Gün: 20 Temmuz 2023

  • Karting Heyecanı Körfez’e Taşınıyor

    MOTUL 2023 Türkiye Karting Şampiyonası üçüncü ayağı, 22-23 Temmuz tarihlerinde Kocaeli Karting ve Otomobil Spor Kulübü (KO-KART) tarafından TOSFED Körfez Yarış Pisti’nde gerçekleştiriliyor. ICRYPEX ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi katkılarıyla düzenlenen organizasyon kapsamında micro, mini, junior, senior ve master olmak üzere 5 ayrı kategoride üçer yarış koşulacak.

    22 Temmuz Cumartesi günü 09.30-12.00 saatleri arası serbest ve resmi antrenmanlar ile başlayacak organizasyonun ilk gününde, 13.30-14.50 saatleri arası sıralama turları ve 15.00’ten itibaren de tüm kategorilerde ilk yarışlar gerçekleştirilecek.

    23 Temmuz Pazar sabahı 10.50-13.15 saatleri arası ikinci yarışların ardından, 14.15-16.45 arası üçüncü yarışlar koşulacak ve saat 17.20’deki ödül töreninde, kategorilerinde ilk 3 dereceyi paylaşan sporculara ödülleri verilecek.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Blizzard Oyunları Steam’e Geliyor, Birinci Oyun Overwatch 2 Olacak

    Battle.net yıllardır Blizzard oyunlarına PC’de erişmenin tek yoluydu. Lakin yakında bu durum değişecek üzere görünüyor; artık Blizzard oyunlarını Steam’den de alabileceğiz.

    Blizzard tarafından yapılan duyuruyla; Overwatch 2’nin 10 Ağustos’ta Steam’e geleceği ilan edildi. Bu kadarla da kalınmayacağı, takip eden periyotta Blizzard oyunlarından bir seçkinin Steam’de yerlerini alacakları söyleniyor.

    Açıklamada; Battle.net’in yıllardır Blizzard’ın PC oyuncularının meskeni olduğu, yıllar boyunca topluluğun beklentilerine karşılık verecek biçimde gelişmeye devam ettiği belirtilirken, bununla birlikte oyun sanayisinin de bu 20 yılı aşkın mühlet boyunca değerli gelişmeler kaydettiği ve makul topluluklarla kısıtlı kalınamayacağı tabir ediliyor. Sonuç olarak, bir yandan Battle.net’i geliştirmeye ve bu alana yatırım yapmaya devam edeceklerini, öte yandan da oyun severler için pürüzleri kaldırıp onlara daha çok imkân sunmak istediklerini söylüyorlar. Bunun birinci adımı da Overwatch 2’nin Steam’e gelişi olacak.

    Blizzard Entertainment Lideri Mike Ybarra; “Ana amacımız oyunculara kulak vermek ve beklentilerini karşılamak. Battle.net bizim için öncelikli olmaya devam edecek, lakin oyun severlerin sesine kulak verdik ve 10 Ağustos’ta Overwatch 2’yle başlamak üzere oyunlarımızdan bir seçkiyi Steam’e getiriyoruz. Valve ile çalışmaktan ötürü memnuniyetimizi tabir etmek isterim” diyor.

    Gabe Newell da durumdan şad; “Oyuncular ve geliştiriciler Overwatch 2’nin Steam’e gelişinden yarar sağlayacaklar” diyor.

    Overwatch 2’yi Steam’den oynarken de bir Battle.net hesabına sahip olmanız, o hesaba bağlanmanız gerekecek; çapraz platform takviyesi üzere özelliklere erişim için bu türlü bir mecburilik bulunduğu söyleniyor. Öte yandan, kestirim edilebileceği üzere oyuna Steam başarımları da ekleniyor.

    Bakalım Steam’e gelecek başka Blizzard oyunları hangileri olacak, takipteyiz.

  • Christopher Nolan ve J. Robert Oppenheimer’ın Çelişkileri

    “Yıldızlararası” ve “Başlangıç” gibi beyin bulandırıcı filmlerle tanınan yazar-yönetmen Christopher Nolan, 21 Temmuz’da vizyona girecek biyografik “Oppenheimer” ile eski bir çocukluk korkusunu ele alıyor.

    Film, II. Dünya Savaşı sırasında atom bombasını inşa etmek üzere Los Alamos, NM’deki Manhattan Projesi’ne liderlik etmesi için aday gösterilen beyinsel, karizmatik ve işkence gören fizikçi (“Peaky Blinders”ın yıldızı Cillian Murphy tarafından canlandırılıyor) J. Robert Oppenheimer’ın hikayesini anlatıyor.

    Ardından Hiroşima ve Nagazaki’nin bombalanması, 1945’te Japonya’ya karşı savaşı sona erdirdi (Almanya çoktan teslim olmuştu) ve Oppenheimer bir kahraman olarak selamlandı. Ancak sadece birkaç yıl sonra, 1954’te, Atom Enerjisi Komisyonu danışmanlarının, onu Berkeley’deki California Üniversitesi’ndeki solcu bağlara dayalı bir güvenlik tehdidi ilan eden rezil bir duruşmada güvenlik izni iptal edildi – diğer şeylerin yanı sıra, bir kız arkadaşı ve erkek kardeşi Frank, her ikisi de Komünist Parti üyesiydi – ve meslektaşı Edward Teller tarafından savunulan daha da büyük bir bomba, “Süper” veya hidrojen bombası yapılmasına karşı çıkması.

    Bu, Oppenheimer’ın hükümet çevrelerindeki kariyerinin ve Soğuk Savaş’ta atom enerjisinin geleceğini etkileme yeteneğinin sonuydu. Sonuç olarak bilim camiası için bir şehit oldu. Albert Einstein da dahil olmak üzere birçok fizikçi, Amerika Birleşik Devletleri’nin bombayı zaten mağlup edilmiş bir düşmana uyarı yapmadan atmasından hayal kırıklığına uğrarken, Oppenheimer bombanın gelişinin savaşı düşünülemez hale getireceğini ve bu tür silahlar üzerinde uluslararası kontrollere yol açacağını umuyordu. Ancak Ruslar bombayı ele geçirdikten sonra, Oppenheimer’ı “ağlak” olarak nitelendiren dönemin başkanı Harry S. Truman gibi tutucular için bu rüyanın hiç şansı yoktu.

    Filmin büyük kadrosunda, projenin genel sorumlusu olan huysuz Tümgeneral Leslie Groves rolünde Matt Damon ve Atom Enerjisi Komisyonu başkanı Amiral Lewis Strauss rolünde Robert Downey Jr. yer alıyor. Strauss, Oppenheimer’a karşı savaş sonrası suçlamayı yönetti ve Başkan Dwight D. Eisenhower başkanlığındaki Ticaret bakanı adaylığı, kısmen Oppenheimer’ın düşüşündeki rolü nedeniyle Senato tarafından öldürüldü.

    Soldan, Los Alamos’ta geçen bir sahnede Cillian Murphy, Olli Haaskivi, Matt Damon ve Dane DeHaan. Kredi… Melinda Sue Gordon/Evrensel Resimleri

    Kai Bird ve Martin J. Sherwin’in Pulitzer Ödüllü biyografisi “American Prometheus”tan uyarlanan film, atom silahlarının trajik doğuşunu anlatan bir dizi kitap, uzun metrajlı film ve belgeselin en yenisi. yedi bölümlük bir BBC dizisi olan “Oppenheimer”; Paul Newman’ın Groves rolünde oynadığı “Fat Man and Little Boy”; başka bir belgesel, “The Trials of J. Robert Oppenheimer”; ve hatta bir John Adams operası olan “Doctor Atomic”. (Yönetmen, filminin aynı gün gösterime girecek başka bir rakibi olan “Barbie” ile karşı karşıya olduğunun gayet iyi farkındadır ve sinemaseverlerin karşı karşıya olduğu seçim hakkında “yorumsuz” bir teklifte bulunmuştur.)

    Nolan, Los Angeles’ın sakin bir yerleşim bölgesindeki ofisinde çay içerken, efsaneler ve kayıtlar arasında seçim yaparak, Cillian Murphy’nin saçını ve bu filmi nasıl çektiğini, neden Oppenheimer’ın yaşamış en önemli insan olduğunu düşündüğünü tartıştı. Bunlar, sohbetimizden düzenlenmiş alıntılardır.

    Yapım notlarında “Beğenseniz de beğenmeseniz de J. Robert Oppenheimer gelmiş geçmiş en önemli insandır” diyorsunuz. Neden?

    Hollywood’da biraz abartıdan korkmuyoruz. Buna gerçekten inanıyor muyum? Kesinlikle. Çünkü en büyük korkularım doğruysa, dünyayı yok eden adam sen olacaksın. Kim bundan daha önemli?

    Belki de dünyayı yok eden düğmeye basan adam.

    Basmak için bir düğme olmalı.

    Oppenheimer’ı şimdiye kadar yaşamış en önemli kişi olarak savunmanın çok kolay olduğunu düşünüyorum, çünkü atom silahlarını ve aslında hidrojen bombasını kolaylaştıran ve elde eden kişi o, çünkü Teller’ın üzerinde çalışmasına izin verdi. Dolayısıyla, güçleri etkili bir şekilde sıralayabilen kişi odur.

    Onun olmadığı ama başka birinin olduğu ve bunun olacağı bir paralel evren var mı? Büyük olasılıkla. Tarihteki önemini azaltmanın argümanı budur. Ancak bu, tarihin bireyler tarafından değil, basitçe toplum hareketleri tarafından yapıldığı varsayımıdır. Bu çok felsefi bir tartışma.

    Görünüşe göre atomun parçalandığını duyduktan yaklaşık 15 dakika sonra, zincirleme reaksiyonla bomba yapabileceğinizi öne sürüyordu. Ama bence pek çok bilim insanı aynı şeyi düşünüyordu, “Ah, bu bir bomba olabilir.”

    Onun hikayesi, şu anda yaşadığımız ve sonsuza dek yaşayacağımız yolun merkezinde yer alıyor. Dünyayı kesinlikle başka hiç kimsenin değiştiremediği bir şekilde değiştirdi. Matbaanın icadından falan bahsediyorsunuz. Dünyaya kendini yok etme gücü verdi. Bunu daha önce kimse yapmadı.

    Buluşu gerçekten dünyanın sonunu getirdiyse bu kötümser bir görüştür. Olmasaydı, o hala en önemli adam çünkü bomba savaşı sonsuza kadar durdurabilirdi. 1945’ten beri karşılıklı garantili imha tehdidine dayanan bir dünya savaşı yaşamadık.

    Yani bu katkıya bakmanın iki yolu var. Ve hangisinin doğru olduğunu bilmiyoruz. Silahların kontrolü ve olayların nasıl gelişeceği hakkında söylediklerinin çoğunun kesinlikle doğru olduğu kanıtlandı. Birçoğu da umutsuzca saf görünüyordu. Bu henüz bir sonu olmayan bir hikaye.

    İyi ya da kötü, onun tarihteki en açık şekilde belirsiz figürlerden biri olduğuna gerçekten inanıyorum.

    Oppenheimer rolünde Murphy. Nolan, “Film kesinlikle adamın kim olduğunun ikonik doğasını kucaklamaya çalışıyor ama aynı zamanda yaratıcı ve bilinçli olduğunu da anlıyor” dedi. Kredi… Evrensel Resimler

    Sahip olduğum yakıcı soru neden? Neden şimdi Oppenheimer? Demek istediğim, bu nükleer çağın bir çocuğu olarak tüm hayatım boyunca büyüdüğüm bir hikaye.

    Anlatmaya hazır hissedene kadar beklemek isteyeceğiniz bazı hikayeler vardır. [Bu] hikaye, 80’lerin başında Birleşik Krallık’ta nükleer silahların gölgesinde büyüyen bir çocuk olduğumdan beri bildiğim bir hikaye. Pop kültüründe çok fazlaydı. Nükleer Silahsızlanma Kampanyası ve Greenham Common protestoları ve nükleer seyir füzelerinin yerleştirilmesiyle ilgili günlerdi. Benim için her zaman kesin bir film anlamında anlatılmadığını düşündüğüm hikayelerden biri gibi göründü. Ve yine de var olan en önemli ve dramatik hikayelerden biri.

    Bu yüzden, çok iyi araştırılmış ve iyi anlatılmış bir kitap olan “Amerikan Prometheus”u okumak bana güven verdi. Bu bir filmin veya senaryonun temeli olabilir.

    Görünüşe göre nükleer korku geri geldi.

    Geçenlerde Steven Spielberg ile bunun hakkında konuşuyordum. Küba Füze Krizi, 60’lar, yüksek Soğuk Savaş sırasında büyüdü. Korkunun çok yoğun olduğu bir dönemdi. Ve sonra 80’lerin başında tarif ettiğim dalga. Sting’in “Oppenheimer’ın ölümcül oyuncaklarına” atıfta bulunan küresel gerilimlerle ilgili “Ruslar” şarkısı da dahil olmak üzere kültürel olarak pek çok şey bundan çıktı.

    Bence popüler kültürde nükleer silahlarla olan ilişkimiz çok karmaşık ve gelgitli. Genç oğullarımdan birine ne yazdığımı ilk söylediğimde, bana kelimenin tam anlamıyla, bunun artık kimseyi endişelendirecek bir şey olmadığını söyledi.

    Filmi doğrulamak için kitaba gittim ve Truman’ın ona gerçekten ağlak dediğini okuyunca şaşırdım.

    Pek başkanlık gibi görünmüyor, değil mi?

    Yakın tarih göz önüne alındığında, bana çok başkanlık geliyor. Bu benim için filmde çok büyük bir dramatik noktaydı çünkü Oppenheimer’ın kendisini ne kadar kötü bir şekilde yanılttığını çok net bir şekilde ortaya koydu.

    Bunu söylemenin iyi bir yolu. O toplantının farklı anlatımları var ama bunlar Truman’ın hatırladığı şeyler.

    Olayları onun gördüğü gibi sunmanın adil olduğunu düşünüyorum. Çünkü o anda, Oppenheimer’ın durumunun gerçekliğine dair algınızda büyük bir değişiklik arıyorsunuz. O iki adam o toplantının ne olduğuna dair tamamen farklı beklentilerle o odaya gelirler. Ve bence bu, büyük bir hayal kırıklığı anıydı, [Openheimer için] bulaştığı şeyin sonuçlarıyla başa çıkma yaklaşımında büyük bir dönüm noktasıydı.

    Oppenheimer’ın kendisini fazla ciddiye almakla suçlanabileceğini düşünmemek benim için zor. Bütün bu yorumlar, “fizikçiler günahı bildiler” ve “ ben ölüm oldum ” Sizce bu harika aleti yapmak istiyoruz ama sonra onu kullanmaktan alıkonulmak istiyoruz gibi iki şekilde de sahip olmaya mı çalışıyordu? Bir seri katilin tekrar öldürmeden önce beni yakala demesi gibi.

    Ya da bir teknoloji şirketi bilim adamının “beni düzene sokun, lütfen” demesi gibi.

    Bence çok yüksek derecede bir öz-bilinç, öz-farkındalık var, özellikle de kendini dünyaya sunma biçimi. Ve bence inanılmaz bir stratejik zekası vardı. Pek çok yönden saflıkla suçlanabilir, ama bu bir tür saflık, yaptığı hatalar, yalnızca en parlak stratejik insanların yapabileceği türden hatalardı, çünkü herkesten daha akıllı olduklarını düşünüyorlar. Odayı tam olarak olması gerektiği gibi okumazlar.

    Film kesinlikle adamın kim olduğunun ikonik doğasını kucaklamaya çalışıyor ama aynı zamanda yaratıcı ve bilinçli olduğunu da anlıyor.

    Merak ettiğim bir diğer şey de Süper’e muhalefetinin ne kadarı Teller’ın fikri olduğu içindi?

    Bu oldukça sert, ama gerçekten önemli bir şeye parmak basıyorsunuz ki, umarım filmin dokusunda vardır, bu kişisel olanın tarihi ve jeopolitik olanla nasıl etkileşime girdiğidir. Bu, bu birey olmadan yine de olur muydu?

    “American Prometheus”ta, New Mexico’daki Los Alamos’un kardeşiyle kamp yapmaktan hoşlandığı bir yer olduğunu anladığınızda, çok güzel.

    Truman, Oppenheimer’a ağlak dedi. Nolan, fizikçinin “düşüncesinde çok, çok stratejikti ve yine de ezildi ve yine de saf olarak görüldü” dedi. Kredi… Evrensel Resimler

    Ve yönetmen olarak yaptığı ilk şey, ABD’deki en iyi fizikçileri çok sevdiği New Mexico’da bir tür entelektüel eğitim kampına hapsetmek oluyor.

    Bunu o sağladı. Dolayısıyla, atom enerjisinin dünyaya salınma biçimi kesinlikle Oppenheimer için çok kişiseldi. Ve bu, ilişkileri için geçerli olduğu için harika bir dram sağlıyor. Bilim camiasında muazzam bir yoldaşlık ve kulüp havası var, ancak büyük rekabet ve kıskançlıklar var. Çok rekabetçi bir alandı.

    Feci sonuçlarla; Armageddon’dan 45 dakika uzaklıkta, dünya artık denizaltılar, füzeler ve bombardıman uçaklarındaki H bombalarıyla dolu.

    Farklı etki alanlarına ve farklı yönlere hitap eden farklı bilim insanlarına sahip olduğunuz yer burasıdır. 50’lerin başında gördüğünüz şey, Oppenheimer’ın Hava Kuvvetleri yerine Ordu ile aynı safta yer almaya çalışması. Hava Kuvvetleri programı tamamen soykırım niteliğindeki hidrojen bombalarıyla ilgiliydi ve Oppenheimer bu yeni taktiksel yaklaşımı ortaya attı, savaşı savaş alanına geri getirdi. Orduyu Hava Kuvvetlerine karşı oynamak için döndü. Bence çok ilginç olan ders şu ki, düşüncesinde çok ama çok stratejikti ve yine de ezildi ve yine de naif olarak görüldü.

    Oppenheimer’ın en parlak insanlardan biri olmasına rağmen hırsının zekasını aştığını düşünüyorum. En iyi matematikçi değildi. En iyi kuantum fizikçisi değildi. Zirvedeydi ama asıl zirve o değildi. Çağdaşlarının çoğu gibi Nobel Ödülü kazanmamıştı. Ama hırsı en iyisi, en ünlüsü olmaktı. Bence bu hırs kalitesi, bilim adamlarıyla ilgili anlayışıyla birleştiğinde, hepsini tanıyordu. Çok çekici bir insandı.

    Bilim adamlarından hoşlanmıyor gibi görünen Groves’la tıkladı.

    Groves dışında hiç kimse Oppenheimer’ın Los Alamos’u yönetmek için doğru kişi olduğunu düşünmüyordu ki bu inanılmaz bir şey.

    Bu nasıl çalıştı?

    Cillian ile Kip Thorne’u [Yıldızlararası’nın sorumlu yapımcılarından biri olan Caltech fizikçisi ve Nobel ödüllü] telefonda görüştürmeyi başardım. Kip, Princeton’dayken, Oppenheimer’ın yönettiği Institute for Advanced Study’deki seminerlere katılabildi. Böylece Kip, Oppie’nin bir tür grup tartışmasının gerçekleşmesine nasıl izin vereceğini ve ardından özetlemek için tam doğru anda devreye gireceğini konuşabildi. Görünüşe göre bunu çok hızlı bir şekilde yapabilirdi. Bir bilim adamı arkadaşının söylediği çok uzun ve karmaşık bir şeyi özetleyebilir ve ardından tartışmayı bir sonraki aşamaya taşıyabilir.

    Böylesine büyük bir projenin başarıya ulaşması için bu orkestrasyon kalitesi gerekliydi.

    Bu bir film yönetmeninin yaptığı gibi mi? Bu film için çok sayıda üst düzey oyuncuyu bir araya topladınız.

    Her oyuncu, gerçek hayattaki meslektaşlarının ne olduğu hakkında araştırma yaparak masaya geliyordu. Yapacak tonla ödevleri vardı. [Gülüyor] “Amerikan Prometheus” ile harika bir kaynakları vardı. Daha sonra kendi araştırmalarını ve bunun benim için ne anlama geldiğini araştırdılar ki bu, geçmişte gerçekten yapabildiğim bir şey değildi. Böylece, örneğin, tüm bilim adamlarının olduğu bölüm sınıfındaki sahneyle, tartışmayı doğaçlama yapabiliriz. Senaryo orada, ancak kendi öğrenimlerinin tamamına dayanan tutku ve bilgiyle bu senaryoya girebilirler.

    Nolan, Murphy ile sette. Oyuncular çekime kendi araştırmalarını getirdiler. Kredi… Melinda Sue Gordon/Evrensel Resimleri

    Oyuncuların rollerini oynama biçimleri sizi şaşırttı mı?

    Bu, sürekli bir şaşkınlık süreciydi. Bazen gerçekten neler olup bittiğine dair gerçekten canlandırıcı bir tartışmanız olur, çünkü bu, siyasi veya kişisel, insanların davranışlarının belirsizliklerle dolu olduğu bir hikaye.

    Örneğin, [Truman’ın savaş bakanı Henry L. Stimson’u] oynayan James Remar’ın, Stimson ve karısının Kyoto’da balayı yaptığını nasıl öğrendiği hakkında benimle konuşmaya devam ettiği bir an var. Stimson’ın Kyoto’yu bombalanacaklar listesinden çıkarmasının sebeplerinden biri de buydu.

    Kültürel önemi nedeniyle şehri listeden çıkarmasını sağladım, ama bence, sadece şunu ekleyin. Odadaki hiç kimsenin nasıl tepki vereceğini bilmediği fevkalade heyecan verici bir an.

    Bu kadar dev bir kadro ve bu kadar çok mekanla nasıl çekim yapıyorsunuz?

    Ne zaman sayısız yere, birçok farklı aktöre girseniz, her zaman bir bilmece olacak. Cillian’ın saç kesimine göre planlamakta ısrar ettim. [Gülüyor] Çünkü filmlerdeki peruğa çok alerjim var. Karakterlerin kendilerini sunma biçimleri söz konusu olduğunda, filmin bariz bir hilesi olmamasını gerçekten istedim.

    Son filmim “Tenet”te bahsettiğim, beni hikayeye gerçekten bağlayan en önemli anlardan biri.[2020] Bilim adamlarının hesap yaptıklarında, atmosferi ateşe verip dünyayı yok etme ihtimallerini tamamen ortadan kaldıramayacakları fikri miydi? Ve devam ettiler ve o düğmeye bastılar. Ama benim hissim, ya o odada olabilseydin? Bu nasıl olurdu?

    Bu konuda ne hissediyorlar? Bunu en aza indirebilir ve bunun küçük bir olasılık olduğunu düşündüklerini söyleyebilirsiniz. Ancak, güvenliğin kesinlikle en önemli şey olduğu film setlerinde birçok dev patlama yapmış biri olarak, bu ateşlemelerin etrafındaki gerilim inanılmaz. Özel efekt adamlarının bize tam olarak nasıl ses çıkaracağını, tam olarak nasıl görüneceğini ölçmesi çok zor. Geri sayım geldiğinde, inanılmaz derecede gergin ve bunu Manhattan Projesi’ne, Trinity testine göre tahmin bile edemezdim. Seyirciye bu duyguyu yaşatmak, o odada yaşamak için heyecanlandım.

    Bu durumda işe yaradı ve dünya hayatta kaldı. O hesabı kim yaptı?

    Teller’dan geldi. Değiştirdiğim birkaç şeyden biri, Oppenheimer’ın bu konuda danışmak için gittiği kişinin Einstein değil, Chicago Üniversitesi’ndeki Manhattan Projesi’nin ileri karakolunu yöneten Arthur Compton olmasıydı. Ama bunu Einstein’a kaydırdım.

    Ve Einstein, insanların seyirciler arasında tanıdığı kişiliktir. Ama hesap Teller’dan geldi. Ve bence neredeyse sapkın bir gurur duyuyordu, anlıyor musun? Bunlar tartışmaların doğasıdır. Korkunç.

    O zamanlar, Oppenheimer ve Einstein, şimdi kara delikler dediğimiz şeyin var olabileceğine dair bir tartışmanın zıt taraflarındaydı. Einstein hayır dedi, Oppenheimer evet dedi. Göletin yanındaki o sahnede, sessizce birbirlerinin yanından geçtiler, ben bunu o anlaşmazlıktaki gerilim olarak yorumladım.

    Aralarındaki ilişkiyi, yerini daha genç olanın devraldığı ve işini üstlendiği bir usta olarak gördüm. Benim için filmde olan temel şey bu.

    Tom Conti, Murphy’nin karşısında Einstein rolünde. Filmde Oppenheimer ünlü fizikçiye danışıyor ama gerçekte başka bir meslektaşına danışıyor. Kredi… Melinda Sue Gordon/Evrensel Resimleri

    Oppenheimer, filmde muazzam derecede işkence görmüş bir insan olarak karşımıza çıkıyor ve kafasında her zaman kıvılcımlar çıkıyor gibi görünüyor.

    Bakın, film onun hayatını benim yorumum. Güçlü bir yorum, çok kişisel bir yorum olmasını istedim. Belgesel yapmak istemedim. Tarihsel kayıtlara bağlılık açısından, filmin insanların tahmin ettiğinden çok daha doğru olduğunu düşünüyorum. Potansiyel olarak uydurma gibi görünen pek çok şey doğru çıkıyor.

    Oppenheimer, Groves ve fizikçiler ile mühendislerin ilk nükleer bombayı patlattıkları Trinity testi hakkında kısa bir soru. O vuruşu nasıl yaptın? Bazıları testin kendisinden eski görüntüler miydi?

    Trinity testine yaklaşma şeklimiz, bilgisayar grafik görüntülerinden vazgeçmekti çünkü bilgisayar grafiklerinin doğası gereği biraz güvenli, biraz sakinleştirici olduğunu düşünüyorum, bu yüzden efekt ekibime, bunu başarmak için kullanabileceğimiz analog, gerçek dünya türlerinde görüntüler bulmaları için meydan okudum çünkü Trinity testinin filmde bir dikkat çekici olması gerektiğini biliyorduk. Buldukları bazı şeyler son derece küçük ve mikroskobikti ve daha büyükmüş gibi davranıyorlardı. Bazıları kesinlikle çok büyüktü ve her türlü karmaşık güvenlik protokolünü gerektiriyordu ve oyuncuları, geceleri çölde o sığınaklarda o cihazı patlatmayı bekleyenlerin nasıl bir şey olması gerektiğinin çok küçük bir versiyonuna dahil ettiler.

    “Tenet”ten bu yana geçen kısa sürede bunu kafana koyduğuna inanmak zor.

    Yazmaya başladığımda senaryoyu nispeten hızlı bir şekilde yazdım, ancak önceden çok çalıştım.

    Yıllar önce Howard Hughes’un hayatıyla ilgili bir senaryo yazmıştım ama asla yapılmadı çünkü Scorsese kendi filmini çekerken doğru yazdım. [Gülüyor] Ama senaryoyu tatmin edecek şekilde çözdüm ve bu bana bir insanın hayatını nasıl damıtacağım ve bir insanın hayatını nasıl tematik bir şekilde göreceğim konusunda pek çok fikir verdi, böylece film, parçalarının toplamından daha fazlası. Yani bazı açılardan senaryo, evet, birkaç ayımı aldı ama gerçekten 20 yıllık bir düşüncenin sonucuydu.

    Röportajlar yaparken ve film vizyona girerken, bana her zaman şu soru soruluyor, bundan sonra ne yapacağınızı biliyor musunuz?

    Ve cevap hep aynı. Benim için her seferinde bir şey yapıyorum ve takıntılı bir şekilde her şeyi içine koyuyorum ve film bitmedi. Pekala, benim deyimimle seyirci filmi bitiriyor.

    Yani film sinemalarda gösterime girdiğinde film biter ve kültürde ne olacaksa o olur. Ve bunun genellikle bundan sonra nereye gideceğim üzerinde derin bir etkisi olur. Aynı anda üç şey üzerinde çalışmak ve bir sonraki şeyi sıraya koymak çok daha mantıklı olurdu. Birçok film yapımcısı bunu yapıyor. Bunda hiç iyi olmadım.

  • ‘Twisted Metal’ Dizisinde Katil Palyaçolar Sınıf Yorumuyla Geliyor

    Stephanie Beatriz bir senaryoyu beğendiğinde, karakteri ve hikayeyi daha iyi anlamak için evde yüksek sesle okumaktan keyif alıyor. İlk kez 1995’te kauçuk yakan popüler PlayStation oyun serisine dayanan yeni Peacock kargaşa makinesi “Twisted Metal”e çabucak ısındı. Ancak sayfaları çevirdiğinde, psikopat palyaçolar, kanlı dini tarikatlar, yamyamlık ve diğer türden güzel zamanlarla karşılaşınca duraksadı. 8 aylık kızı odadaydı.

    Haziran ayındaki bir video röportajında ​​kocasına söylediklerini hatırladı: “Ara vereceğim ve duracağım çünkü bunun bilinçaltı için harika olduğundan emin değilim.”

    Endişesi haklıydı. 27 Temmuz’da gösterime giren “Twisted Metal” aşırı değilse de hiçbir şey değil. Hızlı ve dünyevi, “Otomatik Portakal”ın bir zamanlar biraz eski aşırı şiddet olarak adlandırdığı şeyle besleniyor. Kana bulanmış, kurşunlarla dolu ve kaotik. Erken bir sahnede, iki adam büyük küvetlerde oturup pişirilip servis edilmeyi bekliyor. Bir insan ayağı bir ipten sallanırken bunlardan birine bol miktarda limon biberi baharatı serpilir; Film müziğinde Ol’ Dirty Bastard’ın “Shimmy Shimmy Ya” (“Ooh, bebeğim, ham halini seviyorum”) sesi duyuluyor.

    Anthony Mackie’yi, tehlikeli, kıyamet sonrası Amerika’da gizemli bir paketi teslim etmek için tutulan direksiyon başındaki dahi John Doe rolünde ve Beatriz’in onun saçma sapan, intikam odaklı yolcusu Quiet rolünde oynadığı “Twisted Metal”, korku ve neşe arasında bazen rahatsız edici bir kesişme noktası ortaya koyuyor. Gülme gazındaki “Mad Max” gibi biraz.

    Sorumlu yapımcı Marc Forman, “Bu çok tuhaf bir kıyamet,” dedi. “Yamyamlar ve garip tarikatlarla kaynıyor. Harika olan şey, köşede ne olduğunu asla bilmemen.

    Dizi, Mackie’yi ülkeler arası bir görevde usta bir tekerlek ustası olarak ve Beatriz’i onun intikamcı yolcusu olarak canlandırıyor. Kredi… Bolen/Tavus Kuşu’nu atla

    “Twisted Metal” hakkında eski moda olan çok az şey var, ancak tankta hem kıyamet öncesi dünya hem de daha erken bir oyun çağı için oldukça fazla nostalji var. Hikaye, 2002’de meydana gelen, karakterlerin o yıl bildiği şekliyle kültürü donduran, belirsiz bir şekilde tanımlanmış, dünyayı yok eden bir olayın ardından geçiyor. Kötü bir sorgulayıcı, mahkumlarına işkence yapmak için 90’ların sonundaki Europop kulak kurdu “Barbie Girl”ü kullanır.

    Mackie’den John, 2002 model Subaru’sunu harap olmuş bir alışveriş merkezinden geçerken, bir Foot Locker’ın kalıntılarını görünce heyecanlanıyor (geçerken birkaç tekme alıyor). Ön camına bir Twisted Metal oyun kartuşu düşüyor; ona merakla bakıyor.

    44 yaşındaki Mackie, Twisted Metal’in en eski versiyonlarını çaldığını hatırladı. Haziran ayında yaptığı bir telefon görüşmesinde ironik bir şekilde trafikte otururken, “Bunun sadece bir yıkım olduğunu hatırlıyorum,” dedi. “Oyun sadece bir yıkım derbisiydi ve onu seviyordum ama oynaması imkansızdı. Arabaları kontrol edemiyordunuz – sadece birbirinizin yanından geçiyor, füzeler atıyor ve isabet etmelerini umuyordunuz.”

    Oyun deneyimi, sonraki yinelemelerle oyun endüstrisinin geri kalanıyla birlikte gelişti. Şimdi “Twisted Metal”, Netflix’in “The Witcher” ve HBO’nun bolca Emmy adayı olan “The Last of Us” gibi dizilerin izinden giden, oyun popülaritesini küçük ekran başarısına çevirmeyi uman en yeni TV dizisi.

    Oyun çevrelerinde “Twisted Metal”, “araç savaşı” türüne aittir. Oyun anlatıda büyük değil. Gösteri sorumlusu Michael Jonathan Smith ve yazar-yürütücü yapımcılar Rhett Reese ve Paul Wernick (her ikisi de “Deadpool” filmlerinin yazarları) dahil olmak üzere dizinin yaratıcı ekibi, oyunun dünyasını bir TV şovu ölçeğine genişletmekle, Mackie’nin sözleriyle, “sadece yıkımdan başka bir şey değil” ötesine taşımakla görevlendirildi. (PlayStation Productions ve kurumsal kuzeni Sony Pictures Television, diziyi Universal Television ile birlikte üretti.)

    Korkunç bir katil palyaço olan Sweet Tooth’u, Will Arnett’in sesiyle eşleştirilmiş güreşçi Joe Seanoa’nın vücudu canlandırıyor. Kredi… tavuskuşu

    Belki de dizinin en ürkütücü yaratımı olan psikotik palyaço Tatlı Diş de dahil olmak üzere bazı karakterler her iki Twisted Metal ortamında da var. Palyaço maskesi takmış, çıplak göğüslü bir hulk – onu güreşçi Joe Seanoa’nın vücudu canlandırıyor ve aktör Will Arnett’in sesiyle eşleştiriyor – Sweet Tooth, Las Vegas’tan geriye kalanları kontrol ediyor, yenilenmiş bir dondurma kamyonu gibi görünen bir şeyi sürüyor ve tüm gelenleri kesmek için kullandığı bir pala kullanıyor.

    Bir noktada, emirlerini yerine getirmek için serserilerden oluşan bir ayak takımı ordusu toplar ve ona gerçek anlamda çılgın bir palyaço takımı verir. Ancak Sweet Tooth’un John ve Quiet ile ortak bir yönü vardır: Esasen ülkeyi yöneten küçük bir tiran olan Ajan Stone’a (platinle boyanmış bir Thomas Haden Kilisesi) düşmanlık.

    Her nasılsa, tüm kargaşanın ortasında, “Twisted Metal” çağdaş sınıf bilincine yer buluyor. John, başarılı olursa körfezde rahat bir yaşam vaadiyle New San Francisco’dan New Chicago’ya ve geri dönüşe kadar ülke çapında bir yolculukla görevlendirildi. New San Francisco, dalgaların yaşadığı, duvarlarla çevrili bir şehir cennetiyken, ülkenin çoğu yerinde hayatta kalmak için çılgınca bir mücadele var. Duvarın içinde akşam yemeği yiyebilirsiniz. Dışarıda, olabilir olmakakşam yemeği.

    Beatriz (“Brooklyn Nine-Nine”), “Metaforlar bol,” dedi. “Aptalca, şiddetli, komik. Ama şovun çoğu kimin sahip olup kimin olmadığı hakkında. Şu anda, toplumumuzda her zaman belirli bir tür yamyamlık olduğuna dair ileri sürülecek bir tartışma var.”

    Beatriz, “Metaforlar bol,” dedi, ancak dizi aynı zamanda kaotik bir kan banyosu. Kredi… The New York Times için Cedric Angeles

    Ancak Twisted Metal oyununun hayranlarının, çok sevdikleri beddualarının entelektüellere dönüştüğü konusunda endişelenmelerine gerek yok. Serinin ekmek ve tereyağı, genellikle aynı şeyi yapacak şekilde donatılmış arabaları sürerken, birbirlerini vurup dilimleyen insanlar olmaya devam ediyor. Burası dünyanın sonundaki araba kültürü, son çareler diyarı. Bu nedenle, John’un güçlendirilmiş bir spor araba değil, kıyametin aşınma ve yıpranmasıyla başa çıkmak için değiştirilmiş gerçek bir dövücü kullanması uygun görünüyor. John’un “Twisted Metal”deki gerçek aşkı Quiet değil, Evelyn – veya plakasında yazdığı gibi EV3L1N.

    Mackie ilişki kurabilir. 2006’da “We Are Marshall”daki çığır açan performansından sonra, hayalindeki arabayı satın alabildi: 1964 ½ Ford Mustang (meraklıları tarafından bilinen en eski Mustang modelleri). O zamandan beri bununla uğraşıyor. Arabanın adı Marshall.

    Mackie, “Ben ve Marshall her zaman birlikte dolaşıyoruz ve birlikte zamanımızın tadını çıkarıyoruz,” dedi. “Oğullarım olmadan önce, Marshall benim en iyi arkadaşım gibiydi. Bazı insanlar bitkileriyle konuşur, bazı insanlar kedileriyle konuşur. Arabamla konuşurdum.”

    Beatriz’in biraz farklı bir otomotiv reşitliği vardı. Los Angeles’a taşınmayı düşünmeye başladığında Oregon Shakespeare Festivali’nde oynuyordu. Bir sorun: Araba kullanmayı bilmiyordu ve Los Angeles’ta araba olmazsa olmazlardandı. Bu yüzden, belki de en çok “Twin Peaks”teki Log Lady olarak tanınan, bir arkadaşı ve Shakespeare’ci arkadaşı Catherine E. Coulson’dan öğrendi. Coulson, Beatriz’i, “Twisted Metal”de göreceğinizden çok daha hayali bir görüntü olan Prius’uyla festivalin bulunduğu Ashland, Ore.’ye götürürdü.

    Beatriz’in Log Lady ile yaptığı ilk yolculuklar yerini daha hızlı maceralara bıraktı: Mayıs ayında Indianapolis 500 için baş mareşaldi. Gösterinin bir parçası olarak, yarıştan önce bir Indy arabasında pompalı tüfeğe bindi ve saatte 190 mil hıza ulaştı. “Daha hızlı gidebilirdi, harika olurdu,” dedi.

    Tüm bu eğlence ve görünürde katil bir palyaço yok.

  • LaMelo: “Charlotte ile max kontrat imzalamak çok kolay bir karardı”

    Charlotte Hornets yıldızı LaMelo Ball, Hornets ile azamî kontrat uzatması imzalamanın kolay bir karar olduğunu söyledi.

    Hornets, bu yaz All-Star guardına büyük bir yatırım yaparak, beş yıllık bir azamî çaylak uzatması imzalamıştı.

    Charlotte Observer’dan Rod Boone’a konuşan LaMelo, Hornets ile kontratını uzatma kararını hayli kolay olarak nitelendirdi:

    “Bu kararı vermek pek sıkıntı değildi. Buradaki yıllarımda daima yeterli vakit geçirdim. Hayat makûs değildi. Basketbol istikametine bakarsak, pek uygun gitmiyordu. Fakat öte yandan hayatınızı âlâ bir biçimde yaşamak ve yalnızca eğlenmek de istiyorsunuz. Charlotte’ta da bunu yapabildiğim için, şahane bir seçim üzere geldi.”

    21 yaşındaki Ball, ayak bileği sıkıntıları sebebiyle Mart ayında dönemi kapatmasına sebep olan ameliyattan evvel, geçtiğimiz 2022-23 döneminde sadece 36 maçta forma giyebilmişti. Ball bu süreçte 23.3 sayı, 8.4 asist ve 6.4 ribaund ortalamaları yakalamıştı.

  • Ayton: “Tüm dünya benden nefret ediyor güya…”

    Phoenix Suns pivotu Deandre Ayton, “tüm dünyanın” kendisinden nefret ettiğini düşündüğünü ve bunu önümüzdeki yıl telafi etmeye hazırlandığını belirtti.

    Beş yıl evvel lige girdiğinden beri birçok ağır tenkitlere maruz kalan Ayton, ileriye dönük olarak kendisini telafi ettirecek bir dönem geçirmeye kararlı olduğunu açıkladı.

    Yakın vakitte Eyewitness News Bahamas’a konuşan Ayton, “tüm dünyanın” kendisini hor gördüğüne inandığını söyleyerek, 2023-24 dönemine hazırlanırken olduğundan daha âlâ olmaya motive olduğunu söz etti:

    “Bütün dünyanın bir halde benden nefret ettiğini hissedebiliyorum. Birçok insanın parmak gösterdiği şahısım ve bunu görebiliyorum. Lakin kaybettiğimizden beri haftada beş ila altı gün üzerinde çalıştığım şey, insanların benim hakkımda düşündüklerini değiştirmek için kendimi motive etmek.

    Ne derseniz deyin, hiç hayranım yokmuş üzere hissediyorum zira tüm dünyanın söylediği bu. Lakin gayem bu yaz bu anlatıyı değiştirmek. Her şeyi değiştirmeye odaklıyım.”

    Birçok taraftar, Ayton’ı yıllar boyunca rastgele bir gelişme kaydetmediği için eleştirmişti. Yetenekli bir uzun olmasına karşın, Ayton’ın mesleğindeki beş olağan dönemde istatistikleri genel manada tatmin edici olarak görülmüyordu.

    Ayton, mesleğinde oynadığı toplam 303 maçta 16.7 sayı, 10.4 ribaund, 1.6 asist ve 1.0 blok ortalamalarına sahip.

  • Harden, takas talebi yerine getirilmese bile idman kampına katılacak

    Philadelphia 76ers guardı James Harden’ın, takas talebi yakında sonuç bulmasa bile 76ers’ın idman kampına rapor vermesinin beklendiği bildirildi.

    Yahoo Sports’tan Jake Fischer, Harden’ın takaslanma isteğinin önümüzdeki Eylül ayındaki medya gününe kadar yerine getirilmemesi durumunda bile, 76ers’ın idman kampına katılmasının beklendiğini kaleme aldı:

    “Lig kaynaklarına nazaran bu öykü Eylül ayına ve 2 Ekim’deki medya gününe kadar uzarsa, Harden’ın bu noktada idman kampına rapor vermesi bekleniyor. Konutta kalmak yerine ortaya çıkarak, ayrılmaya çalıştığınız ekip için çok daha fazla baş ağrısına sebep olabilirsiniz.”

    76ers grup lideri Daryl Morey, geçtiğimiz günlerde Harden’ın takas talebini “onurlandırmaya” çalışacağını söylemiş, fakat bunun sırf hakikat fiyat karşılığında gerçekleşebileceğini açıklamıştı.

    Harden’ın tercih ettiği yerin LA Clippers olduğu da savlar ortasında yer alıyor.

  • Binance’den Trilyonlarca SHIB Çekiliyor! Sebebi Ne?

    Kripto para dünyasında değerli bir gelişme gündeme geldi. Bir Blockchain izleme platformu olan Whale Alert, 20 Temmuz’da 2,4 trilyon Shiba Inu (SHIB)’nun BinanceUS’ten bilinmeyen bir cüzdana aktarıldığını bildirdi. Bu hareket, Worldpaper ile birlikte Ağustos ayında piyasaya sürülmesi beklenen Shibarium ana ağı için artan beklentinin ortasında gerçekleşti. İşte detaylar…

    2.4 trilyon SHIB harekete geçti

    Aktarılan SHIB tokenlerinin mevcut piyasa fiyatlarına nazaran yaklaşık 18,77 milyon dolar bedelinde olduğu varsayım edilmekte. Bu büyük token hareketi, Shiba Inu topluluğunun dikkatini çekti. Birçok kişi bunun Shibarium’un yakında piyasaya sürülmesiyle ilişkili olabileceğini düşünüyor. Kriptokoin.com olarak da bildirdiğimiz üzere Shiba Inu ekosistemi, önümüzdeki ay Kanada’da düzenlenecek olan ETHToronto ve ETHWomen hackathon’larının resmi mesken sahipliğinin yanı sıra Blockchain Futurist Konferansı’nın da isim sponsoru olacağını duyurdu. Bu da heyecanı daha da artırıyor.

    Özellikle, Shiba Inu’nun baş geliştiricisi Shytoshi Kusama, yaklaşan Shibarium lansmanını ima etti. Bu da balina birikimindeki son yükselişi daha da körükledi. Topluluk, Shibarium’un tanıtımının proje için değerli bir dönüm noktası olacağını düşünmekte. Ayrıyeten şimdiden değerli bir potansiyel gösterdiğine inanmakta. Shibarium ana ağının “PuppyNet”i şimdiden 30 milyondan fazla süreç kaydetti. Böylelikle ağır ilgi ve kullanıma işaret etti.

    Veriler neleri gösteriyor?

    Son transferin detaylarını incelemek gerekirse, Etherscan bilgileri BinanceUS’un son iki gün içinde BinanceUS 2 cüzdanından 0x058A numaralı yeni bir adrese kıymetli sayıda token taşıdığını gösterdi. Bu yeni adresin kripto borsasının kendisine ilişkin olabileceği tarafında spekülasyonlar var. Lakin sahipliğin teyit edilmesi için daha fazla açıklama yapılması gerekiyor. Şu an itibariyle bu gizemli adreste 72,62 milyon dolar kıymetinde 69 token bulunmakta. Shiba Inu ekosisteminin Blockchain Futurist Konferansı ve ETH hackathonları üzere yüksek profilli etkinliklere iştiraki haberlerine cevap olarak SHIB ve BONE fiyatları kıymetli ölçüde arttı.

    SHIB şu anda 0,0000077 dolardan süreç görüyor. Son 24 saat içinde küçük dalgalanmalarla 0,00000766 dolar ile 0,00000780 dolar ortasında hareket etti.  Buna karşılık, Shibarium’un gas tokenı Bone ShibaSwap (BONE) yüzde 3’lük etkileyici bir artış yaşadı. Coin, 1,29 dolara ulaştı. Token’ın 24 saatlik süreç aralığında en düşük 1,22 dolar ve en yüksek 1,29 dolar görülmekte.  Bu da değerli ticaret faaliyeti ve yatırımcı ilgisini gösteriyor. Bölüm uzmanları, Shiba Inu projesini Shibarium’un yaklaşan lansmanı için övdü. Bu potansiyel gelişme, hem kişisel hem de kurumsal yatırımcıların dikkatini çekti. Böylelikle SHIB ve BONE fiyatlarındaki son artışa katkıda bulundu.

  • Aktif Yaşlı Merkezi üyelerinden muhteşem sergi

    Antalya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren Aktif Yaşlı Merkezi üyeleri özel bir sergiyle yaratıcılıklarını sergiledi. 65 yaş üstü bireyler sanata olan ilgilerini tuallerine yansıtarak sanatseverlerin beğenisine sundu.

    Antalya Büyükşehir Belediyesi Aktif Yaşlı Merkezi, 65 yaş üstü bireylerin sosyal yaşamda aktif rol almaları ve kendilerini geliştirmelerini destek olmaya devam ediyor. Sanatın yaşam kalitesine olan olumlu katkısına dikkat çeken aktif yaşlı merkezi üyeleri önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Merkezden hizmet alan 65 yaş üstü bireylerin resimlerinin yer aldığı Resim Grup Sergisi ANSAN’da açıldı. 18-22 Temmuz tarihleri arasında açık kalacak özel sergi sanatseverler tarafından da beğeni aldı.

    50 RESİM SERGİLENİYOR

    Sergide, her türden resmin yer aldığı geniş bir koleksiyon bulunuyor. Renkli suluboya tablolarından, dikkat çekici yağlı boya eserlere, farklı tekniklerde yapılan eserler, yaşlı bireylerin hayata bakış açısı ve tecrübelerini yansıtıyor. Aktif Yaşlı Merkezi’nde gönüllü ders veren eğitmen Çetin Çiğdem önderliğinde performanslarını sergileyen 65 yaş üstü bireyler yeteneklerini sergiliyor. 50 adet resmin yer aldığı sergi sanatın yaşamın her evresinde önemli bir role sahip olduğunu kanıtlıyor.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Potlaç Kadın Emeği Pazarı açılıyor

    Kadıköy Belediyesi Potlaç Kadın Kooperatifi’nin öncülüğünde kurulan Kadın Emeği Pazarı, 21 Temmuz’da Feneryolu’nda açılıyor. El emeği üretim yapan Potlaçlı kadınların birbirinden güzel ürünlerinin yer aldığı pazar Ekim ayına kadar ziyaretçilerini bekliyor.

    Kadıköy Belediyesi’nin kadınlar arasındaki dayanışma ve üretim ağını güçlendirmek için hayata geçirdiği Potlaç Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi, yalnızca kadınların el emeği ürünlerinin yer alacağı Kadın Emeği Pazarı kurmaya hazırlanıyor. Feneryolu Sabit Pazar Alanı’nda kurulacak Potlaç Kadın Emeği Pazarı’nda bu yıl Kadıköy’de yaşayan ve el emeği üretim yapan 206 üretici kadın stant açacak. Pazar alanında ise 20 stant olacak ve her hafta farklı üretici kadınlar kendilerine özgü el yapımı ürünlerle tezgahlarının başındaki yerini alacak. Ziyaretçiler pazarda; keçe, süsleme, boyama, çanta yapımı, bez bebek, oyuncak, kanaviçe, takı, örgü, tığ, dikiş, seramik, tahta işleri, cam, resim gibi birbirinden özel birçok ürüne erişme imkânı bulacak. Potlaç Kadın Emeği Pazarı’nda sadece el emeği ürünlere yer verilecek, gıda ürünleri satılmayacak. Potlaç Kadın Emeği Pazarı, Ekim ayına kadar Cuma ve Cumartesi günleri 11.00-19.30 saatleri arasında ziyarete açık olacak.  

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Antalya Büyükşehir Belediyesi 10 biner adet ceviz ve zeytin fidanı hibe etti

    Antalya Büyükşehir Belediyesi, yerelden kalkınma projesi kapsamında çiftçilere 10 bin adet ceviz ve 10 bin adet zeytin fidanı hibe etti. İlçelerde de çiftçilere fidan dağıtımı yapıldı.

    Tarımsal üretim yapmak isteyen ancak girdi maliyetleri karşısında zorlanan üreticilerin yanında olmayı sürdüren Antalya Büyükşehir Belediyesi hibe destekleriyle yüz güldürmeye devam ediyor. Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Bitkisel Üretim ve Eğitim Şube Müdürlüğü tarafından talepte bulunan üreticilere 10 bin adet ceviz ve 10 bin adet zeytin fidanı teslim edildi.

    İKLİM ŞARTLARINA UYGUN FİDANLAR

    Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Bitkisel Üretim ve Eğitim Şube Müdürlüğü’nde görevli Ziraat Mühendisi Seyit Emre Bilici Antalya’nın iklim şartlarına uygun olarak seçilen Gemlik cinsi aşılı zeytin fidanı ile çetnır ve fernor cinsi aşılı ceviz fidanlarının dağıtımını gerçekleştirdiklerini söyledi. Ceviz ve zeytin fidanlarının iklim şartlarına ve yüksekliklerine göre yöre halkına hibesinin gerçekleştirildiğini belirten Bilici, ceviz fidanı için her 9 bitkiye bir tane tozlayıcı olacak şekilde dağıtım yaptıklarını anlattı.  

    BAŞKAN BÖCEK’E TEŞEKKÜR

    Yaptığı hibe desteği başvurusunun olumlu sonuçlanmasının ardından fidanlarını teslim alan İsmail Melih Aras, “40 tane fidan aldım. Yukarıkaraman Mahallesi’nde tarlam var zeytin ve ceviz fidanlarını oraya dikeceğim. Her zaman yanımızda olan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’e teşekkür ederiz” dedi.

    ALANYA’DA ÇİFTÇİYE FİDAN DESTEĞİ

    Öte yandan Antalya Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından Alanya’nın 9 mahallesindeki çiftçilere 500 ceviz ve 200 zeytin desteği verildi. Fidanlar Antalya Büyükşehir Belediyesi Alanya Hizmet Birimi ekiplerince mahallelerde muhtarlar öncülüğünde çiftçilere teslim edildi. Muhtarlar, “Maliyetlerin yüksek olduğu bu dönemde bizlere ilaç ve fidan desteği veren Başkan Muhittin Böcek’e çok teşekkür ediyoruz. Bu hibelerle biraz olsun nefes alacağız” dedi.

    İLÇELERE DAĞITIM SÜRÜYOR

    Fidana dağıtımı İbradı ve Gündoğmuş ilçelerinde devam etti. İbradı Yukarı Mahallesi, Aşağı Mahallesi, Ormana Mahallesi, Baslar, Masat, Cukurviran mahallelerine ceviz fidanı, Ürünlü, Üzumdere ve Düzlen mahallelerine ise zeytin fidanı teslim edildi. Gündoğmuş ilçe merkezi ve mahallelerindeki çiftçilere ise 400 ceviz ve 100 zeytin fidanının dağıtımı yapıldı. Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından Finike’ye de ceviz ve zeytin fidanı desteği verildi. Ernez, Dağbağ, Çamlıbel, Yazır ve Yeşilköy’ün yanı sıra Arif Mahallesi’nde de fidan dağıtımı yapıldı. Arif Mahalle Muhtarı Zülifkar Tanguta’ya mahalle halkına ulaştırılmak üzere ceviz ve zeytin fidanlarını teslim aldı. Muhtar Tanguta, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e üretime ve üreticiye katkıları için teşekkür etti.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • İlçe genelinde temizlik çalışmaları sürüyor

    Kemer Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri, ilçe genelinde sürdürdüğü temizlik çalışmaları kapsamında sorumluluk alanında olup olmamasına bakmaksızın mıntıka temizliği yapmaya devam ediyor.

    Kemer genelinde çevrede oluşan bahçe atıkları, ev atıkları ve yangına hassas bölgelerdeki cam atıkları, plastik şişeler ve yapraklar belediye ekipleri tarafından temizleniyor.

    Sahillerde, ormanlık alanlarda ve yol kenarlarında biriken çöpleri temizleyen belediye ekipleri, rutin olarak yaptığı mıntıka temizliği çalışmalarını da aralıksız sürdürüyor.

    Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, yaptığı açıklamada, Kemer Belediyesi olarak ilçe genelinde hummalı şekilde temizlik çalışmaları yaptıklarını söyledi.

    Daha temiz bir Kemer için gece gündüz temizlik çalışmalarını sürdürdüklerinin altını çizen Başkan Topaloğlu, “Temizlik işleri müdürlüğümüz, ilçemiz genelinde temizlik çalışması yapıyor. Bahçe atıkları, evsel atıklar ve yangına hassas bölgelerdeki cam atıkları, plastik şişeler ve yaprakları hızlı bir şekilde temizliyor. Vatandaşlarımızın sağlıklı bir ortamda yaşamaları için çalışıyoruz. Bu süreçte canla başla çalışan belediye personelime teşekkür ediyorum.” dedi.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Finike merkezindeki eskiyen içme suyu boruları yenileniyor

    Antalya Büyükşehir Belediyesi, Finike’de merkez mahallelerini besleyen İskele ve Eski Mahallelerindeki eskiyen ve ekonomik ömrünü dolduran ana içme suyu hattını yeniliyor.

    Antalya Büyükşehir Belediyesi ASAT Genel Müdürlüğü ilçelerde eskiyen ve ekonomik ömrünü dolduran boruları yenileme çalışmalarını sürdürüyor. ASAT bu kapsamda Finike merkez mahallelerini de besleyen İskele ve Eski Mahalle güzergahında bulunan 2 km’lik ana içme suyu hattındaki eski boruları yenisiyle değiştiriyor.

    FİNİKE’YE SAĞLIKLI İÇME SUYU HATTI

    Çalışmalar hakkında bilgi veren Antalya Büyükşehir Belediyesi ASAT Finike Şube Müdürü Fevzi Çiftçi, “Burada Finike merkezde Yenimahalle, Kızılca, Karşıyaka, Kale mahallelerini besleyen hattımız var. Borular eski ve ekonomik ömrünü tamamlaması, ek yerlerinde de kaçakların yoğun olmasından dolayı hattı yeniliyoruz. Kanalizasyon basma hattımızın imalatı daha önce tamamlanmıştı. Şebeke hattı da daha önce bitmişti. İskele ana depomuzdan Finike merkeze kadar 2 km’lik bir mesafe var. 400’lük polietilen boru döşüyoruz. Bu sayede Finike halkı da daha sağlıklı ve kaliteli içme suyuna kavuşmuş olacak. Çalışmanın ardından sıcak asfalt çalışması yapılacak” diye konuştu.

     

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • İzmit Engelsiz Yaşam Merkezinde iki bloğun temeli atıldı

    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen İzmit Engelsiz Yaşam Merkezinde 2 bloğun temeli atıldı

    Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın tarafından müjdelenen engelsiz yaşam merkezleri birer birer hayata geçiriliyor. Bu kapsamda İzmit engelsiz yaşam merkezinde çalışmalar hızla ilerliyor.

    ENGELSİZ YAŞAMIN MERKEZİ

    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarına cevap verecek engelsiz yaşam merkezleri inşa ediyor. Bu kapsamda Başkan Büyükakın tarafından yapılacağı açıklanan İzmit Engelsiz Yaşam Merkezinde çalışmalar hızlı bir şekilde ilerliyor. Ömer Türkçakal Bulvarı Vinsan Kampüsü içerisinde inşa edilen yapı tamamlandığında eğitim ve sosyal merkez olarak özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarına cevap verecek.

    TEMEL BETONU DÖKÜLDÜ

    İzmit Engelsiz Yaşam Merkezi için zemin güçlendirme çalışmalarını tamamlayan ekipler 2 bloğun temel betonunu attı. 3. blokta ise ekipler temel kazısına devam ediyor. Engelsiz Yaşam Merkezi inşası için Jet Grout imalatları da sürüyor. Toplam 9.609 m2 alan üzerinde 6.176 m2 kapalı alan olarak projelendirilen merkez, özel gereksinimli bireylere uygun zemin kat olarak planlandı. Yapı içerisinde idari bölüm, bekleme alanı, danışma, eğitim birimi, revir, idari sorumlu ofisi, çok amaçlı salon, aile danışmanlığı birimi, psikoterapi birimi, konferans salonu, kütüphane, atölyeler, çok amaçlı eğitim salonu, bireysel eğitim sınıfları yer alacak.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Narlıder’nin sosyal tesislerine büyük ilgi 

    Narlıdere Belediyesi’nin yurttaşların hizmetine sunduğu sosyal tesisler yaz aylarının da vazgeçilmezi oluyor. Belediye işletmesi olarak hizmet veren Mandalin Kafe, Park Orman Narlıdere ve Zeytin Kafe vatandaşlardan büyük ilgi görüyor. Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin,  “Narlıdere’mizin ihtiyaçları ve vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda hizmete aldığımız işletmelerimize yurttaşlarımızın gösterdiği ilgiden çok memnunuz. Uygun fiyat ve hizmette kalite anlayışımızla sadece ilçe halkını değil İzmirli yurttaşlarımızın tamamını belediye işletmelerimizde ağırlıyoruz” diye konuştu

    Narlıdere Belediyesi’nin halkın her mevsim keyifli vakit geçirmesi için hayata geçirdiği sosyal tesisleri yazın da vatandaşların uğrak noktası oluyor. Belediyenin Narlıdere’nin oksijen deposu Çatalkaya Dağı’nın eteklerinde hayata geçirdiği Park Orman Narlıdere Tesisleri, ilçenin denizle buluştuğu Sahilevleri’nde yer alan Mandalin Kafe ve yerelden kalkınmaya örnek olarak vatandaşların hizmetine sunduğu Zeytin Kafe, yaz aylarında da yurttaşlardan büyük ilgi görüyor. Narlıdere Üretici Kadın Kooperatifine bağlı olarak Barış Sokak’ta hizmet veren Barış Lokantası da hem kadınlara istihdam sağlıyor hem de yurttaşları lezzetli menülerle buluşturuyor. Uygun fiyatlı ve kaliteli hizmet sunan belediye işletmeleri ile hem istihdam sağlanıyor hem de vatandaşlara nefes alacakları alanlar yaratılıyor.

    “SEMBOL MEKANLAR YARATTIK”

    Sosyal belediyecilik anlayışıyla halkın gereksinimleri doğrultusunda ilçe genelinde birçok projeyi hayata geçirdiklerini söyleyen Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin, “Bu kapsamda ilçemize çok kısa sürede Park Orman Narlıdere’yi, Mandalin Kafe’yi, Zeytin Kafe’yi ve Barış Lokantası’nı kazandırdık. Narlıdere’mizin ihtiyaçları ve vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda hizmete aldığımız işletmelerimize yurttaşlarımızın gösterdiği ilgiden çok memnunuz. Uygun fiyat ve hizmette kalite anlayışımızla sadece ilçe halkını değil İzmirli yurttaşlarımızın tamamını belediye işletmelerimizde ağırlıyoruz. Söz konusu işletmelerimizle ayrıca istihdam da yaratıyoruz. Narlıdere’mizin sembol mekânları arasına giren tesislerimize tüm yurttaşlarımızı aileleri ile bekliyoruz” dedi.

    PARK ORMAN NARLIDERE

    Narlıdere Belediyesi’nin 2021 yılında şehrin merkezine çok yakın bir alanda hayata geçirdiği Park Orman Narlıdere; kahvaltısı, geniş yemek menüsü, açık ve kapalı alanlarıyla her mevsim yurttaşların gözdesi oluyor. Çatalkaya Dağı’nın eteklerinde yer alan, yürüyüş yapanların ve bisiklet tutkunlarının uğrak noktası olan sosyal tesis, çeşitli organizasyonlara da ev sahipliği yapmayı sürdürüyor.  

    MANDALİN KAFE

    İzmir’in incisi Narlıdere’nin denizle buluştuğu Sahilevleri’nde konumlandırılan Mandalin Kafe, 7’den 77’e misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. En iyi hizmeti en uygun fiyata yurttaşlarla buluşturan Mandalin Kafe, keyifli bir yaz akşamı geçirmek isteyen misafirlerini ağırlıyor. Engelli bireylerin erişimine uygun hale getirilen Mandalin Kafe’nin Engelsiz İzmir Bayrak Yönetmeliği kapsamında Kırmızı Bayrak ödülü de bulunuyor.

    ZEYTİN KAFE

    Belediye bünyesinde kurulan Narlıdere Üretici Kadın Kooperatifi çatısı altında Çamtepe Mahallesi’nde hizmet veren Zeytin Kafe sıcak yaz akşamlarında bölge sakinleri tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor. Adını barışın ve özgürlüğün simgesi ve kültürümüzün bir parçası olan zeytinden alan işletmede, kadın kooperatifinde üretilen erişte tarhana, reçel ve salça gibi ürünler de satılıyor.

    BARIŞ LOKANTASI

    Narlıdere Belediyesi’nin 2 yıl önce Narlıdere Üretici Kadın Kooperatifi bünyesinde Barış Sokak’ta hizmete aldığı Barış Lokantası, kurulduğu günden bu yana kaliteli ürünler ve uygun fiyatlarla vatandaşlara hizmet vermeye devam ediyor. Narlıdere Üretici Kadın Kooperatifi bünyesinde çalışan kadınların el emeği lezzetleri, her gün özenle hazırlanarak halkla buluşuyor.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Fazla yemek ve stres gibi ek yüklerden kaçınılmalı!

    Aşırı sıcakların yol açabileceği birçok risk olduğunu belirten uzmanlar, bu tehlikelerin farkında olmanın can ve mal güvenliği açışından önemli olduğuna dikkat çekiyor. Vücudun maruz kaldığı sıcaklığın, terleme ile vücuttan atılan sıcaklıktan fazla olması halinde vücudun kendi ısı ayarlama mekanizmasının bozulabileceğine vurgu yapan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Haydar Sur, bazı hastalıklara sahip olanların özellikle dikkat etmesi gerektiğinin altını çiziyor. Sıcaklardan ve olumsuz etkilerinden korunmak için öneriler de paylaşan Sur, fazla yemek ve stresle gelebilecek ek yüklerden kaçınılması gerektiğini tavsiye ediyor.

    Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Haydar Sur, aşırı sıcak havalarda karşılaşılabilecek sağlık risklerini açıkladı ve korunmak için önerilerini sıraladı.

    Sıcak havalar sağlık risklerini de beraberinde getiriyor

    Yaz günlerinde aşırı sıcakların meydana getirdiği birçok risk olduğunu belirten Prof. Dr. Haydar Sur, bu risklerin yol açabileceği tehlikelerin farkında olmanın, kişinin can ve mal güvenliğini korumasında yarar sağlayacağını söyledi.

    Aşırı sıcakların riskleri arasında insan sağlığına getirdiği risklerin özel bir önemi bulunduğunu ifade eden Sur, “Bu riskler bizzat sıcaklığın oluşturdukları yanında aşırı terleme ile verdiğimiz kayıpları da içerir. Yaz aylarında ezelden beri kış hastalığı diye bilinen gribal enfeksiyonlar da sıklıkla yaşanabilir, hatta daha ağır seyredebilir.” uyarısında bulundu.

    Aşırı sıcaklarda vücudun kendi ısı ayarlama mekanizması bozulabilir

    Vücudun kendisini terleme ile serinletme yoluna gittiğini hatırlatan Sur, “Eğer çok uzun süre çok aşırı sıcağa maruz kalırsak, vücut sadece terleyerek sıcaklıkla baş edemez hale gelir. Bir başka tehlike, aşırı terleme ile aşırı su kaybedilmesi ve vücudun kuruması sonucuna ulaşılmasıdır. Vücudun maruz kaldığı sıcaklık miktarı, terleme ile vücuttan attığımız sıcaklıktan fazla hale gelirse vücudun kendi ısı ayarlama mekanizması bozulur ve vücudun temel yapısındaki sıcaklık artar. Bu durumda sıcaklıkla ilgili tıbbi tablolara ve hastalıklara kapı aralanmış olur. Bunlar arasında sıcağa bağlı döküntüler, sıcaklık krampları, sıcak çarpması ilk akla gelenlerdir.” dedi.

    Sur, sıcaklık artışının vücuttaki etkilerini şöyle sıraladı:

    • Aşırı terleme
    • Başlangıçta kırmızı ve kaşıntılı cilt
    • Susuzluk hissi
    • Baş ağrısı
    • Bulantı, kusma ve ishal
    • Bitkinlik hissi
    • Zihni bulanıklık veya tam konsantre olamama hali
    • Kas krampları

    Bazı hastalıklara sahip kişiler daha fazla risk altında

    Aşırı sıcak havaların tehlikelerini herkesin bilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Sur, bazı hastalıklara sahip kişilerin daha fazla risk altında olduğunu belirtti. Sur, özellikle dikkat etmesi gereken kişileri ise şöyle sıraladı:

    • MS, lupusi romatoid artrit gibi otoimmün hastalığı olanlar
    • Astım, KOAH ve alerji hastaları
    • Migreni olanlar
    • Kalp hastaları
    • Artriti olan kişiler

    Sıcaklığın çok yükseldiği saatlerde hareket gerektiren işler bırakılmalı

    Prof. Dr. Haydar Sur, sıcaklardan ve olumsuz etkilerinden korunmak için ise yapılabilecekleri şu şekilde sıraladı: 

    – Öncelikle kişilerin kendilerini en serin yerde en çok zamanı geçirmek üzere programlaması gerekir.  

    – Eğer ikindi gölgesi, balkon ve bahçe serinliği, avluyu veya balkonu yıkayıp serinletme gibi imkanlar varsa bunlar es geçilmemeli. 

    – Pencereler ve kapılar karşılıklı açılarak hava akımı oluşturulmalı ve yoğunlaşan ısı yüksekliği düşürülmeli. 

    – Mümkünse güneş batmadan evden dışarı çıkılmayarak aşırı sıcağa maruziyet en aza indirilmeye çalışılmalı. 

    – Sıcaklığın çok yükseldiği saatlerde ev işleri veya diğer hareket gerektiren işler bırakılarak sıcaklığın stresi yükseltilmemeye çalışılmalı. 

    Fazla yemek ve stres gibi ek yüklerden kaçınılmalı

    Fazla yemek yiyerek vücuda ek bir yük daha getirilmemesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Haydar Sur; 

    – Hafif meyve sebze ve yiyeceklerle öğünler rahatlatılmalı. 

    – Serin tutacak giysiler tercih edilmeli. 

    – Odalar çok güneş alıyorsa bir veya birden fazla güneş perdesi ile içeri gelen ısı enerjisi azaltılmalı. 

    – Her zamankinden çok daha fazla su içilmeli. 

    – Terle atılan tuz ve mineralleri yerine koymak adına aşırıya kaçmadan maden suyu içmek de yararlı olabilir. Bu öneriyi tansiyon hastaları fazla abartmamalı, çünkü tuzların aşırı alınması tansiyon dengesini bozabilir. Kritik değerlerle yaşayan hastaların bu konuda mutlaka hekimine danışması gerekir.” uyarısında bulundu.

    Sakin ve huzurlu kalmaya dikkat edilmesini gerektiğini de belirten Sur, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Kimseyle kavga edilmemeli, stres ile gelecek ek yüklerden kaçınılmalı ve yoracak eylemlerden uzak durulmalı. İmkânı olanların günde en az 1 veya daha fazla serin duş alması bir çözüm yoludur. Havuz, göl, deniz gibi ortamları bulunan kişilerin suya sık sık girmeleri, ancak suda yoğun hareket ile yüzme seanslarına da limit koymaları akılcı bir yol olacaktır.”

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Mucize Uğur Böceği ile Kara Kedi filminden yeni görüntüler yayınlandı!

    Son on yılın en büyük animasyon dizilerinden biri olan “Mucize Uğur Böceği ile Kara Kedi” uzun metrajlı uyarlaması ile bu yaz seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Animasyon severlerin heyecanla beklediği filmin posteri yayınlanırken, filme ait yeni görüntüler paylaşıldı.

    Bilgisayar animasyonlu müzikal süper kahraman hikayesi “Mucize Uğur Böceği ile Kara Kedi (Ladybug & Cat Noir)”, 25 Ağustos 2023 tarihinde vizyonda olacak!

    İlk kez Ekim 2015’te yayınlanan ve dünya çapında gişe rekorları kıran televizyon dizisi “Mucize Uğur Böceği İle Kara Kedi Öyküleri”ne dayanan animasyon filmi “Mucize Uğur Böceği ile Kara Kedi”seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.

    Jeremy Zag tarafından yönetilen bu bilgisayar animasyonlu müzikal süper kahraman filmi, güçlü süper kahramanlar Uğur Böceği ile Kara Kedi’ye dönüşen ve Işıklar Şehri’ni Atmaca Güve olarak bilinen tehlikeli bir süper kötüden korumak için güçlerini birleştiren Parisli gençler Marinette Dupain-Cheng ve Adrien Agreste’in başlangıç hikayesine odaklanıyor. 

    Paris’te geçen bu heyecan verici mucizevi başlangıç hikâyesinde, yeni bir liseye başlayacağı için gergin olan Marinette Dupain-Cheng adındaki çekingen genç kız, eve dönüş yolunda Usta Fu olarak bilinen mistik bir yaşlı adamı bir arabanın çarpmasından kurtarır. Bunun üzerine Fu, Marinette’in, onu Uğur Böceği süper kahraman karakterine dönüştürecek sihirli mucize mücevhere sahip olması gereken doğru kişi olduğuna karar verir. 

    Marinette okulda ünlü milyoner tasarımcı Gabriel Agreste’nin pamuklara sarmalanmış oğlu Adrien’e âşık olur. Usta Fu’nun sihirli mücevheri Adrien’i de süper kahraman Kara Kedi’ye dönüştürür. Birbirlerinin gerçek kimliklerinin farkında olmasalar da ikili, süper kötü Atmaca Güve ile savaşmak için güçlerini birleştirmek zorundadırlar: Oysa Atmaca Güve, karısını hayata döndürmek için Mucize mücevherlerin kontrolünü ele geçirmek isteyen Adrien’in babasından başkası değildir.

    Filmde, Mucize Uğur Böceği ile bağlantılı olan sevimli Yaratım kwami’si Tikki’yle de tanışıyoruz. Tikki’yi takan kişi onun gücü sayesinde özel küpeleri kullanarak (Marinette) Uğur Böceği süper kahramanına dönüşebiliyor. Öte yandan, bir de komik ve tembel (ve genellikle geğiren veya yellenen) küçük siyah Yıkım kwami’si Plaag var ki o da özel yüzüğü takan kişiyi (Adrien) süper güçlü Kara Kedi’ye dönüştürebiliyor. 

    Marinette kendini Kara Kedi’yle ilk kez karşılaştığı Notre Dame katedralinde bulduğunda, ikili birden canlanan korkunç bir çörtenle (gargoyle) savaşırlar. Daha sonra, Atmaca Güve bir okul şenliği sırasında yardımcıları Sihirbaz ve Pandomimci’nin de yardımıyla Paris’te kaos ve yıkım meydana getirir. 

    Bu süreçte, Sihirbaz ve Pandomimci zombileri, yılanları ve pamuk şeker canavarlarını yoldan geçenlerin üzerine salarak panayırı birbirine katarlar. Panayırdaki patlamalar ve kötü adamlar tarafından yaratılan diğer kargaşalar, Marinette’in harekete geçmek üzere sihirli küpelerini takmasına ve Uğur Böceği olarak kontrolü ele almasına yol açar. Yıkıcı balonlar panayırdaki çocuklara saldırsa da Uğur Böceği, yo-yo’suyla günü kurtarmaya gelir. Kara Kedi ve sihirli sopası da bu girişimde ona yardımcı olur.

    Atmaca Güve final kapışmasında Uğur Böceği’ne saldırır ve onun Marinette olduğunu ortaya çıkararak küpelerini alır. Güve bunun ardından Kara Kedi’yi yakasından tutup kaldırır. Kara Kedi’nin maskesi yanar ve gerçek kimliğinin Adrien olduğu ortaya çıkar. Kötü adam şok geçirir ve kıyafeti binlerce beyaz kelebeğe dönüşerek dağılır. Atmaca Güve’nin Gabriel olduğu ortaya çıkar. Tikki’nin sihri Marinette’e geri uçar ve Marinette son anda Gabriel’in trajik bir şekilde kendi oğlunun üzerine düşüşüne tanık olur. 

    Filmin heyecan verici doruk noktasından sonra, Kara Kedi ve Uğur Böceği’nin yıkılmış bir Paris’i yeniden bir araya getirmek için güçlerini birleştirdiğini görürüz. Film, Marinette ve Adrien’in baloda dans etmek için bir araya gelmeleriyle romantik bir şekilde sona erer. Onları Seine Nehri üzerindeki manzaralı Pont des Arts köprüsünde nihayet maskelerini çıkarmış ve birlikte heyecan verici bir geleceğe hazırlanırken izleriz.

    Senaryosunu Jeremy Zag ve Bettina López Mendoza’nın birlikte kaleme aldığı filmin yapımcılığını Anton Soumache, Jeremy Zag, Daisy Shang üstleniyor. Emmanuel Jacomet, Michael Gracey, Tyler Thompson, Alexis Vonarb, Jean-Bernard Marinot, Cynthia Zouari, Thierry Pasquet, Ben Li ise uygulayıcı yapımcılar yer alıyor.

    Ülkemizdeki dağıtımını TME Films’in üstlendiği Mucize Uğur Böceği ile Kara Kedi, 25 Ağustos’ta sinemalarda olacak.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Anadolu Efes, sertifikalı arpa tohumu dağıtımını %50 artırdı

    Anadolu Efes, Türkiye’de maltlık arpa tohumu üretimi yapan ilk bira şirketi olarak, kurulduğu günden bu yana sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla tarım sektörüne katkı sağlıyor. 40 yılı aşkın süredir maltlık arpa alanında Ar-Ge faaliyetleri yürüten şirket, bugüne kadar 17 arpa çeşidini tescil ettirdi. Anadolu Efes, tarımsal üretimi desteklemek ve ham maddesinin kalitesini güvence altına almak için bu yıl sertifikalı tohum dağıtımını %50 oranında artırdı ve çiftçilerine 30 milyon TL’nin üzerinde ‘Çiftçi Teşvik Paketi’ sundu. 2023 yılında Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinden toplamda 117 bin ton arpa alımı gerçekleştireceğini açıklayan Anadolu Efes, Türkiye’de maltlık arpanın en önemli alıcısı olarak konumunu koruyor. Şirketin 2023’te tarımsal ekonomiye katkısının toplamda 1 milyar seviyesinde olması bekleniyor. 

    Dünya nüfusunun hızla artması, iklim değişikliğinin tarıma olan etkisi, pandemi dönemi ve doğal afetler, gıda güvenliğini en öncelikli gündem maddelerinde üst sıraya taşıdı. 40 yılı aşkın süredir tarım sektörüne destek veren Anadolu Efes, Anadolu topraklarının tarım pratiklerini iklim değişikliğine karşı daha dirençli hale getirmek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Son olarak Kayseri’de gerçekleştirilen hasat etkinliğinde çiftçilerle bir araya gelen şirket yöneticileri, Anadolu Efes’ in tarım sektörüne sunduğu katkılardan bahsetti.  

    Anadolu Efes Türkiye Genel Müdürü Onur Altürk, “Tarım, işimizin merkezinde yer alıyor ve faaliyetlerimizde kilit bir rol oynuyor. Tarımsal faaliyetlerimiz vesilesi ile de ülkemizde 10 bin kişiye geçim kaynağı sunuyoruz. Bu yıl, geçen yıla göre sözleşmeli çiftçi sayımız %70 arttı.  2018 yılından bu yana ise çiftçilerimizi akıllı tarım uygulamaları ile tanıştırıyor, onlara çeşitli araçlar sunuyor ve kapsamlı eğitimler veriyoruz. Yaptığımız tüm bu çalışmalarla bir yandan doğal kaynakların daha sorumlu kullanımını sağlıyor ve verimliliği artırıyoruz, bir yandan da çiftçilerin hayatını kolaylaştırıyor ve refah seviyesinin de artmasına katkı sağlıyoruz” dedi.

    “Sertifikalı tohum dağıtımımızı %50 artırdık”

    Türkiye’de maltlık arpa üreten ilk bira şirketi olduklarını vurgulayan Onur Altürk, “Tarımsal üretimi desteklemek için geçtiğimiz yıl çiftçilerimize toplam 10 milyon TL’lik ‘Çiftçi Teşvik Paketi’ sunmuştuk. 2023 yılında bunu 3 katına çıkartarak çiftçilerimize gübre, mazot gibi ihtiyaçları için 30 milyon TL’nin üzerinde bir ‘Çiftçi Teşvik Paketi’ sunduk. Sertifikalı tohum dağıtımımızı ise bir önceki yıla göre %50 oranında artırdık.  Ham maddelerimizi yerelden temin etmek, sürdürülebilirlik odağında bizim için son derece önemli bir konu. Bugün, ülkemizin Güneydoğu ve İç Anadolu bölgelerindeki 12 farklı ilinden, 360 bin dekarlık, yani 25 bin futbol sahası büyüklüğünde bir alandan arpa alımı gerçekleştiriyoruz. Bu bağlamda ülkemizde maltlık arpanın en önemli alıcısı konumundayız. Bu yıl tarımsal ekonomiye katkımızın 1 milyar TL seviyesinde olmasını bekliyoruz. Tarıma olan katkımızı sürekli geliştirmek için çalışıyoruz. 

    Bu noktada gençlerin tarıma teşvik edilmesi, bu alanda bilgi, beceri ve yetkinliklerinin geliştirilmesi konusuna da ayrıca önem veriyoruz. 2024 yılı sonuna kadar en az 500 gencimize eğitim programları ile sürdürülebilir tarım sertifikası kazandırmak istiyoruz. Bunun için çalışmalara başladık” dedi.

    Anadolu Efes 1982’den bugüne Tarımsal Ürün Geliştirme Departmanı’nda Ar-Ge çalışmalarıyla kendi tohumlarını geliştiriyor. Tescilli 17 çeşit arpa tohumları ve 7 şerbetçi otu çeşitleri bulunuyor. Son yıllarda kuraklığa dayanıklı tohumların geliştirilmesi, verimliliğinin artırılması ve tohumların uluslararası standartlarda kimliklendirilmesine daha da ağırlık vermeye başlayan şirket, çeşitli üniversitelerle iş birlikleri yaparak bilimsel çalışmalar gerçekleştirmeye devam ediyor. 

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Bornova FK’da iki transfer

    3.Lig 3.Grup’ta mücadele edecek Bornova Futbol Kulübü, Oğuz Erk, Erol Hakan Sepil’in ardından iki isimle daha anlaşma sağladı. Yeşil-siyahlı ekip, Çeşme Belediyespor’dan forvet Alper Önal ve Fethiyespor’dan kaleci Mustafa Erdem Uysal’ı kadrosuna kattı. 

    İmza töreninde konuşan Alper Önal,” Transferimde emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bu sene güzel bir sezon bizleri bekliyor. Elimden gelenin en iyisini yaparak takımımıza katkı vermek istiyorum” açıklamasında bulundu.

    Bornova FK ile anlaştığı için mutlu olduğunu belirten Mustafa Erdem Uysal,” Hedefim burada kalıcı olmak. Takımımızla birlikte güzel başarılara imza atacağımıza inanıyorum. Hayırlı bir sezon olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Bornovalı tekvandocu başarıya doymuyor

    Bornova Belediyespor Kulübü tekvandocuları elde ettiği başarılara yenisini ekledi. Geçtiğimiz ay Bekir Osmanoğlu’nun gençler kategorisinde kazandığı gümüş madalyanın ardından bir madalya da yıldızlardan geldi. Efe Hakan Barış, Yıldızlar Türkiye Şampiyonası’nda üçüncülük kürsüsüne çıktı.

    Bornova Belediyespor Kulübü spor okullarından yetişen Efe Hakan Barış, Bursa’da düzenlenen Tekvando Yıldızlar Türkiye Şampiyonası’nda Türkiye üçüncüsü oldu. 1.64 boy kategorisinde 140 sporcu ile yarışan genç sporcu, elde ettiği bu derece ile Bosna Hersek’te düzenlenecek Yıldızlar Dünya Şampiyonası için Milli Takım seçmelerine girmeye de hak kazandı.

    Geçtiğimiz Haziran ayında da yine Bornova Belediyesi’nin spor okullarından yetişen milli tekvandocu Bekir Osmanoğlu, Karaman’da düzenlenen Türkiye Gençler Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanmıştı.

    Başkan İduğ: Başarılar motivasyonumuzu arttırıyor

    Başarılı sporcuyu ve antrenörlerini kutlayan Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ, “Elde edilen başarılar bize gurur ve mutluluk veriyor. Çünkü tesis ve altyapıya yaptığımız yatırım ve çalışmaların karşılığını aldığımızı görüyoruz. Bu da Bornova’ya hizmet etme yolundaki motivasyonumuzu arttırıyor” diye konuştu. 

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • CHP’li Kayışoğlu: Yenişehir için ortada top çeviriyorlar

    BURSA (İGFA) – Bursa’nın Yenişehir’in Çardak Köyü’nde kamulaştırılan 4 bin 350 dönümlük alana kurulması kararlaştırılan Otomotiv Test Merkezi’yle ilgili beklentilerin giderek yok olduğunun altını çizen CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, “Bakanlıktan gelen yanıta bakılırsa, ‘Bu proje çöp oldu’ da diyemiyorlar, hayata geçeceğine dair bir tarih de veremiyorlar” diye tepki gösterdi.

    “Sorularımıza verdikleri yanıtlarla adeta orta top çeviriyorlar” diyen CHP’li Kayışoğlu, Yenişehirlilerin beklentileriyle oynanmasının doğru olmadığını söyledi.

    Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın projeye ilişkin sorularına verdiği yanıtların net olmadığını dile getiren Altaca Kayışoğlu, “Biz üç soru sorduk. Sorularımızdan birisi Bursa-Yenişehir’de yapılacağı duyurulan Otomotiv Test Merkezi’nin yapımına ilişkin kararlılık sürüyor mu dedik. Sürüyorsa neden bu kadar geciktiğini açıklamalarını istedik. Verdikleri yanıt ne? Projenin başlangıçta sadece sivil otomotive yönelik olduğunu ancak Savunma Sanayii Başkanlığınca askeri kara araçları için de gerekli olduğu için iki projenin kamu kaynaklarının verimli kullanımı açısından birleştirildiği belirtiliyor. Tamam, bu güzel, doğru da olmuş ama neden hala faaliyete geçirilemiyor? Geçirilecek mi? Cevap şu: ‘Fizibiliteye yönelik değerlendirmeler ilgili kurumlar nezdinde devam etmektedir.’ Ne kadar daha devam edecek? Bursa, Yüksek Hızlı Tren Projesi’ndeki gibi Otomotiv Test Merkezi Projesi’nde de bir on yıl daha mı bekleyecek? Zamanla unutulur gider düşüncesiyle durumun idare edilmeye çalışılıyor olması Türkiye’nin üretim noktasında öncü şehirlerinden Bursa için büyük bir talihsizliktir” sözleriyle eleştirdi.

    Altaca Kayışoğlu ayrıca Otomotiv Test Merkezi Projesi için ayrılan alanın önemine de dikkat çekti.

  • Resident Evil 4 Remake için Yeni Bir Dönüm Noktası: 5 Milyon Satışı Aştı

     
    Capcom tarafından oyunculara sunulan aksiyon macera oyunu Resident Evil 4’ün yine imal (remake) sürümü dünya çapında beş milyon satışı aştı. Oyunun daha evvel 7 Nisan’da dört milyon adet sattığı bildirilmişti. Bu da evvelki satış sayısından bu yana bir milyon adetin daha satıldığı manasına geliyor.
     
    Resident Evil serisi remake olarak gelmeye devam ediyor
     
     
     
    Resident Evil serisi, oyuncuları güç durumların içerisine koyuyor ve bu kapsamda çeşitli silahları ve öteki objeleri kullanmasına imkan tanıyor. Hayatta kalma, kaygı ve nişancı ögelerini içeren serinin birinci oyunu 1996 yılında yayınlandı. O günden bu yana serinin tamamı 142 milyon adet sattı. Geldiğimiz noktada RE serisi 27 yılı aşkın bir müddettir oynanmaya devam ediliyor. Bu da bu serinin Capcom için ne kadar kıymetli olduğunu ortaya çıkarıyor. 
     
    Capcom yalnızca RE4 remake sürümü ile kalmıyor başka sürümleri ve yeni oyunları da oyunculara sunmaya hazırlanıyor. Resident Evil 4, 24 Mart’ta PlayStation 5, Xbox Series, PlayStation 4 ve Steam üzerinden PC için piyasaya sürüldü. 

  • Sektör kaynaklarına göre dolar/TL’deki rekor yükselişin 3 temel nedeni var

    Merkez Bankasının bugün açıklanacak Para Politikası Kurulu kararı öncesinde döviz kurları yukarı yönlü sert hareketler gerçekleştiriyor.

    Dolar bu ay yüzde 4,5, bu hafta yüzde 2,8 bu yıl yüzde 44 ve euro bu ay yüzde 6,22, bu hafta yüzde 2,9, bu yıl ise yüzde 51 yükseldi. Dolar 27,25 lira ile euro da 30,60 lira ile rekor tazeledi.

    Peki döviz kurlarındaki bu sert hareketin nedeni ne?

    Bankacılık sektörü kaynakları ve piyasa uzmanları, bu hareketi üç nedene bağlıyor:

    İlki Merkez Bankasının artık dolar satmayıp TL sıkılaştırma yapmaması, ikincisi kur korumalı mevduat dönüşlerinin dövize gelmesi ve son olarak da TL mevduat faizlerinin düşerek cazibesini yitirmesi.

    TL likidite bolluğu var

    Merkez Bankası, daha önce piyasaya müdahale ettiğinde dolar satıp sistemden TL çekiyordu. Ve bu, sistemin net fonlama ihtiyacını artırıyordu. Son dönemde ise dolar satmadığı için hatta ara ara alım yaptığı için Merkez Bankası sistemden TL çekmiyor. Merkez Bankası net fonlaması da eksiye düştü.

    Merkez Bankası verilerine göre 18 Temmuz itibarıyla net fonlama -176,5 milyar lira oldu. Yani piyasa uzmanlarının verdiği bilgiye göre piyasada fazla para var ve Merkez Bankası bunu sterilize edemiyor. Sterilize edebilmesi için swap’ları azaltması gerekiyor ki bunu yaptığında da rezervlerin düşmesine neden oluyor.

    Merkez Bankası verilerine göre net fonlama, 26 Aralık 2019’un ardından ilk kez negatife geçti. 14 Temmuz’da -43 milyar lira, 17 Temmuz’da -122,5 milyar lira ve 18 Temmuz’da ise -176,5 milyar liraya ulaştı.

    Böylece net fonlama verilerinin yayımlanmaya başladığı 2011 yılından bu yana en düşük seviye de görülmüş oldu. Merkez Bankasının net fonlaması, Haziran’ın ilk haftasında 688,7 milyar liraya ulaşmıştı. Bunun yanı sıra M2 para arzı da hızlı yükseliyor. Yine Merkez Bankası haftalık verilerine göre 7 Temmuz itibarıyla M2 para arzı 10,9 trilyon liraya ulaştı. Mayıs sonunda 9,4 trilyon lira, Haziran başı ise 9,5 milyar lira seviyesindeydi. Bu, sadece bir ayda yüzde 15’in üzerinde bir artışa işaret ediyor.

    TL mevduat faizleri % 30’un altına indi

    TL mevduat dönüşüm hedefleri nedeniyle bahar aylarında yüzde 50’lere dayanan TL mevduat faizleri hem regülasyonların gevşemesi hem de Merkez Bankası faiz artırımı sonrasında gerilemeye başladı. Bir dönem yüksek faizler ve kurlardaki sabit seyir nedeniyle öne çıkan TL mevduat cazibesini yitirmiş gibi görünüyor.

    Bankacılık sektörü kaynaklarının verdiği bilgiye göre bu hafta TL mevduat faizleri yüzde 30’un altına indi.

    Haziran başında yüzde 40-42 seviyeleri konuşuluyor hatta yüksek meblağlı tasarruflara ise yüzde 50’nin üzerinde mevduat faizi uygulanıyordu.

    Bankacılık sektörü kaynakları, sektörün kredi tarafındaki regülasyonlarda bir değişim olmadığı için kredi arzında düşük iştahın sürdüğünü, bu nedenle de mevduat ihtiyacı bulunmadığına da işaret etti. Önümüzdeki dönemde TL mevduat faizinde düşüşün sürmesini bekleyen kaynaklar, bu durumun da tasarruf sahiplerini dövize yönelttiğine vurgu yaptı.

    KKM dönüşleri dövize gitti

    Bankacılık sektörü kaynakları, Merkez Bankasının sıkılaşan regülasyonları nedeniyle Nisan Mayıs gibi yüzde 40-50 faizle yapılan kur korumalı mevduat hesaplarının, vade sonlarının bugünlerde yaşandığını söyleyerek kurda o dönemden beri gelen hareketlerin ve düşen faizlerin, mevduat sahiplerinin KKM’yi yenilememesi sonucunu doğurduğunu vurguladı.

    Kaynaklar, KKM’nin şu an cazibesinin azaldığını şöyle anlattı:

    Bunun yanı sıra bankacılık sektörü kaynağı, borsanın da kâr realizasyonları sonrasında yüksek enflasyon ortamında tasarruf sahiplerinin yeniden ilgi duyacağı yatırım aracı olarak öne çıkmasını beklediğini söyledi.

    TCMB bugün faiz kararını açıklıyor

    Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, bugün politika faizi kararını açıklayacak.

    Haziran ayı toplantısında politika faizini 6,5 puan artırarak yüzde 15’e çeken Merkez Bankasından anketlerdeki beklenti, politika faizini yüzde 20’ye çıkarması yönünde.

    Ancak anketler her ne kadar 5 puanlık artışa işaret etse de son günlerde piyasanın politika faizinde artış beklentisi 2-3 puana kadar gerilemiş durumda.

    Bu beklentideki kötüleşmenin de döviz kurlarına etki ettiğini belirten bankacılık sektörü kaynakları, beklentinin altında faiz artışının yine kurlarda sert hareketlere yol açabileceğini vurguladı.

    Anadolu Ajansı, yabancı ekonomistlerin de PPK’dan 5 puanlık artış beklentisinde olduğunu yazdı. Societe Generale Baş Orta-Doğu Avrupa, Orta Doğu, Afrika (CEEMEA) Stratejisti Marek Drimal, AA muhabirine yaptığı açıklamada TCMB’nin, 5 puanlık artırımla politika faizini yüzde 20’ye çıkaracağı öngörüsünde bulundu.

    Drimal, “TL’de son dönemdeki değer kaybının, ekonomideki maliyet baskılarını artırması ve enflasyondaki düşüş sürecini yavaşlatması bekleniyor. Ağustos ayındaki toplantıda politika faizi yüzde 25’e çıkabilir.” dedi.

    Commerzbank Gelişmekte Olan Piyasalar Kıdemli Ekonomisti Tatha Ghose de politika faizinin 5 puan artırılacağı öngörüsünde bulundu.

    Bu makale ilk olarak Ekonomim üzerinde yayımlanmıştır.

  • Sabancı Üniversitesi’nde tanıtım günleri popüler bilim sunumlarıyla devam ediyor 

    Program seçme özgürlüğü ile Türkiye’de bir ilki başlatan Sabancı Üniversitesi’nin, üniversite tercih dönemine yönelik düzenlediği Tanıtım Günleri kapsamında, ‘Popüler Bilim Sunumları’ da yer alıyor. Farklı konu ve konuklarla gerçekleşen sunumlarda, bilim dünyasında yaşanan son gelişmeler, Sabancı Üniversitesi’nin uzman akademik kadrosu tarafından üniversite adaylarıyla paylaşılıyor. 

    Program seçme özgürlüğü ile Türkiye’de bir ilki başlatan Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla kampüsünde düzenlediği “Tanıtım Günleri”, bilim dünyasındaki son gelişmelerin ele alındığı “Popüler Bilim Sunumları” ile devam ediyor. 

    Sabancı Üniversitesi’nin uzman akademik kadrosu tarafından gerçekleştirilen “Popüler Bilim Sunumları”, 21 Temmuz Cuma günü Sabancı Üniversitesi Finans Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın “Ekonomi, Finans, Para, Teknoloji, Gelecek ve Siz’ konulu sunumuyla başlayacak. Genetik bilimi üzerine 22 Temmuz Cumartesi günü Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ogün Adebali tarafından yapılacak sunumun ardından, 23 Temmuz Pazar günü Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici ‘Mikroelektronik: Dün, Bugün, Yarın” başlıklı sunumunu gerçekleştirecek. 

    “Popüler Bilim Sunumları”, 25 Temmuz Salı Sabancı Üniversitesi SU Gender Direktörü Dr. Zeynep Gülru Göker’in “Susmak, Konuşmak, Dinlemek, Bakmak: Siyaset Felsefesi ve Kadın Araştırmaları”, 28 Temmuz Cuma Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretimi Üyesi Prof. Dr. Onur Varol’un “Toplumsal Fayda İçin Veri Bilimi”, 29 Temmuz Cumartesi Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ersin Göğüş’ün “Geçmişten Geleceğe: Evren bize neler söylüyor?” başlıklı sunumlarıyla devam edecek. 

    Popüler Bilim Sunumları 30 Temmuz Pazar Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ozan Duygulu’nun “Kutunun dışında düşünmek: Nedir bu kutu?” başlıklı sunumuyla tamamlanacak. 

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • 4: Burhaniye kitap fuarı açıldı 

    Burhaniye Belediyesi’nin düzenlediği 4. Kitap Fuarı açılışı yapıldı. 100’e yakın yayınevinin katıldığı Burhaniye 4. Kitap Fuarı’nın açılış kurdelesi Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler, usta oyuncu Türkan Şoray, CHP Balıkesir Milletvekilleri Ensar Aytekin ve Serkan Sarı, 27. Dönem CHP Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayşe Sucu, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan, CHP Balıkesir İl Başkanı Erden Köybaşı ve Ayşe Kulin eşliğinde Ören Meydanı’nda kesildi.

    Yayınevleri stant açılışından sonra Başkan Deveciler, protokol ile birlikte stantları gezdi. Yoğun katılımın olduğu fuarda yayınevleri stantlarında Ayşe Kulin, İnci Aral, Ahmet Telli gibi edebiyat dünyasının usta kalemleri de sevenleri ile buluşarak kitaplarını imzaladı. Aynı zamanda fuara katılım sağlayan konuklar tarafından söyleşiler gerçekleştirdi.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Gürok Grup’tan dünya mirasına yatırım

    ürok Grup, 2020 yılından bu yana kazı sponsorluğunu üstlendiği Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde yer alan Aizanoi Antik Kenti kazı çalışmalarına sunduğu destekle Türkiye’de kültür turizminin gelişmesine ve dünya kültürel mirasının korunmasına katkı sağlıyor. Anadolu’nun en iyi korunmuş Zeus tapınağına ev sahipliği yapan ve Efes’in çağdaşı olan Aizanoi Antik Kenti’ndeki yaşama dair izler gün yüzüne çıkarılmaya devam ediyor.

    Gürok Grup, Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde yer alan Aizanoi Antik Kenti kazılarına 2020 yılından bu yana sürdürdüğü sponsorluk desteğiyle dünya kültürel mirasına sahip çıkıyor. Anadolu’nun en iyi korunmuş Zeus tapınağına, tiyatro, stadyum gibi tarihi yapılara ev sahipliği yapan ve geçmişi 5 bin yıl öncesine dayanan Aizanoi Antik Kenti her yıl artan ziyaretçi sayısıyla Türkiye’nin kültür turizm noktalarından biri olarak öne çıkıyor. 

    UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde

    UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne 2012’de dahil edilen, ikinci Efes olarak da nitelendirilen antik kentte kazılar Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPU) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından 80 işçi ve 20 teknik personel ile sürdürülüyor.

    Aizanoi Antik Kenti’nde; tiyatro ve stadyum, iki hamam, dünyanın ilk ticaret borsa binası, sütunlu cadde, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta kalmış beş köprü, iki agora, gymnasium, Meter Steunene kutsal alanı, nekropoller, antik bir bent, su yolları ve kapı yapıları bulunuyor.

    “Kültürel mirasa yatırım önemli bir misyonumuz”

    Gürok Grup’un doğduğu şehir Kütahya’nın ekonomik ve kültürel anlamda kalkınmasını önemsediklerinin altını çizen Gürok Grup Yönetim Kurulu Başkan Vekili Esin Güral Argat şirketin bu alandaki çalışmalarını şu sözlerle aktardı: “Gürok Grup olarak tüm faaliyetlerimizde ‘sınırsız düşün, cesur davran, iyi yap’ değerleriyle hareket ediyoruz. Her zaman daha sürdürülebilir bir gelecek için işimizi iyi yapmaya; hayata, doğaya ve ülkemize değer katmaya odaklanıyoruz. Kalkınma ve refah; sosyal ve kültürel yönleriyle de ele alındığı zaman tam anlamıyla başarıyla sağlanmış olur. Kalkınmanın tek koldan değil, her alanda potansiyelimizi gerçekleştirmekle mümkün olduğunun bilinciyle kültür ve sanata olan desteğimizi sürdürüyoruz. Kültürel mirasın korunmasını ve tanıtılmasını bu kapsamda değerlendiriyoruz ve Aizanoi Antik Kenti kazılarını 2020 yılından bu yana destekliyoruz. Kütahya’da doğan ve tüm dünyaya yenilikçi ürünler ulaştıran Gürok olarak ülkemizin ve şehrimizin kültürel mirasına yatırım yapmak bizim için çok önemli bir misyon.”

    Kütahya’yı marka şehir yapma vizyonu 

    1948’de Kütahya’da faaliyete geçen Gürok Grup’un; sanayi, turizm ve yapı sektörlerindeki uzmanlığıyla Türkiye’yi ileriye taşıyan projeleri hayata geçirdiğini belirten Esin Güral Argat konuyla ilgili şöyle konuştu: “Kültürel mirasın korunduğu bölgelerde yerelde kalkınmaya da güç verdiğini görüyoruz. Bir kentin tarihi yapıları, gelenekleri, doğal güzellikleri yani özetle kendine özgü kimliği ve modern dünyaya ayak uyduran yapısı uyum içinde olduğu zaman o kentin sakinleri mutlu oluyor. Bu mutluluğu kısa süreliğine de olsa tatmak isteyenler ise bu tarz kentleri turist olarak ziyaret ederek kalkınmaya katkı sunuyorlar. BM Dünya Turizm Örgütüne göre her yıl 1,2 milyar insan yurtdışına seyahat ediyor. Yurt içinde seyahat edenleri de ekleyince turizm, dünya ekonomilerine küresel GSYH’nin yüzde 10’unu ve 11 iş kolundan 1’ini sağlayan bir sektör yaratıyor. Biz de bu sektörün getirilerinden faydalanarak, kazandıklarımızı geri verme, Kütahya’yı yalnızca bir sanayi şehri değil, turistik ve kültürel zenginlikleriyle de tanınan bir marka şehir haline getirme vizyonuyla hareket ediyoruz.”

    Bununla birlikte Aizanoi’da Roma dönemine ait tiyatro ile stadyumun restorasyon çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kütahya Valiliği, Türk Tarih Kurumu ve diğer farklı kurumların desteğiyle yürütülmektedir.

    Ziyaretçi sayısında yüzde 110’un üzerinde artış 

    Gürok olarak Aizanoi’yi tanıtma konusunda yapılan çalışmaların meyvelerini verdiğini belirten Argat hedeflerinin, Aizanoi’nin restorasyonunun tamamlanarak Türkiye’de ve dünyada tanınması ve bu sayede şehre katma değer olarak dönüş sağlaması olduğunun altını çizerek, “Kültür-sanat alanında dünyada en çok yatırım yapan ülkelerden biri olan İngiltere’nin bu yatırımların ekonomik anlamda geri dönüşünü de aldığını görüyoruz. Bir araştırmaya göre, kültür sanatın da içinde yer aldığı yaratıcı endüstrilerin Birleşik Krallık ekonomisine katkısı 100 milyar sterlinin üzerinde ve her sene ortalama yüzde 7’lik bir artışla büyüyor. Kültür-sanata yapılan yatırımların orta ve uzun vadede olumlu sonuçlarını görmek mümkün. Aizanoi Anktik Kenti’ndeki son üç yılın rakamlarına bakacak olursak; 2020-2022 yılları arasında Aizanoi’yi ziyaret edenlerin sayısında yüzde 113,5’lik bir artış yaşandığını görüyoruz. Pandeminin etkisinin de geçmesiyle bu oranların çok daha artacağına eminiz” dedi.

    “Bu yıl yeni dükkanlar bulunmasını hedefliyoruz”

    Aizanoi Antik Kenti kazı çalışmalarında bugüne kadar; 2 bin yıl öncesine ait, 2 metre 10 santim yüksekliğe sahip erkek heykelinin yanı sıra Yunan mitolojisinde aşk tanrısı olarak bilinen Eros, şarap tanrısı Dionysos ve yarı tanrı Herakles’in heykel başlarının gün yüzüne çıkartıldığını aktaran Kazı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Coşkun sözlerine şu şekilde devam etti; Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda tespit edilen eserler, özellikle insanların kamusal alanlarda sürdürdükleri yaşam faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler veriyor. Agora içerisinde yaptığımız kazılarda halkın günlük yaşantısı, kullandıkları, sattıkları ya da satın aldıkları ürünleri görebiliyoruz. Bu yıl da Penkalas Çayı, Tiyatro ve Agora sektörlerinde çalışmalar yürüteceğiz. Agora’da da yeni dükkanların bulunmasını hedefliyoruz. Ayrıca Penkalas Çayı’ndaki 3 numaralı köprü kazısında heykeller bulacağımızı öngörüyoruz.”

    2 bin yıl öncesine ait buluntular

    Sanayi, turizm ve yapı sektörlerinde Türkiye’nin köklü şirketi Gürok Grubu’nun sponsor olduğu Aizanoi Antik Kenti kazı çalışmalarında bugüne kadar; 2 bin yıl öncesine ait, 2 metre 10 santim yüksekliğe sahip erkek heykelinin yanı sıra Yunan mitolojisinde aşk tanrısı olarak bilinen “Eros” ile şarap tanrısı “Dionysos” ve yarı tanrı “Herakles”in heykel başları gün yüzüne çıkarıldı. 

    M.Ö. 3 bine dayanan tarihi ve tiyatro, stadyum, agora ve Zeus Tapınağı gibi yapıları ile Roma döneminin metropolislerinden biri olduğu düşünülen antik kentte kazılar, Penkalas Çayı’nda yoğunlaştırıldı. Penkalas Çayı’ndaki kazılarda Roma dönemine ait 2 No’lu mermer köprünün restorasyonu tamamlanırken, tamamen yıkılan 3 No’lu köprüde çalışmalar sürüyor.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Sahipsiz Hayvanlar için Mama Desteğine Dönüşüyor

    Doğaları gereği hastalık semptomlarını ustalıkla gizleyebilen kediler için düzenli sağlık kontrollerinin hayati önemine dikkat çeken Royal Canin, “Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün” farkındalık kampanyası kapsamında, #kedimklinikte etiketi ile sosyal medyada yapılacak her sağlık kontrolü paylaşımı karşılığında, 1 kg mama bağışını bakımevlerinde bulunan sahipsiz hayvanlara ulaştırma taahhüdünde bulunuyor.

    Dünyada her 10 kediden yalnızca 4’ü düzenli sağlık kontrollerinden geçiriliyor. Kedi sahipleri, kedilerini yalnızca hastalandığında veya yaralandığında veteriner kliniğine götürdüklerini belirtirken, Türkiye’deki kedi sahiplerinde de maalesef benzer bir durum  söz konusu. Royal Canin tarafından gerçekleştirilen araştırmalara göre, günümüzde her 3 kedi sahibinden 1’i kedileri hastalık semptomu göstermesine rağmen kedilerini hemen sağlık kontrollerinden geçirmediğini belirtiyor. Hastalık semptomlarının müdahale edilmediği takdirde kendi kendine geçeceğine inanılması ve veteriner klinik ziyaret sürecinin kediler ve sahipleri için stresli bulunması, düzenli sağlık kontrollerinin ertelenmesinin ardındaki temel etkenler. 

    Doğaları gereği hastalık semptomlarını ustalıkla gizleyebilen kediler için ise, bu durum ciddi sağlık sonuçlarını beraberinde getiriyor. Royal Canin’in, konu hakkında farkındalık yaratmak için düzenlediği “Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün” kampanyası, kedi sahiplerine sağlık kontrolleri için harekete geçilmesi yönünde güçlü bir çağrıda bulunuyor.

    “Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün” kampanyası kapsamında, aynı zamanda #kedimklinikte etiketi ile sosyal medyada yapılacak her sağlık kontrolü paylaşımı karşılığında Royal Canin, 1 kg mama bağışını Göktürk Hayvanseverler Derneği bakımı altında bulunan sahipsiz hayvanlara ulaştırma taahhüdünde bulunuyor. 

    Koruyucu hekimlik, kediler için yaşamsal önemde

    Koruyucu hekimlik anlayış ve uygulamalarının kedi sağlık ve refahı için önemine dikkat çeken Acil Veteriner Hekimleri Derneği (TuVECCA) Başkanı Veteriner Hekim Doğa Özkul, “Sahipleri düzenli veteriner ziyaretlerinde bulunsaydı hastalık semptomlarını daha erken teşhis ve tedavi edebileceğimiz kedileri, ne yazık ki bazen geç teşhis dolayısıyla kaybedebiliyoruz. Bu, gerçekten acı bir durum. Oysa erken teşhis ve düzenli kontroller ile birçok cana, henüz hasta olmadan müdahale edebiliriz. Yüksekten düşme, yaralanma gibi ani gelişebilecek durumlar dışında kedi sahipleri, kedileri için acil müdahalelere ihtiyaç duymamalı. Bunun yerine zamanında teşhis ile doğru ve etkin müdahale hem kedilerin hem sahiplerinin daha az yıpranmasını sağlayacaktır. Mutlu ve yaşam boyu sürecek birliktelikler için hayvan sahiplerinin sorumluluklarının farkında olması oldukça önemli,” dedi.

    Ortak refah için veteriner hekimler kilit rolde

    Kedilerin ve sahiplerinin sağlık ve sıhhati için veteriner hekimlerin kilit bir noktada olduğunu vurgulayan Kedi Hekimliği Derneği (KHEDİ) Başkanı Doç. Dr. Mustafa Aktaş, “Kediler doğaları gereği hastalıklarını gizlemeye oldukça yatkınlar. Kedi sahipleri, hayvanlarını kendi gözlemleri altında tutuyor olsalar dahi bazı semptomlar ortaya çıktığında hastalık ileri bir seviyeye ulaşmış olabiliyor. Koruyucu hekimlik uygulamaları ve düzenli veteriner hekim kontrolleri sayesinde çok fazla kedinin yaşamına dokunabiliyor, hastalıklar ilerlemeden erken teşhisi mümkün kılabiliyoruz. Kediniz ile süreceğiniz mutlu bir yaşam, ortak refah ve sağlık için veteriner hekimler kilit rolde. Sağlık, ertelenmeyecek kadar önemli, bu nedenle hem kendi hem de kedinizin iyiliği için düzenli sağlık kontrollerini ertelemeyin,” dedi.

    Kedinizin sağlık ve refahı için adım atın!

    Hayvanlar için daha iyi bir dünya vizyonuyla çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Royal Canin Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Çavuşoğlu, “Royal Canin dünyası içerisinde her canlının çok özel bir yeri var. ‘Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün’ kampanyamız ile kedilerin sağlığı için düzenli veteriner hekim kontrollerin önemine dikkat çekiyoruz. Kedi sahipleri çağrımıza kulak verip kedilerini kontrole götürdüklerinde; onların sağlığı, refahı ve ortak mutlulukları için hayati bir adım atmış olacaklar. Aynı zamanda bu ziyaretlerini #kedimklinikte etiketi ile sosyal medyada paylaştıklarında hem bu ulusal farkındalık kampanyasına destek vererek etraflarındaki diğer kedi sahiplerini düzenli kontroller için harekete geçmek adına cesaretlendirmiş olacaklar, hem de her bir paylaşım için bakımevlerinde bulunan sahipsiz hayvanlara yapılacak 1 kg mama bağışına destek olacaklar. 8. yılına girdiğimiz kampanyada, bu süre zarfında binlerce kedinin sağlık hizmetlerine zamanında erişmesine destek olarak onların hayatı için önemli bir fark yarattığımızı düşünüyoruz. Aynı zamanda bu 8 yıl içerisinde, kampanya kapsamında tonlarca kilo mamanın bakımevlerindeki sahipsiz hayvanlara ulaşmasından dolayı büyük bir mutluluk duyuyoruz. Tüm kedi sahiplerini birlikte bir yaşam paylaştıkları kedilerinin sağlığı için adım atmaya davet ediyoruz. Vakit kaybetmeden, veteriner hekim kontrolü için randevunuzu alın.”

    Royal Canin Türkiye tarafından düzenlenen “Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün” ulusal sosyal farkındalık kampanyası, bu yıl 16 Haziran-21 Temmuz tarihleri arasında hayata geçiriliyor. İstanbul Veteriner Hekimler Odası (İVHO), Kedici Veteriner Hekimler Derneği (KEDVET), Kedi Hekimliği Derneği (KHEDİ), Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği (KLİVET), Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri Derneği (KHVHD) ve Acil Veteriner Hekimleri Derneği’nin (TuVECCA) program ortakları arasında yer aldığı kampanya, hayvan sahiplerini kedileri için düzenli sağlık kontrolleri planlamaya teşvik ederken koruyucu hekimlik uygulamalarının önemi konusunda farkındalık yaratmayı ve kedilere yönelik sağlık hizmetlerini iyileştirmeyi amaçlıyor.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Serik Çandır Toptancı Hali baştan sona yenilendi

    Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, Serik Çandır Toptancı Hali’nde başlattığı yenileme ve modernize çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Çatı yalıtım imalatlarını tamamlayan, binaların iç ve dış cephesini yenileyen Büyükşehir ekipleri son olarak 50 dönüm üzerinde kurulu olan Serik Çandır Toptancı Hali’nin bütün ara ve geçiş yollarını asfaltlıyor.

    Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in yerelden kalkınma ilkesiyle tarım sektörüne destekleri üretimden pazara her alanda sürüyor. Bu kapsamda Antalya’da yeni haller inşa eden Büyükşehir Belediyesi, mevcut halleri de komisyoncu ve üreticilerin daha iyi hizmet verebilmesi için modernize ediyor. Serik ilçesinde yaklaşık 50 dönüm üzerine kurulu 68 iş yeri barındıran Çandır Toptancı Hali’nde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yenileme çalışması yapıldı.

    ÇATI YALITIM İMALATI TAMAMLANDI

    Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Dairesi Başkanlığınca yapılan çalışmalarda halin yıpranan bölümleri yeniden düzenlenerek, daha modern hale getirildi. Çandır Hali’nde bugüne kadar ihmal edilen kanalizasyon sorunu da çözüldü. Yıllardır bakımsız kalan ardiye binalarının dış cephe tadilatı ve çatı yalıtım imalatlarını tamamlayan ekipler, idari bina da ise iç ve dış cephe yenileme ve düzenleme çalışması gerçekleştirdi.

    HAL YOLLARI ASFALTLANIYOR

    Son olarak halde asfalt çalışması yapılıyor. Çalışma tamamlandığında halin bütün ara ve geçiş yollarının tamamı asfalt olacak. Çandır Yaş Sebze ve Meyve Komisyoncular Dernek Başkanı Süleyman Demir sıkıntılarını dernek başkanı olarak tüm hal esnafını temsilen Başkan Muhittin Böcek’e ilettiğini, Başkan Böcek’in de çözüleceği sözünü vererek gereken çalışmayı yaptığını söyledi. Demir, “Halimizin yıllardır çözülemeyen fosseptik çukuru problemi vardı o çözüldü.  Dükkanlarımızın çatıdaki akan yerleri yapıldı. Boyası yapıldı şimdi de asfalt son aşamaya geldi. Muhittin Başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Söz Muhittin Böcek sözü dedi. Çalışmalar sürerken kendisi bizzat telefon açıp nasıl gidiyor diye sordu” dedi.  

    ESNAF ÇALIŞMALARDAN MEMNUN

    Hal esnaflarından Mustafa Başaran da “Asfalt, alt yapı sorunları hep ötelenmişti, çözüldü.  Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’e verdiği sözleri bir bir yerine getirdiği için ayrıca teşekkür ederim. Burası geçmişten bugüne önemli bir haldir. İlk karpuz hasadı burada başlar” diye konuştu.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Bayraklı’da can dostlar için ‘bir kap su’ kampanyası

    Bayraklı Belediyesi, aşırı sıcaklar nedeniyle yiyecek ve içecek bulmakta zorlanan sokak hayvanlarını unutmadı. ‘Can Dostlarımıza Bir Kap Su’ sloganıyla başlatılan kampanya kapsamında Veteriner İşleri Müdürlüğü ekipleri, ilçenin farklı noktalarına mama ve su bırakıyor. Parklara da su kapları yerleştiriliyor.

    Bayraklı Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü, aşırı sıcaklar nedeniyle zor günler yaşayan can dostları yalnız bırakmıyor. “Can Dostlarımıza Bir Kap Su” kampanyası başlatan ekipler, bir yandan ilçe genelindeki parklara ve sokak hayvanlarının yoğun olduğu alanlara su ve mama bırakırken, bir yandan da vatandaşları kampanyaya destek vermeye davet etti. Kampanyayla sokak hayvanlarına karşı duyarlılığı artırmak isteyen ekipler, vatandaşların uygun noktalara koyabileceği bir kap suyun sokak hayvanlarının yaşamı için hayati önem taşıdığına dikkat çekti. Ayrıca parklara da mama ve su kabı montajlarının devam ettiği belirtildi.

     

    CAN DOSTLARI UNUTMAYALIM

    Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, “Sıcak havalarda yemek ve su bulmakta zorlanan can dostlarımızın yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışıyoruz. Vatandaşlarımızın duyarlılığı da burada büyük önem taşıyor. Hayatı paylaştığımız can dostlarımıza özellikle yaz aylarında daha fazla destek olmalı ve toplum olarak sahip çıkmalıyız” dedi.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Cinsiyetçiliğe maruz kalmak ciddi travmalar ile sonuçlanabilir

    Cinsiyetçiliğin bir kişinin kadın ya da erkek olması fark etmeksizin cinsiyetine dayalı ayrım yapma ya da o kişiye beslenen ön yargı hali olduğunu belirten uzmanlar, bu durumun her iki cinsiyeti de ciddi anlamda negatif yönde etkilediğini söylüyor. Farklı şekillerde ortaya çıkabilen cinsiyetçiliğin bazen de olumlu söylemlerin altında yer alabileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, cinsiyetçiliğin birçok nedeni olduğunun ve her yaşta görülebileceğinin altını çiziyor. Cinsiyetçiliğin de bir çeşit psikolojik şiddet olduğunu ifade eden Taşkın, bu durumun mücadele edilerek aşılabileceğini söylüyor 

    Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, son zamanlarda daha çok gündem olan terimlerden cinsiyetçilik hakkında açıklama yaptı.

    Cinsiyetçilik ‘iyi niyet’ maskesi altında gizil içerikte veriliyor olabilir 

    Bazı durumlarda cinsiyetçilik açık açık yapılsa da bazı durumlarda da gizli cinsiyetçilik olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Gizli cinsiyetçilik ‘O kadın işi mi? Erkek gücü gerekir sen uğraşma.’ gibi bir söylemde bile olabilir. Bu söylem kulağa kibarlıktan söyleniyor gibi gelse de aslında kadının gücünü değersizleştirme vardır. Erkeklere söylenen ‘Kadın gibi kendine bakım mı yapıyorsun, kadın mısın pembe giyiniyorsun saçını uzatıyorsun, sen nasıl erkeksin?’ söylemleri ise erkeğin özgüvenine ve istemsizce kendisine yüklenen yüklerin altında ezilmesine sebebiyet verebilir.” dedi.

    Cinsiyetçiliğin kadın ya da erkek fark etmeksizin her iki cinsiyeti de ciddi anlamda negatif yönde etkilediğini belirten Taşkın, “Cinsiyetçilik çoğu zaman kendini belli etmek ‘iyi niyet’ maskesi altında gizil içerikte veriliyor olabilir.” diye konuştu. 

    Cinsiyetçiliğin birçok nedeni olabilir

    Cinsiyetçi bireylerin cinsiyetçilik yapmasına dair birden çok neden olabileceğini söyleyen Taşkın, “Bu nedenlerden bazıları kişinin yetiştirilme tarzı, aile yapısı, yaşadığı toplumun cinsiyetçi normları ve kişisel inançlarıdır. Ailelerin, çocuklara cinsiyetçi tutumlarını öğretmeleri veya bu tutumları onlara modellemeleri, çocukların cinsiyetçi davranışlar sergilemelerinde etkili olabilir. Ayrıca, toplumdaki cinsiyetçi normlar da cinsiyetçi davranışların devam etmesine neden olabilir. Toplumda erkeklerin güçlü, kadınların ise zayıf olduğuna dair yaygın inanışlar, cinsiyetçi davranışların bir sonucu olabilir. Kişinin kendi inançları ve değerleri de cinsiyetçi davranışlarının nedenleri arasında yer alabilir. Bazı kişiler, cinsiyetler arasında gerçek olmayan farklılıklar olduğuna inanarak bazı cinsiyetlerin diğerlerinden daha üstün olduğunu düşünebilirler.” açıklamasında bulundu.

    Cinsiyetçiliğin farklı türleri var

    Cinsiyetçiliğin açık, içselleştirilmiş cinsiyetçilik, hayırsever cinsiyetçilik son olarak düşmanca ve korumacı cinsiyetçilik şeklinde türlere ayrılarak literatürde yerini aldığını açıklayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “İçselleştirilmiş cinsiyetçilik, cinsiyetçi bir toplumda yaşayan kadının ya da erkeğin artık bu kavramları kabul etmesi ve tamamen hayatını cinsiyetçi kavramlara göre şekillendirmesidir. Kadının giyimine, erkeğin uzun saçına karışılan, karışılmadan dahi zaten uygun değil diye çok istense bile istediğinin yapılamadığı bir durumdur. Kişiler kendi istek ve arzularını bastırmak zorunda hisseder.” dedi.

    Düşmanca cinsiyetçiliğin açıkça cinsiyete karşı yapılan sözel ve fiziksel düşmanlığı içerdiğini sözlerine ekleyen Taşkın, “Burada özellikle kadın cinsiyetçiliği gözlemlenir. Kadınlara yönelik, ‘yoldan çıkarıcı, ayartıcı, manipülatif’ gibi söylemler düşmanca cinsiyetçiliğe doğrudan örneklerdir. Aynı zamanda sözel şiddetin de bir örneğidir.” şeklinde konuştu.

    Hayırsever cinsiyetçilik, kadınların özgürleşmesini zorlaştırır

    Hayırsever cinsiyetçiliğin, kadınlara yardım yapılıyormuş gibi gösterilen ama aslında kadının gücünü yok sayan bir cinsiyetçilik türü olduğunu ifade eden Taşkın, “Kimi zaman kadınlar bu cinsiyetçilik türünde kendisini korunuyor olarak hissedip cinsiyetçiliğin farkına bile varamayabilir. Kadının çalışmasına ‘sen annesin çok değerlisin çalışamazsın, çocuk büyüteceksin’ olarak yaklaşmak, ‘sen kadınsın çiçek gibi narinsin bırak ben yapayım’ gibi kadının gücünü yok sayan bir yapıdadır. Kadınların sözde korunması söylemi altında, onların çalışmasını ve özgürleşmesini zorlaştırır.” dedi.

    Korumacı cinsiyetçilik kadınları daha savunmasız hale getirir

    Korumacı cinsiyetçiliğin ise cinsiyete göre zayıf ve korunmaya muhtaç olarak gören bir tür cinsiyetçilik olarak tanımlanabileceğini dile getiren Taşkın, “Bu cinsiyetçilik türü, kadınların korunmaya ihtiyacı olduğunu varsayar ve kadınların belirli davranışları sergilemesi gerektiğine inanır. Bu davranışlar arasında, kadınların kendilerini korumak için evde kalmaları, belirli saatlerde dışarı çıkmamaları veya giyim tarzlarını değiştirmeleri sayılabilir. Korumacı cinsiyetçilik, kadınların güvenliğini sağlamak için yapılmış gibi görünse de kadınları sınırlayarak ve kısıtlayarak, kadınların özgürlüğünü ve eşitliğini engelleyebilir. Bu cinsiyetçilik türü, kadınların güçlü ve bağımsız olabileceklerine dair inançları zayıflatır ve kadınları erkeklerden daha savunmasız hale getirir. Bu nedenle, korumacı cinsiyetçiliğin, cinsiyet eşitliği için engelleyici bir faktör olabileceği söylenebilir.” diye konuştu.

    Cinsiyetçilik her yaşta görülebilir

    Cinsiyetçiliğin her yaşta görülebildiğine ve yaş aralığına bağlı olarak cinsiyetçilik davranışlarındaki farklılıkların da gözlemlenebildiğine dikkat çeken Taşkın, “Gençlik döneminde gençlerin sosyal normları takip etme eğiliminde olmaları, cinsiyetçilik davranışlarının da yaygınlaşmasına neden olabilir. Yaşlılık döneminde de cinsiyetçilik davranışları görülebilir. Bu, yaşlı insanların geçmişteki cinsiyet normlarının daha sıkı bir şekilde benimsenmesi veya değişikliklere karşı zorlanması nedeniyle olabilir. Ayrıca, yaşlı insanların kendilerini gençlere göre daha az eğitilmiş veya çağdaş dünyanın gereklilikleri konusunda daha az bilgili hissetmeleri nedeniyle cinsiyetçilik davranışları da yaygınlaşabilir.” ifadelerini kullandı. 

    Cinsiyetçiliğe uğramak ciddi psikiyatrik etkiler ve travmalar ile sonuçlanabilir

    Cinsiyetçiliğe uğrayan kişilerin bu davranıştan duygusal, fiziksel, sosyal, toplumsal olarak etkilenebileceğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Cinsiyetçiliğin neden olduğu stresin etkileri kişilerin hayatları boyunca devam edebilir ve ciddi psikiyatrik etkiler ve travmalar ile sonuçlanabilir.” dedi.

    Taşkın, kişilerin karşılaşabileceği etkileri şöyle aktardı:

    “Öz saygı, özgüven, öz yeterlilik duygularının kaybı gibi duygusal etkiler; stres, endişe ve gerginlik sonucu baş ağrısı, uyku problemleri, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi ciddi psikiyatrik hastalıklar; diğer insanlarla etkileşimde sorunlar, iletişim bozuklukları ve izolasyona mahkumiyet gibi sosyal etkiler; kişinin kendisini toplumda yalnız hissetme ve toplumsal katılımın  sınırlandırılması gibi toplumsal etkiler, cinsiyetçiliğe maruz kalan bireylerde ortaya çıkabilecek sorunlar arasında.”

    Ruh sağlığı ve toplum desteği önemli

    Cinsiyetçiliğe uğrayanlara iki önemli alanda destek olunabileceğini belirten Taşkın, “Birincisi ruh sağlığı uzmanlarının desteği, ikincisi ise toplum desteğidir. Ruh sağlığı uzmanı, travmaya uğramış kişi ile uzun süreli psikoterapi süreci gerçekleştirir. Kimi zaman bu travmalar yeme içme, işe ve okula gitme gibi kişinin işlevselliğini dahi etkiler. Toplum desteği ise; empati kurarak, desteğinizi sözel olarak ifade ederek, eğitim ve farkındalıkla ve cinsiyetçiliğe uğramış kişiyi psikoterapiye yönlendirerek gerçekleşir.” şeklinde bilgi verdi.

    Mücadele edilerek cinsiyetçilik aşılabilir

    Cinsiyetçiliğin de bir çeşit psikolojik şiddet olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, bu durumun mücadele edilerek aşılabileceğini belirtti. 

    Taşkın, cinsiyetçiliği aşmak için yapılabilecekleri sıralayarak sözlerini tamamladı:

    – Kendimizi eğitmek: Önyargılarımızı fark etmek ve bu önyargıları değiştirmek için çaba sarf etmek, cinsiyetçiliği aşmanın ilk adımıdır.

    – Dilimizi değiştirmek: Cinsiyetçi dil kullanmayı bırakmak, cinsiyetçilikle mücadele etmek için atabileceğimiz önemli bir adımdır. ‘Kadın işi, erkek işi, kadın gibi’ söylemlerinde uzaklaşmak gerekir.

    – Eşitliği teşvik etmek: Cinsiyet eşitliği hakkında farkındalık yaratmak, toplumda değişim yaratmak için önemlidir. 

    – Örnek davranış sergilemek: Kendi davranışlarımızla, cinsiyet eşitliği için bir örnek oluşturmak, gençlerde değişim yaratmak için önemlidir. Bu, durum elbette çocuklara örnek davranış sergileyerek gelecek nesillere de aktarılacaktır.

    – Toplumsal değişimi desteklemek: Toplumun farklı kesimlerinden insanların bir araya gelmesi, cinsiyet eşitliği hakkında farkındalık yaratmak ve politikaların değişmesi için baskı yapmak, cinsiyetçilikle mücadele etmek için önemlidir.

    – Travmatize olmuş kişileri uzman desteğine yönlendirmek: Psikolog ile travma, öz yeterlilik, öz şefkat, öz farkındalık gibi birçok konu üzerinde destek alması cinsiyetçiliği aşmanın ve farkındalığın en önemli noktalarındandır. Farkındalık kısmı ise en çok üzerinde durulması gereken konulardan. Çünkü birçok kişi cinsiyetçiliğe maruz kalıp bunun oluşturduğu travmanın etkilerini yaşarken, yaşadıkları durumun cinsiyetçilikten kaynaklandığını bile bilemez durumda olabilirler.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Daha beyaz ve orantılı dişler Hollywood gülüşü ile mümkün

    Dişlerin daha beyaz ve orantılı görünmesi için yapılan uygulamalara Hollywood gülüşü denildiğini belirten uzmanlar, bu sayede dişlerin, dudakların ve diş etlerinin uygun oranlarda göründüğünü söylüyor. Yapılan uygulamaların kişiye özel planlandığına dikkat çeken Protetik Diş Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Berk Bellaz, uygulamayla kişiyi gençleştiren ve özgüvenini arttıran bir görüntüye ulaşıldığını ifade ediyor. Uygulamanın kalıcılığının kişinin ağız bakım alışkanlıkları ile alakalı olduğunu vurgulayan Bellaz, bu tedaviyle ağız kokusu ve ağızda hoş olmayan tat gibi sorunların da ortadan kaldırılabildiğini belirtiyor.

    Üsküdar Diş Hastanesi Protetik Diş Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Berk Bellaz, Hollywood gülüşü olarak adlandırılan uygulama hakkında bilgi verdi.

    Daha beyaz ve orantılı dişler Hollywood gülüş tasarımıyla mümkün

    Hollywood gülüşünün bir tedavi konsepti olmadığını belirten Protetik Diş Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Berk Bellaz, “Dişlerin daha beyaz hatta doğalından daha beyaz görünmesi, altın orana uyacak şekilde düzenlenmesi, dişlerin, dudakların ve diş etlerinin uygun oranlarda görünmesi için yapılan bir uygulamadır. Sadece bir tanımlama olarak Hollywood gülüşü diyoruz.” dedi.

    Diş-diş eti oranlarının ayarlanması kişinin daha genç görünmesini sağlayabiliyor

    Hollywood gülüşüne giden yolda ilk adımın diş etlerinin tedavi edilmesi olduğuna değinen Bellaz, “Diş etleri sağlıklı, pembe ve uygun oranda görünmeli. Diş etlerinde bazı düzensizlikler olabilir. Ancak yaşa bağlı olarak dudakların aşağıya doğru yer değiştirmesi sonucunda kasların gevşemesiyle diş etleri daha az görünür hâle gelir. Bu tedavi ile diş-diş eti ve gülerken ki oranları ayarlanarak kişinin daha genç görünmesini sağlayabiliyoruz. Aynı şekilde dişlerin üzerindeki bazı renklenmeler, deformiteler ve düzensizlikleri ortodontik tedavilerle veya birtakım kaplamalarla düzelterek dişlerin düzgün ve güzel görünmesini sağlayabiliyoruz. Bunları diş eti tedavisiyle birleştirdiğimizde kişiyi gençleştiren, özgüvenini artıran, aynaya baktığında kendinden hoşnut olmasını sağlayan bir görüntü elde ediyoruz.” şeklinde konuştu.

    Uygulama kişiye özel yapılıyor

    Uygulamanın kişiye özel olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İbrahim Berk Bellaz, “Herkesin anatomik yapısı, dudak ve kaslarının yapısı farklıdır. Hastanın teşhisi konulduktan sonra fotoğraflarını ve videolarını çekiyoruz. Bilgisayar programları üzerinde bir gülüş tasarımı yapıyoruz. Sonra, gülüş tasarımı yaptığımız dizaynı hasta ile üzerinde tartışarak ve renk konusunda da anlaşarak sonunda varılacak görüntünün kararını veriyoruz.” dedi. 

    Hastanın talep etmesi halinde, uygulamanın hastanın ağzında nasıl görüneceğinin hastaya gösterilebildiğini belirten Bellaz, “Hastadan ölçü alıyoruz ve model üzerinde planlamalar yapıyoruz. Daha hiç diş kesimi yapmadan dişin üzerine uygulayarak yaklaşık nasıl olacağını hastaya gösterebiliyoruz. Anlaşmaya vardıktan sonra o hedefe varmak için yola çıkıyoruz. Bu süreçte eksik dişleri olup implant yaptıklarımız da oluyor. Sadece var olan dişler üzerinden düşünmemek lazım. Hiç dişi olmayan bir hastaya bile gerekirse implantlarla ağzında doğal diş varmış gibi sabit kökler uygulayabiliyoruz. Ama bunların hepsi kişiye özeldir. Üzerinde düşünülüp planlama yapılması gerekir. Ardından da hayat kalitesini artıran bir sonuç ortaya çıkar.” açıklamasını yaptı.

    Düzenli hijyen alışkanlıklarıyla uzun yıllar kullanılabilir

    Yapılan uygulamanın kalıcılığının tamamen kişinin hijyen alışkanlıkları ile alakalı olduğuna değinen Bellaz, “Biz ideal tedavileri yapıp sağlıklı hale getirdikten sonra burada kişinin katkısı da önemli. Bizim yönlendirmelerimiz ve eğitimlerimiz oluyor. Hastaya uygun şekilde hijyen kurallarını öğretip takiplerini yaptığımız zaman, kişi çok uzun yıllar belki ömür boyu kullanabilecektir. Bu tedavinin sonucunda sadece estetik anlamda bir hoşnutluk sağlamış olmuyoruz. Aynı zamanda ağız kokusunun engellenmesi ve ağızda hoş olmayan tadın yok olması gibi hayattan daha çok keyif alınacak bir noktaya da varmış oluyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Türk Takımları PMWI’dan 3.7 milyon TL ödülle döndü

    Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde düzenlenen PUBG MOBILE World Invitational 2023 turnuvasında yarışan temsilcilerimiz Fire Flux Esports ve S2G Esports, turnuvayı toplamda 3.7 milyon TL ödülle tamamladı. Dünyanın en iyi takımlarının yarıştığı turnuvada Avrupa Şampiyonu unvanıyla yer alan FireFlux ana turnuvayı 6. olarak tamamlayarak önemli bir başarı daha elde etti.

    Dünyanın en popüler mobil oyunlarından PUBG MOBILE’ın nefes kesen mücadelelere sahne olan PUBG MOBILE World Invitational (PMWI) turnuvası tamamlandı. Dünyanın en büyük espor ve oyun festivallerinden Gaming8’de düzenlenen ve toplamda 78 Milyon TL (3 Milyon Dolar) ödül havuzuna sahip olan turnuvada temsilcilerimiz FireFlux Esports ve S2G Esports önemli ödüller ile turnuvadan ayrıldı.

    11 – 16 Temmuz tarihleri arasında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da gerçekleşen turnuvaya Avrupa Şampiyonu unvanı ile turnuvaya katılan temsilcimiz FireFlux Esports, Ana Turnuvada son ana kadar mücadele etti. Heyecan dolu anlara imza atan FireFlux Esports, sergilediği performansla turnuvayı 101 puanla 6. sırada tamamladı ve 2.5 Milyon TL’yi aşan (97.500$) bir ödülü kazanmış oldu. 

    Bir diğer temsilcimiz S2G Esports ise etkinliğin Allstars aşamasında yer aldı. S2G ESports topladığı 102 puan ile 9. sırada yer alırken 1.155.000 TL (44.000$) ödülü de kasasına koymuş oldu.

     

    Şampiyon Vampire Esports oldu

    PMWI AllStar aşamasında ilk sırayı alarak 140.000$ ödül kazanan Vampire Esports, gösterdiği etkili performans ile ana turnuva aşamasını da ilk sırada tamamladı. Ana turnuvada 227 puan alarak en yakın rakibine fark atmayı başaran Vampire Esports, 432.500$ büyük ödülü de kasasına koymuş oldu ve toplamda 600.000$’a yakın bir ödül kazanmış oldu. Ayrıca turnuvanın düzenlendiği Gamers8’in partnerlerinden HONOR da Vampire Esports’un bu başarısını kutlamak için HONOR Magic5 Pro’nun şampiyon versiyonunu takıma sundu.

    Six Two Eight 138 puanla 2.sırada, Gaimin Gladiators 121 puanla 3.sırada, Alpha 7 120 puanla 3.sırada ve Alter Ego Ares 108 puanla 5.sırada yer alırken, en yakın rakibi ile arasında sadece 7 puan bulunan temsilcimiz Fire Flux ise 101 puanla 6.sırada yer alarak önemli bir başarıya daha imza atmış oldu. 

    Vampire Esports oyuncusu TonyK turnuvaya damga vuran isimlerden biri oldu. Takımını sırtlayan ve toplamda 53 kill alarak önemli bir rekora imza atan TonyK, en iyi oyuncu ödülünün yanı sıra silahşör, bomba uzmanı ve sağlıkçı ödüllerini de kazandı. PMWI 2023 sıralamaları şu şekilde;

     

    ANA TURNUVA SIRALAMA

    1- Vampire Esports

    2- Six Two Eight

    3- Gaimin Gladiators

    4- Alpha7 Esports

    5- Alter Ego Ares

    6- Fire Flux Esports

    7- Geekay Esports

    8- Stalwart Esports

    9- Dplus

    10- Tianba

    11- DRS GAMING

    12- Box Gaming

    13- Team Falcons AF

    14- REJECT

    15- Infinity IQ

    16- Twisted Minds

     

    ALLSTARS SIRALAMA

    1- Vampire Esports

    2- Dplus

    3- DRS GAMING

    4- Gaimin Gladiators

    5- Alpha7 Esports

    6- Team Falcons AF

    7- Infinity IQ

    8- AGONxi8 Esports

    9- S2G Esports

    10- R8 Esports

    11- Bigetron Red Villains

    12- FaZe Clan

    13- Yangon Galacticos

    14- VARREL

    15- SEM9

    16- Aton Esports

    17- Mezexis eSports NA

    18- ikurd e-sports

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • 8. Deniz Kızı Uluslararası Kadın Yelken Kupası 2-3 Eylül’de düzenlenecek

    Türkiye’de kadınlara yönelik ilk yelken kupası olan Deniz Kızı Uluslararası Kadın Yelken Kupası’na katılan takımlar, Cumhuriyetin 100. Yılı vesilesiyle 25 Ekim’de düzenlenecek Deniz Kızı Cumhuriyet Kupası’na da katılma fırsatına sahip olacak.

    Sadece kadınların yarıştığı ilk yelken organizasyonu olan ve şimdiye kadar 700’den fazla kadın yelkenci ile 50’yi aşkın kurumun yarıştığı “Deniz Kızı Uluslararası Kadın Yelken Kupası” bu sene 2-3 Eylül 2023 tarihlerinde Türkiye Yelken Federasyonu himayesinde ve İstanbul Açıkdeniz Yat Yarış Kulübü (İAYYK) iş birliğinde gerçekleştirilecek. Kupa katılımcıları bu yıla özel olarak Cumhuriyetin 100. yılı vesilesiyle 25 Ekim 2023’te düzenlenecek Deniz Kızı Cumhuriyet Kupası’na da katılabilecekler.

    Kadınların yelken sporuna olan ilgisini artırmayı; takım olma, hedefe ulaşma, zor koşullarla mücadele etme ve doğayla bütünleşme yeteneğini geliştirmeyi, kadın duyarlılığı ve sosyal sorumluluk bilincini yansıtmayı hedefleyen Deniz Kızı Uluslararası Kadın Yelken Kupası’na kurumsal, bireysel ve üniversite kadın yelken takımlarıyla birlikte uluslararası kadın yelken takımları da katılabiliyor. 

    “İyiliğe Yelken Açıyoruz” sloganıyla her yıl kadın ve çocuklara yönelik çalışmalar yapan saygın bir sivil toplum kuruluşunu destekleyen Kupa kapsamında bu sene, kadınların yaşamlarını iyileştirme çabalarına ve yerel kalkınmadaki liderliklerini güçlendirmelerine destek olan ve deprem bölgesinde kadınlara yönelik çalışmalar gerçekleştiren Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) ’na katkı sağlanacak.

    Önceki yıllarda Deniz Kızı Yelken Kupası’na AÇEV, Anadolu Hayat Emeklilik, Arçelik, Akpa Chemicals, Alize, Atak Akademi, Bahçeşehir Üniversitesi,  Borusan Otomotiv, Borusan Holding, Doğuş Grubu, Doğuş Üniversitesi, Dunapack Packaging, Edenred, Eker, ETİ, Fiba Faktoring, Ford Otosan, Fora Marine, Gemini, Garanti BBVA, Burgan Bank, Garanti Emeklilik, GlaxoSmithKline, Özay Hukuk, Innova, İYK, Kadın Yelkenciler SKD, Kupa Kızları, Logo, Mercedes Benz Türk, Mediamarkt, Mersin Rota Yelken Kulübü, MSI, Nissan, Organik Kimya, Pegasus,  Permolit Team Ladies First, Pfizer, Piri Reis Üniversitesi, Polat Enerji, Ravago, Sahibinden.com, Sultans of the Sea, Şenpiliç RC Girls, Tüpraş, Türk Telekom, Türk Deniz Kuvvetleri, TWRE Woman Empowering Kadın Platformu ve White Angels katıldı.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Marvel’s Spider-Man 2’nin Geliştiricileri Venom Hakkında Konuştu

    Marvel’s Spider-Man 2’de daha evvel çizgi romanlarda görmediğimiz bir Venom versiyonu göreceğiz. Insomniac Games’in kreatif yöneticisi Bryan Intihar, bu Venom’la ilgili Entertainment Weekly’e konuşarak hem karakter, hem de seslendiren Tony Todd hakkında konuştu. Haber başlığında gördüğünüz görseli de özel olarak EW ile paylaşmışlar.

    Tony Todd bildiğiniz üzere son derece ünlü bir aktör, kendisini bilhassa Candyman olarak bilsek de çok sayıda görüntü oyununda da seslendirme yapmışlığı var. Venom da kendisinin en yeni işi.

    Intihar, Tony Todd’un performansı bir oldukça övmüş: “Venom hakkında konuştuğumuz her şey – güç hissi, kaygı hissi, baskınlık hissi, bunlar Peter’dan son derece farklı ve Tony tüm bunları performansıyla büsbütün kucaklamayı başardı. Bizim için Venom hem konak hem de sembiyot. Bu ikisi bir ortaya bağlanmadan Venom olmaz. İşte Tony de o bağı temsil ediyor. Tony Todd’u seçmemiz bize karakterin görsel dizaynında da daha argümanlı olmamızı sağladı.”

    Şimdiye kadar Venom’un insan konağının oyundaki haline dair bir görsel yahut bilgi paylaşılmadı fakat Intihar bu hususta yeni bir şeyler denemek istediklerini söyüyor. Peter Parker’ın Venom’un yaratılışında daha fazla hisse sahibi olduğu bir senaryodan bahsediyor Intihar ve bunun kendilerine çok cazibeli geldiğini de ekliyor.

    “Yapım sırasında karşılaştığımız zorluklardan biri de Venom’un ne kadar konuşacağına karar vermekti” diyor oyunun sanat direktörü Jacinda Chew. “Yaptığımız kimi erken konsept çizimlerde Venom’un dudakları olacak mı diye sormuştuk? Güler mi? Gülümser mi? Kaşlarını çatar mı? Bu yaratığı ürkütücü ve korkuyucu yapmakla bağ kurulabilir yapmak ortasında ince bir çizgi var.”

    Marvel’s Spider-Man 2, PlayStation 5’e özel olarak bu yılın Ekim ayında çıkacak ve o vakit Venom’un bizim için neler hazırladığını göreceğiz.

  • Jessica May sokak kedilerine yaptığı davranışla takdir topladı!

    Brezilyalı model ve hoşluğu ile dikkat çeken başarılı oyuncu Jessica May, sokak kedilerine yaptığı davranışla takdir topladı.

    Oyunculuğu ile Türkiye’de geniş kitlelere ulaşan Brezilyalı model Jessica May, sokak kedileri için örnek davranışta bulundu. Çocukluğundan beri hayvanlarla içli dışlı büyüdüğünü söyleyen ve kendi semtinde sokak hayvanlarını unutmayan başarılı oyuncu May, her gün sistemli olarak parkları ve sokakları gezip hayvanlara dayanak oluyor ve onlara su dağıtıyor.

    Jessica May

    SOKAKLARDA HAYVANLARIN BULUNMASI BÜYÜK BİR NİMET

    Brezilya’da sokakta hayvan görmediğini söyleyen oyuncu,  “Sokaklarda kedilerin, köpeklerin bulunması çok büyük bir nimet. Kimileri için fazlalık üzere görünseler de aslında bu tabiatın bir istikrarı. Bakın Fransa fareden geçilmiyor. Tabiatın istikrarını bozarsanız sonuçları çok makûs olabiliyor.” tabirlerini kullandı.

    İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK GÖRÜNTÜ;

    Tümer Metin’in perde isyanı: “Gez Alaçatı’da jet sosyeteyle, gel Zonguldak’a perde tak”

  • Dursun Özbek’ten Fenerbahçe’ye reaksiyon: “20 yıldır neredeydiniz?”

    Galatasaray Spor Kulübü’nün Medicana Hastanesi ile imzaladığı sponsorluk mutabakatının imza merasiminde kulüp lideri Dursun Özbek açıklamalarda bulundu.

    “PROJEMİZ TAKLİT EDİLİYOR”

    Daha fazla sponsorluk mutabakatı duyuracaklarını açıklayan Özbek,Transferde kur değişimleri bizi önemli halde etkiliyor. Bundan ötürü sponsorluk çalışmaları çok kıymetli. Bu sene bunun farkındayız ve sponsorluk görüşmelerine çok değer veriyoruz. Bunun devamı gelecek. Çok sayıda sponsorla daha imza atacağız. 40-50 Milyon dolar sponsorluk geliri sağlamak istiyoruz. Bugüne kadar bunun %50’sini geçtik. Çok kıymetli projelerimiz var. Galatasaray, Türkiye’deki en büyük sponsorluk muahedesini yapacak. Yakında göreceksiniz. Açıklamaya korkuyoruz. Her transferimiz taklit edildiği üzere, her projemiz de taklit ediliyor. Sataşmalar oluyor. dedi.

    “20 YILDIR NEREDEYDİNİZ?”

    Fenerbahçe’nin 1959 öncesi şampiyonluklar ile ilgili talebini kıymetlendiren Özbek, “1959 öncesi şampiyonluklar için şuranın komite hakkında söyleyecek bir şey yok. İflas etmiş tüccar örneği ile karşılık verdi. İflas eden tüccar, eski defterleri karıştırır ve eski alacağı var mı diye bakar… Son derece benzeşiyor. Olay çok net ve tartışmaya kapalı. 1959’dan itibaren deplasmanlı Türkiye Şampiyonası başlamış. 2001-2002’de ‘5 şampiyonluğa 1 yıldız’ kararını TFF almış. Kurumlarda süreklilik temeldir. Bu kararı Galatasaray değil, TFF aldı. Beşiktaş’ın iki dönemle ilgili başvurusu olmuş, iki şampiyonluk hakkı verilmiş. Kararlar verilmiş. 20 sene sonra kimi arkadaşların aklına bu geliyor! 20 yıldır neredeydiniz? Kimse bu kararı değiştirme işien girmesin. TFF’nin kararı hukuksuz ve kendini inkar eden bir karar. Bahisle ilgili Tahkim’e gideceğiz. Kimi arkadaşlar futbolu saha dışına çıkarmakta son derece becerikliler. M.Ö kaç şampiyonluk vardı? Türk futboluna 5 kuruşluk yarar getirmeyecek mevzuyu, gündeme koyduk. 3-5 sene de bunu tartışırız. Finansal krizi, Türk futbolundaki başarısızlıkları konuşan yok. Nedir? M.Ö şampiyonluklarım nerede?” kelamlarını sarf etti.

    Yıldız konusunun gündem değiştirme hareketi olduğunu savunan Özbek, “Zordaysanız, bazen gündemi değiştirmek için harekete geçersiniz. Yıldız hareketi, bence buna yönelik. Zorda olanlar bunu deneyebilir. TFF’nin buna alet olmasını kınıyorum. Alınan kararlar varken, futbolu kaosa sokmanın, yapay tartışma ortamı yaratılmasının Türk futboluna 5 kuruş yarar getirmeyeceğine kanaatim tamdır.” dedi.

  • Yerli ve milli ata tohum çeşitleri ile verim hedeflendi

    ANKARA (İGFA) – Doruk Un, yerli Ve Milli Ata Tohum çeşitleri ile yüzde 20 verim artışı hedefliyor.

    ‘Doruk Tohumculuk’ çatısı altında Marmara Bölgesi’nde üç, İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde beş olmak üzere toplam 8 ayrı sahada buğday, arpa, yulaf, mısır, ayçiçek, acıbakla gibi 80’e yakın tohum geliştiren marka, tohum destekleri ve eğitim çalışmaları ile de çiftçi ve üreticiler ile el ele hareket ediyor.

    Bu alanda 75 milyon TL yatırım gerçekleştiren Doruk Un, yıl sonunda yatırımı 200 milyon TL’ye tamamlayacak.

    Hedefin 2024 sezonunda 350 milyon TL ciro elde etmek olduğu kaydedildi.

  • Faiz kararı öncesi “sıcak para” kulisi geldi: TCMB ayağını gazdan çekecek mi?

    Türkiye ile BAE arasında yatırım, ekonomi, sanayi, savunma, hukuk, yargı, yenilenebilir enerji ve uzay endüstrisi alanlarında 13 anlaşma imzalandı. Anlaşmaların toplam tutarının 50,7 milyar dolar olduğu açıklandı. Ancak anlaşmanın detayları henüz yok.

    En çok merak edilen “kısa vadede sıcak para girişi” konusunda ise kulislere yansıyan bazı haberler var: 8.5 milyar dolarlık sukuk ihracı ve Eximbank üzerinden 3 milyar dolar ihracat desteği… Yani toplamda 11,5 milyar dolarlık “taze para” girişi konuşuluyor. Bu konuda henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

    Bazı ekonomistler, BAE anlaşmalarının ve bu kulis bilgilerinin bugünkü Merkez Bankası faiz kararına denk gelmesine dikkat çekti.

    Ekonomistler, özellikle sıcak para girişi kulislerine işaret ederek bu gelişme ışığında TCMB‘nin, faizi piyasa beklentilerinden daha düşük tutabileceğini ifade etti.

    EKONOMİ Masası programında TCMB faiz kararı beklentilerini ve BAE anlaşmasını yorumlayan Yatırım Finans Direktörü Dr. Nuri Sevgen, “Bu haberin arkasından Merkez Bankası daha düşük bir faiz artışı yapabilir. Hatta faizi değiştirmezse, şaşırmam.” ifadesini kullandı.

    Prof. Dr. Emre Alkin ise TCMB’nin faizi maksimum yüzde 18’e çekebileceğini ve “yatıştırıcı” bir açıklama yapabileceğini paylaştı.

    Haziran ayı toplantısında faizi 6,5 puan artırarak yüzde 15’e çeken Merkez Bankasından anketlerdeki beklenti, politika faizini yüzde 20’ye çıkarması yönünde. Ancak anketler her ne kadar 5 puanlık artışa işaret etse de son günlerde piyasanın faiz artış beklentisi 2-3 puana kadar gerilemiş durumda.

    Son BAE gelişmesi sonrası bankanın nasıl bir hamle yapacağı daha da merak konusu.

    Bu makale ilk olarak Ekonomim üzerinde yayımlanmıştır.

  • Stellar, son gelişmeler ışığında bu hafta yeniden yükselişe geçti

    Investing.com – Stellar (XLM), geçen hafta XRP’yi tetikleyen gelişmelerden son derece olumlu etkilendi ve %100’ün üzerinde değer artışı kaydetti.

    Stellar, geçen hafta önemli bir yükseliş kaydettikten sonra gelen kâr satışlarıyla kazanımlarını önemli bir bölümünü geri verdikten sonra 0,12 dolar bandında destek buldu. Bu hafta ise XLM, yeni gelişmelerin etkisiyle yeniden yükselişe geçti ve ilk 100’de en çok yükselen kripto para konumuna yükseldi.

    Latin Amerika’nın en büyük borsalarından Bitso, sürpriz bir hamle yaparak Stellar’ın Anchor Network’ü ile entegrasyonunu duyurdu. Bu küresel ödemeler ekosisteminde çığır açan bir gelişme olarak yorumlanırken Latin Amerika’nın küresel fon transferlerini önemli derecede etkileyecek bir iş birliği olarak görüldü. 

    Bitso’nun Stellar Lumens ile kurduğu stratejik ortaklık ile dünya genelindeki kuruluşların Arjantin, Kolombiya ve Meksika’ya USDC transferi yapması kolaylaşacak. 

    Ortaklık, sınır ötesi ödemelerde yeni bir çağ başlatabilir

    Stellar’ın Anchor Ağı, Blockchain teknolojisinin küresel finansta kuralları baştan yazma potansiyeline önemli bir kanıt olarak gösteriliyor. Anchor Ağı sayesinde küresel ödemeler, dağıtılmış defter teknolojisi kullanılarak gerçekleşiyor ve böylece geleneksel finans sistemindeki fon transferi zorlukları büyük ölçüde aşılmış oluyor. 

    Bitso, geçen yıl ABD ile Meksika arasında 3,3 milyar dolarlık bir transfer hacmine ulaştığını bildirirken sınır ötesi ödemelerde kripto çözümlerine yönelik artan talebi vurguladı. Bu bağlamda faaliyetlerini hızlandırmak isteyen kripto kuruluşu, bunu Stellar’ın Anchor Network’ünü kullanarak yapmak istiyor.

    Diğer yandan Stellar’ın yükselişi, Ripple davasının kripto sektörü lehine sonuçlanmasıyla başladı. Ripple ile benzer bir iş kolunda faaliyet gösteren Stellar, XRP’nin menkul kıymet olarak görülmediği mahkeme kararının ardından faaliyetlerinde daha rahat hareket etme şansına sahip oldu. Bu da piyasa katılımcıların XLM talebini artırmasını sağladı.

    Geçen hafta XRP etkisiyle öne çıkan altcoin, bu hafta yeni ortaklık haberiyle XRP’den daha iyi performans göstermeye başladı. XLM, son 24 saatte %20’nin üzerinde değer artışıyla 0,17 dolar sınırında hareket ederken son bir haftada %70’in üzerindeki yükselişiyle de en büyük 100 kripto para arasında ilk sırada bulunuyor. 

    Bu arada XRP de bu hafta yeniden yükselişe geçerken bugün %5’e yakın değer artışıyla 0,82 dolara ulaştı.

    Yazar: Günay Caymaz

  • ABD, AVAX ve Bu Altcoinler İçin Harekete Geçti!

    ABD’de DeFi projelerinin KYC (Müşterini Tanı) düzenlemelerine uymasını gerektiren iki partili yeni bir yasa tasarısı sunuldu. Bir DeFi protokolünün tarifli bir denetleyicisi yoksa, geliştirilmesine 25 milyon doların üzerinde yatırım yapan bireyler sorumlu tutulacak. Her iki partiden ABD’li kanun yapıcılar, teröristlerin ve hatalıların para aklamak için merkezi olmayan finans (DeFi) platformlarını kullanmasından bıkmış durumda. Bu yasa tasarısı yasalaşırsa, DeFi kara para aklamayı ciddiye almaya başlamak zorunda kalacak. DeFi alanına yönelik alınan bu tedbir AVAX, LINK, UNI, LDO üzere DeFi coinlerini yakından ilgilendiriyor. İşte detaylar…

    ABD’de yeni yasa tasarısı geliyor

    Kripto ekosistemi, son yıllarda sıkı kara para aklama aykırısı (AML) gerekliliklere uymak zorunda kaldı. Hatalıların kirli paralarını temizlemek için her zamankinden daha kolay yollar aradığı bilinmekte. Bununla birlikte kripto, kuşkulu kökenlere sahip bir para akınına uğradı. Web3’ün şimdiye kadar fazla inceleme yapılmadan kaçabilen bir kesimi DeFi oldu. Lakin artık bu durum değişiyor üzere duruyor. İki partili yeni yasa tasarısı S.2355, 2023 Kripto Varlık Ulusal Güvenlik Geliştirme Yasası olarak isimlendirilmekte. Senato Bankacılık Komitesi üyesi Senatör Jack Reed tasarıyı Salı günü tanıttı. Eş sponsorlar ortasında Senatörler Mike Rounds, Mitt Romney ve Mark Warner yer alıyor.

    Tasarının emelleri çok açık. “Merkezi olmayan finans teknolojisi dalındaki ve kripto para ünitesi operasyonlarındaki ABD şahıslarına yönelik yaptırımların ve kara para aklamayla çaba ahenk yükümlülüklerinin uygulanabilirliğini netleştirmeyi” amaçlamaktadır. Tasarının bir sonucu olarak, ABD’deki DeFi kuruluşları, kuşkulu ihlallerin ortaya çıkması durumunda artık bilgisizliklerini argüman edemeyecek. Mevzuat, kara para aklamayı tedbire (AML) maddelerine ahenk konusunda katı kurallar ortaya koymaktadır. Hiç kimse bir DeFi operasyonuna sahip değilse, o vakit 25 milyon dolardan fazla yatırım yapan herkes rastgele bir ihlal konusunda odakta olacak.

    Önlemler fazla mı sıkı?

    Senatör Warner’ın ofisinden yapılan açıklamaya nazaran tasarı, DeFi firmalarını ve bireyleri merkezi borsalar, kumarhaneler ve rehin dükkanlarıyla birebir gereklilikleri yerine getirmeye zorlayacak. Tasarı tıpkı vakitte Hazine Bakanlığı’nın AML kaynaklarını ve fonksiyonlarını “modernize” etmeyi amaçlıyor. S.2355, DeFi protokollerini operasyonlarını daha dikkatli bir biçimde incelemeye ve raporlamaya zorlayacaktır. DeFi’nin merkeziyetsizliği göz önüne alınırsa, bu mecburilik birçok piyasa oyuncusu üzerinde ağır bir yük oluşturuyor.

    Tasarı kulağa katı geliyor, lakin kara para aklama, kripto dünyasında büyüyen bir kaygı kaynağı olmuştur. Chainalysis tarafından hazırlanan son yıllık Kripto Kabahat Raporu da bunu destekliyor. Çünkü rapora nazaran, kripto para aklama 2022’de tüm vakitlerin en yüksek düzeyine ulaştı. Kriptokoin.com olarak bildirdiğimiz üzere 2021’de 14,2 milyar dolar olan sayılar 2022’de 23,8 milyar dolara ulaştı. Bilhassa Birleşik Krallık’ta, kripto firmaları bu uygulamada kayda paha artış olduğunu bildirdi. Kripto firmalarının tam yüzde 28’i, altı ay içinde Kuşkulu Faaliyet Raporlarında (SAR’lar) artış olduğunu söyledi.

    AVAX ve bu coinler nasıl reaksiyon verecek?

    Sektörün büyük firmaları bile incelemeden kaçmıyor. Haziran ayında Fransız yetkililer, en büyük kripto borsası olan Binance hakkında para aklama soruşturması başlattı. Binance rastgele bir yanlış yaptığını reddetti. Bununla birlikte, Binance kısa mühlet sonra Belçika’da daha fazla düzenleyici meseleyle karşı karşıya kaldı. Yetkililer, berbat niyetli bireylerin platformu Avrupa Ekonomik Alanı dışından kullandıkları savı üzerine harekete geçti. Yani argümanlara nazaran borsa, Belçika’nın yasal mevzuatını ihlal etti.

    Düzenleyici netlik gelmesi, AVAX üzere DeFi coinler için olumlu bir gelişmeye işaret ediyor. Lakin, düzenlemelerin merkeziliği gündeme getirmesi kritik. Yani kriptoların özgür ruhuna zıt çıkması, birtakım yatırımcıları alandan soğutabilme riski taşıyor. DeFi alanında en tanınan kripto para üniteleri şu biçimde:

  • B-SUV Segmenti Hyundai KONA İle Yeniden Şekilleniyor.

    • Hyundai, tasarımı, teknolojisi ve konforu artırılmış Yeni KONA ile B-SUV’da atağa kalkıyor.

    • Baştan sona yenilenen Hyundai KONA, tek bir gövdede 3 farklı motor tipine yer verecek.

    • Elektrifikasyon stratejisinde önemli bir rol oynayan KONA EV ise son çeyrekte geliyor.

    • Yeni KONA, dinamik N Line versiyonuyla da performans tutkunlarına sportif bir sürüş sunuyor.

    Hyundai, B-SUV segmentine tasarımı ve teknolojileriyle bambaşka bir bakış açısı getiren KONA modelini Türkiye’de de satışa sundu. Bir önceki jenerasyona göre daha geniş, daha teknolojik ve daha dinamik olan model, tek bir gövde altında 3 farklı motor tipine yer veriyor. Her birinde farklı kullanım özellikleri ve görsellik sunan Yeni KONA, daha fazla sportif sürüş ve dinamizm isteyen tüketiciler için de N Line versiyonunu öne çıkarıyor. KONA N Line, dinamik ve agresif çizgilerle desteklenmiş dış görünüşünü 198 beygir gücündeki turbo beslemeli motorla perçinlemiş oluyor. İçten yanmalı benzinli motorların yanısıra geleceğin mobilitesi için de tamamen elektrikli KONA modelini de yılın son çeyreğinde satışa sunmaya hazırlanan Hyundai, tüm seçeneklerde en son teknolojilere, üst düzey konfora ve pratik kullanım özelliklerine yer veriyor.

    Şık tasarım öğeleri

    Tüm dünyada hızla yükselen bir trend haline gelen B-SUV segmentinde tüketicilerin dikkatini farklı tasarım öğeleri ve üst düzey sürüş dinamikleriyle çeken Hyundai, Yeni KONA’nın ön ve arka bölümünde pürüzsüz bir görünüm sunuyor. Ön ve arkada yer alan çizgi şeklindeki aydınlatma grubu, köpekbalığını andıran burundan başlayarak yumuşak bir şekilde eğim gösteren bagaj kapağına kadar benzersiz bir silüet oluşturuyor. Yeni KONA, EV varyantında da piksel lambalarla daha da farklılaşıyor ve bu ikonik tasarım güzelliğini uygulayan ilk Hyundai modeli olarak bir adım öne çıkıyor.

    B-SUV modelin sportif karakteri ise entegre ön ve arka lambalara sahip çamurluk eklentileriyle daha dinamik bir hale getiriliyor. Kama oranlarına sahip yan paneller de tavan hattından arka spoylere kadar uzanan karakteristik krom çıta ile vücut buluyor. Özel olarak tasarlanmış çok kollu 18 inç jant tasarımı ise KONA’nın tüm versiyonları için bir ilk.

    İçten yanmalı benzinli motorlar ve hibrit versiyona ek olarak sunulan tamamen elektrikli KONA da  birçok tasarım özelliğini daha farklı bir dokunuşla ileriye taşıyor. KONA Elektrik, ön tampondaki radyatör ızgarası yerine üç boyutlu bir süsleme ile ayırt ediliyor. Benzinli ve hibrit seçenekler, daha fazla vurgu için siyah çamurluk kaplaması kullanıyor.

    KONA Hibrit, üst ve alt aktif hava kanatçıklarını (AAF) kullanırken benzinli motorlar ise daha düşük bir sürtünme katsayısı için sadece üst hava kanatçığıyla donatılmış. Bu aktif hava kanatları, otomobilin aerodinamik performansını geliştirirken aynı zamanda benzinli ve hibrit versiyonlara EV benzeri bir görünüm kazandırıyor.

    Performanstan ilham alan N Line versiyonu ise sportif görüntüsünü vurgulamak için kanat şeklindeki tampon, çift susturucu ve gümüş renkli marşpiyel kullanıyor. Daha agresif ön ve arka tasarım için plastik eklerden faydalanan N Line, 18 inçlik özel alaşım jant tasarımıyla da sportif görüntüsünü belirginleştiriyor. 

    Daha büyük ve daha ferah iç mekan

    Çarpıcı tasarım, ileri teknoloji ve olağanüstü rahatlığı tek bir seferde sunan Hyundai KONA, daha fazla yolcu konforu ve depolama için daha geniş ve çok yönlü iç mekan sağlıyor. Ayrıca, önceki nesle kıyasla 60 mm daha uzun dingil mesafesi, 77 mm daha uzun diz mesafesi ve ikinci sıradaki koltuklarda 11 mm daha yüksek baş mesafesi ile sınıfının en iyi değerlerini sunuyor. Sınıfının en büyüğü olan ikinci sıradaki omuz mesafesi ise 1.402 mm. Böylece yolcular için “en iyi yaşam alanı” gibi bir unvana sahip. KONA’nın sadece 85 mm kalınlığındaki ince ve sert koltukları da arkadaki yolcular için daha fazla yaşam alanı anlamına geliyor. Yeni KONA, iki farklı döşeme seçeneğine sahip. Standart Siyah tek tonlu iç mekan, kırmızı dikiş detaylarıyla N Line versiyonda sunulurken diğer modeller ise gri iki tonlu seçenekle satışa sunuluyor. 

    Heyecan verici dinamiklere sahip üst sınıf KONA, geniş iç mekanı ve sağlam duruşu, sofistike bir sadelikle birleştirirken tüm bu özelliklere ek olarak da direksiyon simidinin arkasına yerleştirilmiş sütun tipi elektrikli vites kolu, bardak tutucular, büyük çantalar için saklama gözleri ve geniş orta konsolla genişliği artırıyor. Tamamen katlanabilir ikinci sıra koltuk ve arka bölme de geliştirilmiş yükleme kolaylığını destekliyor. Bu sayede en yüksek düzeyde kullanıcı ihtiyaçlarını karşılamak için 466 lt (VDA’ya göre koltuklar yatıkken 1.300 litreye kadar) kargo alanı sağlıyor. Bu yeni boyutlar, etkileyici bir şekilde yüzde 30 oranında artan bir uzunluk ve bagaj kapasitesi anlamına geliyor.

    Hyundai Yeni KONA, 12,3 inçlik entegre çift ekranıyla ergonomik olarak konforlu kullanımı desteklerken, özellikle uzun mesafeli sürüşlerde bir adım öne çıkıyor.

    Yeni KONA, sürücü odaklı mimariyle tasarlanan geniş ve esnek iç yaşam alanı ile kendi segmentinde üstün konfor ve ferahlık sağlıyor. Açık modüler düzen ve yatay kokpit mimarisi, daha geniş kabin alanıyla birleştiğinde hem sürücünün hem de yolcuların ihtiyaçlarını karşılarken sadeliği ve ferahlığı da cömertce vurgulamış oluyor. 

    Yeni genişletilmiş açılır tavan ise daha iyi bir araç içi deneyimi sağlıyor. İç mekana daha fazla ferahlık katan bu donanım, aynı zamanda temiz havanın ve güneş ışığının kabine dolmasına da izin veriyor.

    Daha fazla rahatlık için sınıfının en iyisi teknolojiler

    Yeni jenerasyon KONA’nın özelleştirilebilir akıllı elektrikli bagaj kapağı, kullanıcılar için ek bir kolaylık. Sürücüler, bagaj kapağının açılma yüksekliğini ve hızını bilgi-eğlence sistemi ekranından ve ayrıca bagaj kapağının tercih edilen yüksekliğinde üç saniye boyunca kapatma düğmesine basarak seçebiliyor. Ayrıca, KONA’nın koltuk konumu ayarları için de entegre bellek sistemi ve kablosuz şarj sistemi de dahil olmak üzere çoklu şarj bağlantı noktaları da daha fazla mobilite deneyimi sunuyor. Kullanıcılar, KONA’nın orta konsolunda bulunan kablosuz hızlı şarj pedi ile uyumlu cihazlarını hareket halindeyken de zahmetsizce şarj edebiliyor. Bu şarj sistemiyle beraber 15 W’a kadar performans sergileyen araç, ayrıca hem sürücü hem de yolcular için önde iki USB-C şarj portu ve bir de 12V elektrik prizi bulunduruyor. Arkadaki yolcular da iki adet USB-C şarj cihazını sürüş boyunca rahatlıkla kullanabiliyor.

    Yeni KONA ile daha güvenli sürüş

    Baştan sona yenilenen otomobil, daha dinamik bir sürüş ve yol tutuşu için geliştirilmiş özelliklerle birlikte geliyor. Geleneksel vites kolu yerine direksiyona entegre elektrikli vites değiştirme, hassas ve güvenli bir gelişmiş deneyim sunmak için daha hızlı ve sezgisel olarak görev alıyor. Direksiyon simidinin arkasına yerleştirilen bu vites kolu, eşyalar için daha fazla alan ve düzenli bir iç görünüm de sağlarken, dinamik kullanıma da olanak sağlıyor. Yeni KONA, Ön Çarpışma Önleme Asistanı (FCA), Şeritte Kalma Asistanı (LKA), Kör Nokta Çarpışma Önleme Asistanı (BCA), Güvenli Çıkış Uyarısı (SEW) gibi çeşitli gelişmiş sürücü destek sistemleriyle (ADAS) geliyor. Akıllı Hız Limit Yardımı (ISLA), Sürücü Dikkat Uyarısı (DAW), Kör Nokta Görüntüleme Asistanı (BVM), Uzun Far Yardımı (HBA), Akıllı Hız Sabitleme Kontrolü (SCC) ve Şerit Takip Asistanı (LFA) gibi çeşitli sürüş kolaylığı işlevleriyle sunuluyor.

    Güvenli park menavrası için de Çevre Görüş Monitörü (SVM), Arka Çapraz Trafik Çarpışma Önleme Asistanı (RCCA), İleri/Yan/Geri Park Mesafe Uyarısı (PDW), Geri Görüş Kamerası gibi çeşitli gelişmiş teknolojiler sunuyor. KONA, hibrit versiyonda da Uzaktan Akıllı Park Yardımı (RSPA) özelliği sunuyor.

    Motor ve şanzıman seçenekleri

    Türk tüketiciler, Yeni KONA modelini dört farklı motor seçeneği ile tercih edebilecek. İçten yanmalı benzinli motor seçenekleri 120 beygirlik (200 Nm tork) 1.0 litrelik T-GDi Elite DCT ile başlarken, daha fazla performans için 198 beygir (265 Nm tork) gücündeki 1.6 T-GDi N Line öne çıkıyor. Kullanıcılar, yakıt ekonomisi için de 141 PS’lik kombine çıkış ve 265 Nm’ye kadar tork ile etkileyici hızlanma ve yüksek verimlilik sağlayan 1.6 lt GDi Hibrit versiyonu satın alabilecekler. Bu motor seçenekleri, turbo versiyonlarda 7 ileri Çift Kavramlı Şanzımanla (7DCT) kombine edilirken, hibrit versiyon ise 6 ileri Çift Kavramlı Şanzımanla (6DCT) ile geliyor. Hyundai KONA, N Line versiyonda dört tekerlekten çekişle sunulurken diğer seçenekler ise önden çekişli olarak satın alınabiliyor.

    Hyundai, elektrifikasyonda standartları yeniden belirleyen tamamen elektrikli versiyonu ise 2023 yılının son çeyreğinde satışa sunacak. Tek bir gövde altında üç farklı motor tipini zengin donanım seçenekleri ve akıllı teknolojilerle sunan Hyundai, KONA modeliyle beraber B-SUV segmentinde daha fazla aktif olmayı hedefliyor.

    Fiyatlar:

    Hyundai Kona 1.0 T-GDi Elite 1.612.000 TL

    Hyundai Kona 1.6 Hibrit 1.795.000 TL

    Hyundai Kona 1.6 T-GDi N Line 1.826.000 TL

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Aşk dolu yaz günleri için: Netflix’te Aşkın Mevsimi Yazdır!

    Aşkı doruklarına kadar yaşatacak, yazın vazgeçilmezi film ve diziler Netflix’te izleyicileri bekliyor! Sıcak yaz günlerinde kalplerimizi ısıtacak aşk dolu hikayeler Netflix’te Aşkın Mevsimi Yazdır koleksiyonu altında buluştu. 

    Aslı ile Kerem’in birbirlerinin sınırlarını bu defa evlilik konusunda zorladığı Aşk Taktikleri 2’den, iki işgüzar büyükannenin eğlenceli planları sayesinde filizlenen bir aşkı konu alan Sen İnandır ya da moda düşkünü, özgür ruhlu Merve’nin peşine takılarak ummadık bir aşk hikayesine atıldığımız Merve Kült’e, izleyenlerin içini ısıtarak heyecanlandıracak 50’den fazla aşk hikayesi tüm kullanıcıların hesaplarında rahatlıkla bulabileceği Aşkın Mevsimi Yazdır koleksiyonunda bir arada!

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Çocuklar AKM Çocuk Sanat Merkezinde Drama Öğrenecek

    Çocukların kendilerini yaratıcı biçimde ifade etmelerini desteklemek amacıyla pek çok etkinliğe imza atan Atatürk Kültür Merkezi, drama atölyeleriyle de yeni yetenekleri ortaya çıkarıyor.

    Tüm yaz boyunca çocukları sosyal ve sanatsal birçok etkinlikle buluşturan AKM Çocuk Sanat Merkezi, 23-29 ve 30 Temmuz tarihlerinde düzenlediği drama atölyeleriyle 4-6 yaş ile 7-11 yaş arası çocukları dramayla tanıştırıyor. Başak Ova’nın eğitmenliğinde gerçekleşen atölyelerde çocuklar yeteneklerini keşfediyor, kendilerini yaratıcı biçimde ifade etmenin yollarını öğreniyor.

    Çocukların hayal güçlerini sahneye yansıttıkları bu atölyelerde, bir konuda rol yapmak, canlandırmak ve doğaçlamalarla yeni deneyimler kazanmak mümkün oluyor. Atölyeler, çocukların yaratıcılıklarını ve estetik düşünceyi geliştirirken, sosyal beceriden iletişime, özgüvenden kendini tanımaya pek çok konudaki gelişimlerine de katkı sağlıyor. Çocuklar atölyelerde bir topluluk içinde kendini güvenle ifade etmeyi deneyimliyor, konsantrasyon, iş birliği ve aktif görev alma gibi konularda sanat yoluyla güçleniyor.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • GE, 75. yılında Türkiye’nin 81 ilindeki 7500 öğrenciye STEM eğitimi veriyor

    • 1948 yılında Türkiye’nin ilk ampul fabrikasını kurarak ülkedeki faaliyetlerine başlayan GE Türkiye, o tarihten bu yana enerji ve havacılık alanlarında Türkiye’nin yerelleşme, üretim, nitelikli istihdam ve ihracat gücünü ileri taşımaya devam ediyor. 
    • Türkiye’de 75. yılını kutlayan GE, Habitat Derneği iş birliğiyle, 2700’ü deprem bölgesinde olmak üzere toplamda 7-14 yaş grubundaki 7500 öğrenciye 6 ay süreyle fen, matematik, mühendislik ve teknoloji (STEM) eğitimi verecek. Eğitim dönemini tamamlayan öğrenciler sertifika almaya hak kazanacak.  
    • Türkiye’deki güçlü iş ortaklıkları, 2,000’in üzerinde çalışanı ve iki üretim tesisiyle ülke ekonomisine önemli katkı sunan GE Türkiye, STEM eğitimleri ve kadın iş gücünü destekleyen Kadın Çalışan Ağıyla, Türkiye’nin sosyal alanlarda da güçlenmesine destek oluyor.

     

    GE, Türkiye’deki 75. yılında ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıl dönümünde, anlamlı bir eğitim projesi başlatıyor. GE Türkiye’nin, 75’inci yıl dönümüne özel olarak, Habitat Derneği ile hayata geçireceği projeyle, 2700’ü deprem bölgesinde yaşayan, 7-14 yaş aralığındaki toplam 7500 öğrenciye STEM alanında çeşitli eğitimler verilecek. Öğrencilerin STEM alanlarını tanıması amacıyla dünyadaki gelişmelere uygun “teknoloji ve tasarım eğitimi” içeriklerinin dahil edildiği projeye, GE Türkiye’den gönüllüler de katkıda bulunacak. Öğrencilerle bir araya gelecek olan GE gönüllüleri, oluşturulan teknoloji ve bilim atölyelerinde eğitim verecek ve tecrübelerini aktaracak. Proje, depremden etkilenen Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’da eş zamanlı gerçekleşecek. Bu dört ilde yüz yüze gerçekleşecek eğitimlerin yanı sıra online eğitimlerle 81 ili kapsayacak projenin 6 ay sürmesi planlanıyor. Eğitim planında, yenilenebilir enerji kaynakları ve kullanım alanları, tasarım odaklı düşünme, sürdürülebilir şehir örnekleri gibi STEM alanlarını destekleyen dersler ile Tinkercad ve Elektrik devresiyle ”İyi Yaşam Alanları” atölyeleri yer alacak. 

     

    Türkiye’nin ilk ampul fabrikasıyla başlayan ilham dolu yolculuk

    Thomas Edison’ın bıraktığı yenilikçi yaklaşım mirasına 131 yıldır sahip çıkan GE, 1948 yılında ortağı olduğu fabrikayla Türkiye’nin ilk yerli ampul üretimini gerçekleştirerek ülkenin gaz lambasından elektrik ampulüne geçişine yardımcı oldu; attığı yenilikçi adımlarla ülkemizdeki diğer sektörlerin gelişimine ve yeni yatırımcıların faaliyetlerine ön ayak oldu. Bugün GE Türkiye, havacılığın geleceği ve ülkedeki enerjinin dönüşümü için sağladığı yüksek seviyede teknolojilerin ve global deneyiminin yanında, öğrencilerin STEM alanlarında farkındalıklarını artıran ve kadınların iş yaşamındaki varlığını güçlendiren çalışmalara imza atarken; aynı zamanda aydınlık bir gelecek için Türkiye’deki nitelikli iş gücünün çeşitliliğini ve gelişimini desteklemeye devam ediyor. 

     

    Enerji dönüşümünde güçlü ortak

    Kurduğu güçlü iş ortaklıkları, 2000’in üzerinde çalışanı, 5 şehirdeki ofisleri ve 2 üretim tesisiyle ülke ekonomisine katkıda bulunan GE Türkiye, enerji dönüşümünde ülkenin güçlü ortağı olmayı sürdürüyor. Türkiye’deki yaklaşık 11 GW rüzgar enerjisi kapasitesinin 2,48GW’lık kısmını 50 rüzgar santralindeki 771 adet GE rüzgar türbini sağlıyor. Izmir, Bergama’da bulunan LM Wind Power fabrikası, 700 çalışanı ile Türkiye’nin yerel üretim hedefini desteklerken, hem ülke için üretiyor hem de 5 kıtaya ihracat gerçekleştiriyor. GE’nin gaz türbinleri, Türkiye’deki toplam kurulu doğal gaz türbinlerinin yaklaşık üçte birini oluştururken ülkedeki güç iletiminin %60’ı GE Grid Solutions güç transformatörleri ile gerçekleşiyor. Gebze’de bulunan güç transformatörü çözümleriyle faaliyet gösteren GE tesisi, üretiminin %90’ını ihraç ediyor. GE, Güneş enerjisinde ise Türkiye’deki 1,3 GW’lık güneş enerjisi projelerine katkıda bulunacak yeni projeler gerçekleştiriyor. Yakın zaman önce bu kapsamda Niğde’de 130 MWp, 100 Mwac kapasiteli güneş enerjisi santrali için Ecogreen Energy ile yeni bir proje başlatıldı.Yeni anlaşmalar çerçevesinde GE, Türkiye’nin 2017-27 yılları arasında ulaşmayı hedeflediği 10 GW’lık güneş enerjisi kapasitesine önemli katkılar sunmaya devam edecek. 

     

    GE’nin TEI ortaklığı ve Türkiye Teknoloji Merkezi, havacılığın geleceğine katkıda bulunuyor

    Türkiye’deki ilk yatırımını 1985 yılında Eskişehir’deki TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş. (TEI) ile ortak girişim yoluyla hayata geçirerek Türkiye’nin havacılıktaki kabiliyetlerini artıran GE Aerospace, bugün 50’den fazla motor grubu için 1.500’den fazla farklı tipte yüksek teknoloji motor parçası üretiyor. Yine GE Aerospace’in bir iş alanı olan GE Marine ve TEI geçtiğimiz haftalarda yeni bir anlaşma imzaladı. Yeni anlaşmayla TEI, GE’nin LM2500 deniz gaz türbinlerinin bakımı, onarımı ve revizyonunda yetkili ülke içi hizmet sağlayıcısı haline geliyor. 

    GE Aerospace’in Gebze’de bulunan ve 21 yıldır faaliyet gösteren Türkiye Teknoloji Merkezi’nde ise, AR-GE, tasarım, üretim ve uçak motoru yazılımı çözümleri üzerine 450 Türk mühendis çalışıyor. Bugüne kadar 3.5 milyon saatin üzerinde mühendislik hizmeti üreten merkez, yazılım, AR-GE ve tasarım çalışmalarıyla, Türkiye’nin dünyadaki rekabetçi gücünü artırıyor. 

    En yeni teknolojileri geliştirilmenin yanında yerel yeteneklere ve iş gücüne de yatırım yapan GE Türkiye, gençlerin ve özellikle çalışma hayatında sayıca az varlık gösteren kadınların teknik rollerde temsilini artıran girişimlere öncülük ediyor. GE, Kadın Çalışan Ağı altında, finans, liderlik, sunum becerileri ve kariyer gelişimi gibi birçok eğitim ve destek programı yürütüyor; her yıl seminer ve etkinlikler düzenliyor. Son olarak,  Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği iş birliğiyle gerçekleşen “Gelecek Yüzümüz” adlı STEM etkinliği ve sürdürülebilir havacılık inovasyon yarışması ile yarışmanın kazananları GE Kadın Çalışan Ağı’nın aktif olarak yürüttüğü “Kariyerime İlk Adım” programına katılmaya hak kazandı. 

     

    GE Türkiye Hakkında:

    İşleyen bir dünya için güçlüklere meydan okuyan GE (NYSE:GE), 130 yılı aşkın bir süredir endüstrinin geleceğini şekillendiriyor. Kendini işine adamış ekibi, lider teknolojisi, küresel erişim gücü ve yetkinlikleriyle GE, daha güvenli, verimli ve güvenilir bir dünyaya katkıda bulunuyor. Çeşitliliği benimseyen ve adanmış bir şekilde en üst seviyede işler başaran GE çalışanları, GE’nin misyonunu yerine getirmeye ve müşterilerine hizmet sunmaya odaklanmıştır.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Bornova’da uluslararası eğitim

    Bornova Belediyesi, Global Hope Network International ile Toplumsal Dönüşüm Eğitim Kültür ve Sanat Derneği işbirliği ile Uluslararası Gönüllü Eğitimciler Konferansı düzenlendi.

    Altındağ Atatürk Kültür Merkezi STK Yerleşkesi’nde düzenlenen Konferans’a Bornova Belediyesi’nin, Çocuk Aktivite ve Oyun Merkezleri, Mevlana Toplum ve Bilim Merkezi ile BELGEM’de görevli eğitmenleri katıldı. Bornova Belediyesi’nde görevli eğitmenlere vizyon kazandırmak ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen etkinlikte The Pennsylvania State Üniversitesi Öğretmen Eğitimi Bölümü’nden Emily Wakefield, Mary Beth Krankowski, Beth Scott ve Brenda Rogers görev aldı.

    Konferans’ta Bornova Belediyesi’nin eğitmenlerine “Sosyal ve duygusal öğrenmenin önemi”, “Eleştirel ve analitik düşünme”, “Eğitim ve Öğretim Araçları” ve “Öğretmenin Rolü” başlıklarında eğitimler verildi.

    Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ, sivil toplum kuruluşlarından gelen bir başkan olduğunu belirterek, sivil toplum örgütlerinin kriz dönemlerindeki en önemli can simidi olduğunu söyledi. Kahramanmaraş Depremi’nden sonra sivil toplum kuruluşu bakış açısıyla bölgede 9 çadır kent kurduklarını ve bu çalışmalarının başta Birleşmiş Milletler olmak üzere pek çok kurumun dikkatini çektiğini belirten Başkan İduğ, “Global Hope Network International (GNHI) ile de Cenevre’deki BM toplantısında bir araya geldik. Daha sonra GHNI Başkanı Henry Deneen ve ekibi Malatya’ya gelerek çadır kentlerimizde incelemelerde bulundu. Şimdi de Bornova’da daha iyi eğitim için işbirliği yapıyoruz. Değerli eğitmenlerimize verdikleri katkılar nedeniyle teşekkür ediyorum” dedi.

    Global Hope Network International Türkiye Temsilcisi ve Toplumsal Dönüşüm Eğitim Kültür ve Sanat Derneği Kurucu Başkanı Başak Çelik de, Bornova Belediyesi’nin kurduğu Altındağ Atatürk Kültür Merkezi STK Yerleşkesi’nin İzmir’de tek olduğunu belirterek, “Bornova Belediyesi ile gurur duydum. Bizlere çok rahat çalışabileceğimiz bir alan sundunuz. Bu hizmetiniz, duyarlılığınız ve öngörünüz için çok teşekkür ediyorum. Böylesi uluslararası etkinlikler için göğsümüzü kabarttınız.

     

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Tüketicinin güveni azaldı

    ANKARA (İGFA) – Türkiye İstatistik Kurumu ve Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan Tüketici Güven Endeksi, Haziran ayında 85,1 iken Temmuz ayında yüzde 5,9 oranında azalarak 80,1 oldu.

  • AB’den ‘büyük besin krizi’ uyarısı

    Brüksel’deki AB Dışişleri Bakanları toplantısı öncesinde gazetecilere açıklama yapan Dış Bağlantılar ve Güvenlik Siyaseti Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ukrayna’daki durumun önde gelen gündem unsurları ortasında yer aldığını tabir etti.

    Rus ordusunun son birkaç gündür Ukrayna’nın Odessa limanındaki altyapıyı bombaladığını, bu sırada 60 bin ton tahılın yandığını söyleyen Borrell, “Rusya yalnızca tahıl muahedesinden çekilmedi. Tıpkı vakitte tahılı yakıyorlar” dedi.

    Rusya’nın yaptıklarını “barbarca” olarak nitelendiren Borrell, “Bu durum dünyada büyük bir besin krizine neden olacak” diye konuştu.

    17 Temmuz’da sona ermişti

    22 Temmuz 2022’de İstanbul’da düzenlenen merasimle imzalanan mutabakat ile yaklaşık 33 milyon ton tahıl çeşitli bölgelere ulaştırılmıştı. Mutabakat, Rusya’nın mutabakatın gereklerine uyulmadığı gerekçesiyle, süreyi uzmaması üzerine 17 Temmuz tarihi itibariyle sona ermişti.

    Anlaşmanın sona ermesiyle Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD’den sert reaksiyonlar geldi.

    Az gelişmiş ülkere yardım sürecek sözü

    Tahıl muahedesinden sonra Ukrayna tahıl arzının yerine Rusya’nın az gelişmiş ülkelere yardımını sürdüreceğini lisana getiren Peskov, “Elbette Rusya bu konuda durumunu koruyor. Maalesef hayli küçük ölçülerden bahsediyoruz zira Afrika’daki en fakir ülkeler tahıl mutabakatından herkese nazaran en az hissesi aldı” formunda konuştu.

    Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, dün Karadeniz Tahıl Koridoru Muahedesi’nin durdurulduğunu belirterek, ilgili koşullar uygulandığında Rusya’nın mutabakata geri döneceğini bildirmişti.

    Öte yandan Rusya Devlet Lideri Viladimir Putin de muahedeye tekrar dönülebileceğini, lakin tahıl muahedesinin mevcut haliyle devam etmesinin Rusya için anlamsız hale geldiğini belirterek, muahedenin devamı için besin ve gübre tedariki hizmeti veren Rus bankaları ve finans kurumlarının önündeki tüm pürüzlerin kaldırılması ve Rus gemilerinin sigorta sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti.

  • Tüketici güven endeksi 80,1 oldu

    Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası iş birliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçları paylaşıldı.

    Buna göre tüketici güven endeksi, Haziran ayında 85,1 iken Temmuz ayında %5,9 oranında azalarak 80,1 oldu.

    Hibya Haber Ajansı

  • Japonya’da market satışları 15 aydır artıyor

    Japonya’da genellikle 7/24 ve yaygın şekilde hizmet veren market satışlarında artış üst üste 15’inci aya taşındı.

    Japonya Franchise Derneği (JFA) tarafından açıklanan verilere göre karşılaştırılabilir market satışları (vergi hariç), Haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,2 artışla 925,7 milyar yen oldu.

    Toplam market satışları, yıllık yüzde 3,5 artışla 962,3 milyar yen olarak gerçekleşti.

    Market sayısı yıllık yüzde 0,3 düşüşle 55 bin 742’ye indi.

    Marketleri ziyaret edenlerin sayısı üst üste 6’inci ayda da artış gösterdi. Haziran ayında ziyaretçi sayısı yüzde 0,7 artışla 1 milyon 305 bin 368 kişi olarak gerçekleşti.

    Foreks Haber Merkezi

  • Yabancı doğrudan yatırımlarda ağırlık gayrimenkul sektöründe

    Türkiye’nin çektiği yabancı doğrudan yatırımlar, salgın dönemi dışında son yılların en düşük seviyelerinde seyrediyor. Yatırımlar içindeki gayrimenkul ağırlığı da devam ediyor.

    Ocak-Mayıs döneminde Türkiye’ye net yabancı sermaye girişi 2 milyar 3 milyon dolar oldu. Bu tutar sermaye, gayrimenkul, grup şirketlerinden borç vb. diğer yatırımlar gibi toplam gelen ve giden yatırımların netleştirmesiyle oluşuyor.

    Sadece sermaye nitelikli yatırımları konu alan doğrudan sermaye girişine bakıldığında, Türkiye’ye Ocak-Mayıs döneminde 2 milyar 181 milyon dolarlık sermaye girişine karşılık, 2 milyar 4 milyon dolar sermaye çıkışı oldu.

    Son yıllarda düşük seyreden yabancı doğrudan yatırımlarda Ocak-Mayıs döneminde düşüş eğilimi sürdü.

    Göreli olarak geçmişe kıyasla yüksek olan Türkiye’den yurt dışına yapılan doğrudan yatırımlarla birlikte, yılın ilk 5 ayı sonunda detay verilerde, tasfiye edilenler düşüldükten sonra çıkışın neredeyse Türkiye’ye gelen yatırım kadar olduğu gözlendi.

    Ödemeler dengesinde yabancı doğrudan yatırımlara yönelik istatistiklerde gayrimenkul, tasfiye, mevcut şirketlerin borç ve alacakları gibi detay veriler yer alıyor ve bunların gelen ve giden yatırımlar olarak netleştiriliyor.

    Türkiye’ye toplam yatırımlarda yatırımlar pozitif durumda bulunuyor.

    Ancak sadece sermaye girişlerine bakıldığında Türkiye’den dışarıya yapılan yatırımlar ile Türkiye’ye yapılan yatırımların oranında son yıllarda yükseliş görülüyor. Ocak-Mayıs döneminde bu oran yüzde 92’ye kadar yükseldi. Tasfiyeler de dışarıda bırakılarak Türkiye’ye gelen tutarlar dikkate alındığında ise oran yüzde 90,9 olarak gerçekleşti.

    2023’te yabancı doğrudan yatırımların görünümü değişecek

    Türkiye’nin ekonomi politika ve programını değiştirmeye hazırlandığı bugünlerde, yılın kalanında Türkiye’de faaliyetteki uluslararası şirketlerin 7 milyar dolarlık bir yatırım yapmaya hazırlandığı belirtilmişti.

    Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Körfez ülkelerinde yatırımcı turuna çıktı.

    Hem ihracat hem de doğrudan yatırım olarak beklentiler, 20 ile 30 milyar dolarlık bir aralıkta dillendiriliyor.

    Bunun 2023’e karşılık gelecek tutarı, son yıllarda 7-10 milyar dolar bandına yerleşmiş yabancı doğrudan yatırımlar tutarını artıracak.

    Türkiye, özellikle Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile özelleştirme dahil şirket ortaklık ve satışları, yeni yatırımlar ve gayrimenkul alanında bir dizi görüşme gerçekleştiriyor. Suudi Arabistan ile yatırımların karşılıklı korunması anlaşması da imzalandı. Bu ülkelerden yıllara dağılacak şekilde 20 ila 30 milyar dolarlık bir doğrudan yatırımın sağlanabileceği dile getirilmişti. Bu tutarların bir kısmının 2023 içinde gelmesi bekleniyor.

    63 ilde 1169 mahallede yeni yabancı kaydı durduruldu

    Yurt dışında yerleşik kişilerin Türkiye’de edindikleri gayrimenkuller, ödemeler dengesi içinde izleniyor.

    Bu kalemde son yıllarda 4 milyar doların üzerinde alımlar gözleniyordu. Bunlar arasında geçici koruma altındaki kişiler, sığınmacı ve göçmenler de bulunuyor. Türkiye’de Hatay, Mardin ve Kilis illeri dışında bütün illerde gayrimenkul alınabiliyor.

    Ancak çeşitli dönemlerde kayıtlı yabancılar yerleşik nüfusun yüzde 20’sini aştığında ilgili mahallede yeni izinler durduruluyor. İçişleri Bakanlığı, Türkiye’de arasında İstanbul’daki 54 mahalle de bulunan, 63 ilde 1169 mahallede oturma izni olanlar dışındaki statülerde yabancı kaydı yapılması durdurdu.

    Bu kararların satışları etkileyebileceği belirtiliyor.

    Bu makale ilk olarak Ekonomim üzerinde yayımlanmıştır.

Başa dön tuşu