuşamıyordum. Trakeostomi açıldıktan sonra ayağım da düzeldi, yürümeye başladım. Ama trakeostomi ile bile nefes almak çok zordu. 7 ay boyunca yaşadığım tüm bu olaylar benim için de büyük bir tecrübe oldu. Makine mühendisi olma hedefimi gerçekleştirmek üzere öğretmenlerime ve arkadaşlarıma kavuşmak için sabırsızlanıyorum.”
“AĞLAYARAK GELDİK, GÜLEREK DÖNÜYORUZ”
Recep Taşdelen’in babası Serdal Taşdelen ise yaşadıkları süreci şöyle anlattı: “7 aydır uyumuyordum, 5-6 gündür nefes aldığımı, yemek yediğimi hissediyorum. Sürekli Recep’in başındaydım. Trakeostomi takılıyken en ufak bir ses değişikliğinde bizim içimiz gidiyordu. Aldığımız makineyle tıkanmasın diye sürekli aspire ettik. Hepimiz çok zor süreçlerden geçtik. Recep, hastanede yatarken de KOAH hastası gibi zor nefes alıp veriyordu. Nefesindeki problemi biz ameliyatlara, travmaya ve ilaçlara bağlamıştık ama öyle değilmiş. Bu yüzden yoğun bakımda kalmış hastaların ailelerine tavsiyem eğer hasta entübe olduysa mutlaka film, tomografi çektirmeliler. Bu durum bizim gibi herkesin başına gelebilir. Hatta doktorlarımızın da gözünden kaçabiliyor. Bu yüzden herkes bilinçli olmalı. Biz Sina Hocamızın yanına ağlayarak geldik, gülerek dönüyoruz.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı