Ay: Ağustos 2023

Deniz kazasından sonra kim olduğu merak edilen Vuslat Doğan Sabancı, arama motorlarında süratli bir biçimde aratılmaya başlandı. Eşi Ali Sabancı ile zodyakla kayalıklarına çarpmasından sonrası “Vuslat Doğan Sabancı kim?” , “Vuslat Doğan Sabancı kimin kızı?” üzere sorular gündem oldu. Vuslat Doğan Sabancı hakkında ayrıntılı bilgileri bir ortada topladık. İşte kaza geçiren Vuslat Doğan Sabancı hakkında bilgiler…

Yunanistan’ın Bodruma yakın kesitinde ünlü iş insanı Ali Sabancı ile geçirdiği deniz kazasından sonra gündem olan Vuslat Doğan Sabancı, beşerler tarafından merak edilmeye başlandı. Arama motorlarında  “Vuslat Doğan Sabancı kim?” , “Vuslat Doğan Sabancı kimin kızı?” üzere soruların aratılmaya başlanması dikkat çekti. Pekala Vuslat Doğan Sabancı kimdir?, Vuslat Doğan Sabancı kimin kızı merak edilen sorular ve daha fazlası haberin detaylarında…

VUSLAT DOĞAN SABANCI KİMDİR?

16 Ocak 1971 yılında İstanbul’da doğan Vuslat Doğan Sabancı,  iş insanı ve Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık Anonim Şirketi’nin eski idare heyeti lideridir. Üniversite eğitimini Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamladıktan sonra yüksek lisansını Uluslararası Medya ve Bağlantı üzerine Amerika Birleşik Devletleri’nde Columbia Business School’da tamamladı. Daha sonra aile şirketi olan Doğan Holding’de çeşitli konumlarda yer aldı. Birebir vakitte 1 yıl kadar The New York Times gazetesinin yazı işleri müdürlüğü kısmında yer aldı.

İş dünyasında gösterdiği azmi ve liderlik ruhuyla medya bölümünde de kıymetli işlere imza attı. Türkiye’nin önde gelen iş bayanlarından biri olarak görülen Vuslat Doğan Sabancı, yakın vakitte eşi Ali Sabancı ile geçirdiği deniz kazası sonrası merak edilmeye başlandı.

VUSLAT DOĞAN SABANCI KİMİN KIZI?

Türk iş insanı ve eski medya işverenlerinden biri olan Aydın Doğan’ın kızıdır. Birebir vakitte Doğan Holding Onursal Başkanlığı vazifesinde bulunan Aydın Doğan, dört çocuk babasıdır. 

1979 yılında Milliyet gazetesini satın almasıyla medya bölümüne girmiştir. Daha sonrada Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası Lideri olmuştur. 

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) “Crew-7” misyonunu gerçekleştirecek 4 astronotun yer aldığı “Crew Dragon” kapsülü, Space X’in Falcon 9 roketi ile ABD’nin Florida eyaletindeki Kennedy Uzay İstasyonu’ndan lokal saatle 03.27’de fırlatıldı.

NASA’dan Jasmin Moghbeli’nin liderliğindeki yeni takımda, Avrupa Uzay Ajansından (ESA) Danimarkalı Andreas Mogensen, Japonya Havacılık ve Uzay Keşif Ajansından (JAXA) Satoshi Furukawa ve Rusya Federal Uzay Ajansından (Roskosmos) kozmonot Konstantin Borisov yer aldı.

Mürettebatı taşıyan Crew Dragon kapsülünün Falcon 9 roketinden ayrılarak UUİ’ye hakikat yörüngede ilerlemesi ve yörüngede 24 saatten fazla bir seyahatin akabinde yarın mahallî saatle 8.39’da UUİ’ye varması bekleniyor.

İstasyonda yaklaşık 190 gün kalması beklenen yeni takımın, mart ayından bu yana istasyonda bulunan “Crew-6” astronotlarından vazifesi devralması 5 gün sürecek.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya nazaran, “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” temasıyla Hindistan periyot başkanlığında gerçekleştirilen G20 Tepesi’nin Ticaret ve Yatırım Bakanları Toplantısı için Jaipur’a giden Bolat, bu kapsamda birçok oturuma katıldı ve öteki üye ülkelerin Ticaret Bakanları ile ikili görüşmeler yaptı.

Programın açılış oturumuna katılan Bakan Bolat, Türkiye ismine aktüel global problemlerin tahlilinde kapsayıcı büyüme ve insani gelişmenin değerini vurguladı. Toplantıda “ticaret, ekonomik büyüme ve refah”, “küresel paha zincirlerinin krizlere dayanıklılığının güçlendirilmesi” ve “Dünya Ticaret Örgütü’nün reformu” mevzu başlıkları ele alındı.

İkili görüşmeler çerçevesinde Suudi Arabistan Ticaret Bakanı Macid bin Abdullah AI Kasabi ile görüşen Bolat, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın geçen ayki Suudi Arabistan ziyaretinde de ele alınan ikili ticaret, müteahhitlik hizmetleri, Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu kapsamındaki iş birliği fırsatları üzere hususlara ait atılabilecek somut adımları değerlendirdik. Suudi Arabistan’a kırmızı et, beyaz et, süt eserleri ihracatı ve teminat mektupları kabulü konusundaki sıkıntılar tahlile kavuşturuldu. Ülkelerimiz ortasındaki üst seviye iş birliği doğrultusunda, ticari bağlarımızı daha da geliştireceğimize inanıyoruz.” tabirlerini kullandı.

Bolat, Umman Sanayi, Ticaret ve Yatırım Teşvik Bakanı Qais Mohammed Al Yousef ile de G20 Ticaret ve Yatırım Bakanları Toplantısı kapsamında bir ortaya geldi.

Türkiye-Fransa JETCO toplantısı 2024 başında Türkiye’de yapılacak

Bakan Bolat, temasları kapsamında Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Genel Yöneticisi Dr. Ngozi Okonjo Iweala ile de görüştü.

Okonjo, Türkiye’nin saygın bir ülke olduğunu ve gelecek şubat ayında Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başşehri Abu Dabi’de yapılacak DTÖ Bakanlar Komitesi toplantısında ilerleme sağlanması için Türkiye’nin katkılarını, takviyesini yanlarında görmek istediğini belirtti.

Bolat, tıpkı gün Fransa Dış Ticaret ve Yatırımlar Bakanı Olivier Becht ile görüşme yaptı. Türkiye ve Fransa ortasındaki ikili ticaret ve yatırım bahislerini ele aldıkları, verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Bolat, 2024 yılı başında JETCO toplantısını ve İş Forumu’nu Türkiye’de yapmak üzerinde uzlaştıklarını bildirdi.

Görüşmede, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ortasındaki Gümrük Birliğinin güncellenmesi sürecini de değerlendirdiklerini aktaran Bolat, iş etrafları ortasındaki diyaloğu güçlendirecek ve karşılıklı yatırımları artıracak adımlar için yakın çalışmaya karar verdiklerini tabir etti.

BAE ile yatırımlar karşılıklı olarak hızlandırılacak

Zirvenin ikinci gününde BAE Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Thani bin Ahmed Al Zeyoudi ile bir ortaya gelen Bolat, görüşmelerin ayrıntılarına ait şunları paylaştı:

“Önümüzdeki hafta yürürlüğe girecek Kapsamlı Ekonomik Paydaşlık Muahedesi ile ekonomik münasebetlerimizde başlayacak yeni periyoda ait planlarımızı ele aldık. Cumhurbaşkanımızın Abu Dhabi ziyaretinde kararlaştırılan yatırım alanları ve müteahhitlik bölümümüzün BAE’nin ‘Abu Dhabi 2030 Vizyonu’ kapsamında yer alabileceği projeler hakkında görüş alışverişinde bulunduk. JETCO sistemimizin birinci toplantısını, iş adamlarımızın iştirakiyle yıl sonuna kadar Türkiye’de yapmayı kararlaştırdık. Türkiye-BAE ortasındaki ikili ticareti ve yatırımları artırma noktasındaki çalışmalarımızı karşılıklı olarak hızlandıracağız.”

– ABD ile ekonomik ve ticari bağları güçlendirme mesajı

Bakan Bolat, AB Komitesi Lider Yardımcısı ve Ticaretten Sorumlu Komiser Valdis Dombrovskis ile G20 Ticaret ve Yatırım Bakanları Toplantısı’nda bir ortaya geldi. Görüşmede Türkiye ile AB ticaretinde yeni diyalog devri, Gümrük Birliğinin güncellenmesi müzakereleri öncesinde beklentiler ve iş birliği alanları ele alındı.

Güney Kore Ticaret Bakanı Dukgeun Ahn ile de görüşen Ömer Bolat, Güney Kore tarafından Türkiye’ye daha fazla yatırım yapılması ve Güney Kore lehine dış ticaret fazlasının bir an evvel düzeltilmesi için ithalat kolaylıkları beklediklerini belirtti.

G20 Ticaret ve Yatırım Bakanları toplantısı kapsamında Hindistan’da son görüşmesini Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ticaret Temsilcisi Katherine Tai ile yapan Bolat, verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini söz etti.

Ticaret Bakanı Bolat, toplantı sonrası yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

“En kıymetli ticaret ortaklarımızdan ABD ile ekonomik ve ticari bağlarımızı güçlendirmeye yönelik olarak sistemli ticari istişare sistemini hayata geçireceğiz. ABD firmalarının Türkiye’deki yatırımlarının arttırılması ve global tedarik zincirinde Türkiye’nin daha güçlü bir halde yer alması için birlikte çalışacağız.”

Böylece Hindistan’daki G20 Ticaret Bakanları Doruğu sürecinde ağır temaslarda bulunan Bolat, bu toplantıların ve ikili görüşmelerin, Türkiye için bilhassa ihracat ve istihdam açısından hoş gelişmelere ve iş birliklerine vesile olacağı değerlendirmesinde bulundu.

İş dünyasının ileri gelen isimlerinden biri olan Ali Sabancı geçtiğimiz günlerde Yunanista Bodruma yakın olan bir bölgede deniz kazası geçirmişti. Duyulan acı haberden sonra herkes Ali Sabancı’nın son durumunu merak etmeye başladı. “Ali Sabancı ve Vuslat Doğan Sabancı’nın sıhhat durumu nasıl?” soruları arama motorunda yer alamaya başladı. İşte Ali Sabancı’nın zodyak botla kazası sonrası ayrıntıları…

Esas Holding İdare Konseyi Lideri Ali Sabancı ve eşi Vuslat Doğan Sabancı, tatil için gittikleri Yunanistan’da ağır kaza geçirmişti. Yemek yemek için denize açılan karı-koca zodyakla kayalıklara çarpmıştı. Ünlü isimlerin sıhhat durumu hakkında bilgi geldi. 

ALİ SABANCI VE VUSLAT DOĞAN SABANCI’NIN SIHHAT DURUMU NASIL?

İstanbul’a özel bir hastaneye sevk edilen ve durumu ağır olan Ali Sabancı’nın bedeninde çok sayıda kırık olduğu ve aort damarına stent takıldığı bildirildi. ‘Çoklu travma’ ameliyatına alındığı bildirilen Ali Sabancı’nın tedavisi sürerken eşi Vuslat Doğan Sabancı’nın yüz travması nedeni ile operasyona alınacağı öğrenildi.

ALİ SABANCI’NIN 48 SAAT BOYUNCA UYUTULMASINA KARAR VERİLDİ

Gerçekleşen ikinci ameliyattan sonra gece 01:00 sıralarında tamamlanan operasyon sonrası Sabancı’ya beyin kanaması kuşkusuyla embolizasyon yapıldığı belirtilirken, Ali Sabancı için 48 saat boyunca uyutularak tedavisine devam edilmesine karar kılındı. Oksijen haberinde yer alan bilgiye nazaran, eşi Vuslat Doğan Sabancı ise Cuma akşam saatlerinde ameliyata alındı. Yüzünde yaralar olduğu belirtilen Doğan Sabancı, travmatoloji ve plastik cerrahların katıldığı 5.5 saatlik başarılı operasyonun akabinde ağır bakıma alındı.

BAKAN KOCA’DAN SABANCI ÇİFTİ HAKKINDA AÇIKLAMA!

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, çiftin sıhhat durumunu X hesabından şu açıklamayla duyurdu, “İş dünyasının ileri gelen isimlerinden Ali Sabancı, eşi Vuslat Doğan Sabancı ile ağır bir deniz kazası geçirmiş, kazada yaralanan Ali Beyefendi birinci müdahalenin akabinde ambulans uçakla İstanbul’a sevk edilmiş; genel durumu yeterli olan eşinin de ambulans uçakla İstanbul’a sevki planlanmıştır” 

NE OLMUŞTU?

Sağlık durumu hakkında birinci bilgilendirme Esas Holding’den gelmişti. Yapılan açıklamada şu tabirlere yer verilmişti. “Esas Holding İdare Şurası Lideri Ali Sabancı ve eşi Vuslat Doğan Sabancı, 24 Ağustos 2023 tarihinde tatilleri sırasında bir deniz kazası geçirmiştir. Tedavileri devam etmekte olup sıhhat durumları takip edilmektedir. Gelişmelerle ilgili kamuoyuna bilgi verilecektir.”

Büyükelçi Li, Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde 22-24 Ağustos’ta düzenlenen 15. BRICS Doruğu’nun akabinde Çin delegasyonunun düzenlediği basın toplantısında, doruğa ait değerlendirmelerde bulundu.

Li, BRICS kümesi ülkelerinin, 6 yeni ülkeyi topluluğa resmi üyelik için davet ederek attığı genişleme adımının, “Küresel Güney’i birleştirme” ve “gelişmekte olan ülkeler ortasında işbirliğini geliştirme” gayeleriyle uyumlu olduğunu belirtti.

Batı ile alakaları problemli olan İran’ın kümeye davet edilmesinin BRICS’in Batı-karşıtı eğilimini artıracağına dair yorumlara karşılık veren Li, BRICS’in “ne kuruluşunda ne de genişlemesinde makul bir bloka ya da başka sistemlere muhalefet oluşturmayı amaçlamadığını” tabir etti.

Li, BRICS’in açıklık ve kapsayıcılık prensiplerini benimsediğini ve üye ülkelerin ABD ve Avrupa ülkeleriyle diyaloğa her vakit açık olduğunu vurguladı.

Suudi Arabistan ve İran’ın, Pekin’in arabuluculuğunda diplomatik bağlarını tekrar kurmasının akabinde kümeye birlikte üye olduğuna dikkati çeken Li, bunun BRICS’in diyaloğu ve işbirliğini teşvik eden bir platform olduğunu kanıtlandığını lisana getirdi.

Li, BRICS’in ideolojik cepheleşme yerine kalkınma ve işbirliğine odaklanmasının, Çin ile ABD ortasındaki tansiyonları ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın global çalkantılara yol açtığı bir periyotta çok sayıda ülkenin topluluğa katılmak istemesinin sebebi olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Çin ile Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu ülkeler kümesi, Johannesburg’daki tepede Suudi Arabistan, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya’nın olduğu 6 ülkenin topluluğa davet edilmesine karar vermişti.

Yeni üyelerin 1 Ocak 2024’ten itibaren topluluğa üye olmasıyla BRICS üye sayısı gelecek yıl prestijiyle 11’e yükselecek.

“Cinayet İlahı can verecek,
Ancak onun felaketiyle fâni bir jenerasyon doğacak,
Ölümüyle kaosu ekmiş olacak,
Böyle buyurdu bilge Alauondo…”

Gerçekten de Alauondo’nun buyurduğu üzere oldu. Oghma kâtiplerinin “Sıkıntılar Zamanı” olarak kaleme aldığı devirde ilahlar fâni vücutlarıyla yeryüzünde yürümek zorunda kaldığında Faerûn’un çehresi de sonsuza kadar değişti. Kimi ilahlar düştü, kimi ölümlüler bunu fırsat bilip onların yerini doldurdu. Hayatta kalıp Lord Ao’nun testini geçmiş olanlar bile ilahi tahtlarına döndüklerinde artık eskisi üzere değillerdi.

Bütün bu karmaşanın akabinde Bhaalsoyu Destanı patlak verdi; lakin onun bile sona ermesinin üzerinden Vadi takvimine nazaran 100 küsur yıl geçti artık. Kıssanın içinde yer alan kahramanların birçok ömürlerini doldurup Lord Kelemvor tarafından yargılanmak üzere göçüp gittiler… Bunlara yakın vakitte Baldur’s Gate kentinde katledilen Grandük Abdel Adrian da dâhil.

Ben de Grandük Adrian’ın anısına hem onun geçmiş maceralarını kaleme alıp hem de hatırı sayılır birtakım yoldaşlarına dair bulabildiğim farklı birtakım notları topladım. Bhaalsoyu’nun sonuncusu ölmüş olsa bile öyküleri böylelikle gelecek jenerasyonlara aktarılabilecek ve Faerûn’da müziklere, destanlara bahis olmaya devam edecek…

-Volothamp Geddarm

Efsanelere nazaran bir vakitler çok hırslı ve gözü pek bir fâni olan Bhaal, kendisi üzere iki öbür fâniyle gücünü birleştirerek ilahi kudretin peşine düştü. Yedi Kayıp Tanrı’nın sonuncusu olan Jergal’ın düzlemine girdiklerinde hakları olan gücü zorla almaya hazırlanmışlardı fakat hepsini şaşırtan bir halde Jergal onlara gücünü ve makamını kendi isteyerek hisse etti: Bane, tiranlığın ve çekişmenin kara kalpli ilahı olmayı seçti; Myrkul, kemikler ve ölüleri himayesine aldı; Bhaal ise mevt, katliam ve cinayetin yaradanı oldu. Bu üç yeni ilah, bu noktadan itibaren sıklıkla “Ölü Üçlü” ismiyle anıldı.

Vadi takvimine nazaran 1358, yani Gölgelerin Yılı gelip çattığında Diyarlar’ın kozmik istikrarını sonsuza kadar değiştiren bir olay gerçekleşti. Meyyit Üçlü, gerçekliği değiştirmek için ilahların rabbi Lord Ao’nun gücünün kaynağı olduğuna inandıkları Yazgı Tabletleri’ni çaldılar. Lord Ao’nun bu küstahlığa karşılığı sert oldu: Hedefini unutmuş bütün rableri cezalandırmak ve onlara makamlarını hatırlatmak için Gözcü İlah Helm dışında hepsini fâni bir formda Faerûn’a sürdü. “Sıkıntılar Zamanı” ve vakit zaman da “Avatar Krizi” olarak anılan bu periyotta Helm’in vazifesi, fâni boyutun ötesine açılan İlahi Merdiven’i koruyarak ilahların Ao’nun cezasından kaçmasını önlemekti. Bu devir birçok eski rabbin vefatının yanında kimi fânilerin de tanrılığa yükselişiyle sonuçlandı.

Ölü Üçlü’nün üçü de bu devirde fâni olarak hayatını yitiren rabler ortasındaydı lakin bir tek Bhaal’ın buna yönelik bir planı vardı. Kendi felaketini öngörmüş olan Bhaal, vakti geldiğinde kaybedeceği gücü geri almak için uzun vadeli bir plana girişti: İlahi özünden kesimler taşıyan sayısız çocuk yaptı ve bu çocukların yabanî dürtülerle birbirlerini öldürecekleri ya da er geç Bhaal rahipleri tarafından bulunarak katledilecekleri vakti bekledi. Böylelikle bütün çocukları öldüğünde tanrısal özü kesim parça özgür kalacak ve Cinayet Tanrısı’nın tekrar doğuşunu müjdeleyecekti.

Gerçekten de öngörüldüğü üzere oldu ve Bhaal, Boareskyr Köprüsü’nde Mask’ın avatarı olan kılıç Tanrıfelaketi’ni kuşanmış olan Cyric tarafından öldürüldü. İlahın toksik kanı köprünün altından akan suları zehirledi; güçleri ve makamıysa onu öldürmüş olan Cyric’e geçti. Lakin aldığı tedbirler tam da umduğu üzere işe yarıyordu ve ne yazık ki bu Bhaal’ın sonu değildi.
Çok geçmeden tam da Bhaal’ın beklediği üzere takipçileri, keşfedip yakalayabildikleri Bhaal’ın kanından çocukları katledip özlerini hür bırakmaya başladılar. Kurban etmek üzere yakaladıkları çocuklar ortasından bilhassa iki tanesi, Diyarlar’da uzun yıllar hissedilecek birtakım izler bıraktı: Sarevok Anchev ve Abdel Adrian.

Sarevok ve Abdel’in kurban edilmeye çalışıldığı merasim bir küme Arpçı (Harper) tarafından basıldı ve Gorion isminde bir büyücü, ayinden kurtardığı Abdel’i evlatlığı olarak alarak Candlekeep’e götürdü. Sarevok ise çıkan karmaşadan yararlanarak kaçıp kendi başının devasına baktı. Sokaklarda bir başına büyüyen Sarevok, Baldur’s Gate kentine kadar gelmeyi başardı. Burada kentin kıymetli tüccar hanelerinden biri olan Demir Taht’ın önderi Rieltar Anchev tarafından evlat edinildi.

Aradan geçen yıllarda Abdel, Candlekeep’in eşsiz kütüphaneleri ortasında sakin ve sıradan bir hayat yaşarken Sarevok ise üvey babasının Kılıç Kıyısı üzerindeki tesirini arttırmak için oynadığı politik oyunları öğrendi ve kendisini de bu planlara dâhil etmesi için onu ikna etmeyi başardı.

Demir Taht’ın ve üvey babasının dayanağını ardına alan Sarevok, böylelikle bölgeye pençesini geçirecek Demir Krizi’nin temellerini atmaya başladı. Fakat hırsları büyük olan Sarevok’un Kılıç Sahili’ni aşan ve Faerûn’u kapsayan çok daha büyük emelleri vardı.

Gördüğü gizemli hayaller ve çocukken Bhaal rahipleri tarafından kaçırılışının izini sürerek Alaundo’nun Bhaalsoyu’yla ilgili yaptığı kehanetlere ulaştı. Bölgenin en büyük bilgi kaynağı olan Candlekeep’e giderek bu kehanetleri inceledikten sonra kendisinin bir Bhaalsoyu olduğunu anladı ve hakkı olduğuna inandığı makamı elde etmeyi başına koydu. Adım adım planladığı Demir Krizi’nin Amn ile Baldur’s Gate ortasında çıkartmasını umduğu savaşın yaratacağı katliamı düşününce… Cinayet Tanrısı’nın yerine ondan daha uygun biri olabilir miydi? Candlekeep’te yaptığı bu araştırmalar sırasında karşılaştığı Abdel’in de kendisiyle birebir özü taşıdığını hissetti lakin Gorion’ın araştırmalarını yakından izliyor olması ona karşı harekete geçmesini önledi. Böylelikle Sarevok, Abdel’i daha sonra öldürmek için dönmeye karar vererek Candlekeep’i terk etti.

Sarevok, ilahi kökenlerine dair gizem perdesini aralamaya çalışırken Demir Taht’ın casusları da boş durmayıp çalışmalara başlamışlardı. Nashkel madenlerine sızmayı başarmış olan bir küme, gizlice madenlerden çıkan demirin kalitesini düşürecek bir solüsyon kullanıyordu. Çok kısa bir mühlet içerisinde bölgede bulunan demirler çürümüş ve işlenemez hâlde çıkmaya başladı. Demircilerin bir biçimde işlemeyi başardığı az sayıda ekipman bile bir anda tuzla buz olup dağılıveriyordu. Demir sevkiyatlarına önemli formda bel bağlayan bir ticaret kenti olan Baldur’s Gate’te, madenleri sabote edenin Nashkel’i de toprakları içerisinde barındıran Amn olabileceğine dair söylentiler işitilmeye başlandı. Demir Taht’ın fısıldadığı bu palavralar tam da Sarevok’un hesapladığı üzere iki ülke ortasındaki münasebetleri zedeleyip gerginliğin büyümesine sebep oldu. Büyüyen gerginlik, işlenebilir kaliteli demir gereksinimini da beraberinde getirdi. Cloakwood’daki madenleri üzerinden gereksinim duyulan bozulmamış demiri fahiş fiyatlara satan ve yavaş yavaş bölgedeki ticari inhisar olmaya başlayan Demir Taht, amaçladığı güce ulaşmak üzereydi. Ta ki Sarevok’un öbür planları istemsiz bir formda kurdukları her şeyi yerle bir edene kadar…

Bulduğu bütün Bhaalsoyu çocukları tek tek öldürmeye başlayan Sarevok, bir müddet sonra gözünü tekrar Abdel’e ve Candlekeep’e dikti. Lakin büyücü Gorion’ın bölgedeki dostları ve muhbirleri epey boldu. Tehlikenin duyumunu alan dostları Gorion’a derhâl haber uçurdularsa da Gorion ve Abdel gecenin karanlığında daha şimdi yola koyuldukları sırada kara zırhıyla karşılarına dikilen Sarevok ve takımı tarafından yakalandılar. Gorion, evlatlığının hayatını kurtarmak için geride kalarak Sarevok’u oyaladı fakat katledildi.

Yalnız kalan Abdel, üvey babasının bir şeylerin zıt gitmesi durumunda uyması için verdiği talimatlar doğrultusunda ona yardımcı olabilecek Khalid ve Jaheira’yla buluşmak için Dost Eli Hanı’na hakikat yola çıktı. Yolda kendisi üzere Candlekeep’te büyümüş ve Gorion’ın kol kanat gerdiği bir diğer yetim olan Imoen ile karşılaştı; genç kız merakına yenik düşerek Gorion ve Abdel’i takip ettiğini ve olan bitene tanıklık ettiğini söyledi. Böylelikle önlerindeki seçenekleri tarttıklarında yanlarında Gorion olmadan kente kitap ya da yüklü bir bağış yapmadan dönemeyeceklerine karar verdiler ve kuzeye, Dost Eli Hanı’na hakikat yola koyuldular.

Hana ulaşmasına ulaştılar fakat yolları çeşitli suikast teşebbüsleriyle bezeli ve çetrefilliydi. Khalid ve Jaheira’yla buluşmayı başardılar ve yarı-elf çift seve seve eski dostlarının evlatlığına göz kulak olmayı kabul ettiler. Fakat Abdel’in başına koyulan mükafatın her geçen gün artıyor olması, artık hiçbir yerin inançta olmadığını gösteriyordu. Bu yüzden daima hareket hâlinde olmanın en yeterli tahlil olduğuna kanaat getirdiler ve Arpçılar’ın hâlihazırda araştırmaya niyetli olduğu Demir Krizi’nin kaynağına inmek için daima birlikte Nashkel’e gittiler.

Madenlerin derinliklerine inen küme burada Mulahey ismindeki bir Cyric rahibine rastladı. Mulahey, buyruğundaki kobold köleleri kullanarak kimyasal bir hususun de yardımıyla demir yataklarını zehirliyordu. Mulahey’in hakkından gelip bütün bu krizin bir tezgâh olduğunu ortaya çıkartan küme, daha sonra da bölgeyi pençesine almış olan haydut sorununun köküne inmeye karar verdi. Cloakwood Ormanı’na girip haydutların peşine düşen küme, iki sorunun birbiriyle ilişkisi bulunduğunu ve bütün bu krizin gerisinde Gorion’ı öldürmüş olan kara zırhlı adamın olduğunu keşfettiler. Demir Taht’ın bu bölgeden daha çok kâr etmesinin önüne geçmek için buradaki madene su bastırdılar ve bütün ipuçlarının işaret ettiği Rieltar Anchev ve oğlu Sarevok ile yüzleşmek için Baldur’s Gate kentine yöneldiler.

Baldur’s Gate kentinde Yanan Yumruk (Flaming Fist) ismindeki lokal paralı asker ve muhafız kümesine dâhil olan Abdel ve yoldaşları, böylelikle kentte çok daha rahat hareket edebilir ve Demir Taht’ın işlerine burunlarını sokabilir hâle geldiler. Bölgedeki kayıp hadiselerini araştıran grup, kâfi ispata ulaştıktan sonra kentte bulunan Demir Taht üssünü bastı ve Sarevok’un Candlekeep’te bir görüşme yapmakta olduğunu öğrendi. Abdel ve beraberindekiler Candlekeep’e vardıklarında Demir Taht’ın bütün üyelerinin vahşice katledildiğini gördüler; dahası bu katliamın kabahati da Sarevok tarafından üzerlerine atıldı. Abdel içine düştüğü bu durumdan Candlekeep’in Birinci Okutman’ı Tethoril’in yardımıyla kurtuldu ve bununla birlikte Bhaal’ın kehaneti ve kendisinin bu kehanetteki rolünü öğrendi.

Önündeki neredeyse tüm manileri kaldırmış olan Sarevok, artık planladığı üzere Yanan Yumruk’un liderliğini ele geçirip Baldur’s Gate kentinin idaresinde kelam sahibi olabilecek ve öncesinde kızıştırdığı ortamda Amn ile topyekûn, tam da Cinayet Tanrısı’na yakışacak bir savaş çıkartabilecekti. Fakat Abdel, Sarevok’un seremonisini bölerek onun planlarını bütün Baldur’s Gate soylularının önünde ortaya döktü. Köşeye sıkışan Sarevok, kentin altında zımnî olan Bhaal Tapınağı’na çekildi. Nihayet karşı karşıya kalan iki yarı-kardeşten galip çıkan Abdel oldu; Sarevok’un parçalanmaya başlayan vücudu de planları üzere rüzgârda savrulurken tanrısal özü Cinayet Tanrısı’na geri döndü.

Sarevok’un tanrılığa giden yoldaki kıssası sona ererken Abdel Adrian’ın destanı şimdi yeni başlıyordu. Bhaal Tapınağı’nın gerisindeki müsabakanın sonrasındaki haftalarda Baldur’s Gate civarındaki haydutları temizlemeye devam eden Abdel, bu noktada Imoen, Jaheira, Khalid, Minsc, Dynaheir ve hazine avcısı Safana ile birlikte seyahat ediyordu. Küme bu noktada Yanan Yumruk’un da yardımıyla Kılıç Sahili’ni tehdit eden bir diğer sorun olan Işıldayan Hanım ve onun yobaz takipçilerini mağlubiyete uğrattı ancak öteki güçler bu sırada bir sefer daha Abdel Adrian’ın damarlarında akan tanrısal öze gözlerini dikmişti. Dragonspear Kalesi’nde dinlendikleri sırada Abdel ve kümesi, cübbeli ve gizemli bir adam tarafından Baldur’s Gate Grandükü Entar Silvershield’ın kızı Skie‘yi öldürmekle suçlandılar.

Baldur’s Gate’e götürülerek yargılanan Abdel, Dörtlü Kurul tarafından hatasız bulunarak hür bırakıldı; lakin bu olayın ertesinde kentten ayrıldıkları sırada Gölge Hırsızlar (Shadow Thieves) tarafından pusuya düşürülüp Amn’ın başşehri olan Athkatla’ya kaçırıldılar.

Yer altındaki bir zindanda esir tutulan ve azap gören Abdel ve yoldaşlarının kendilerini kimin ele geçirdiğine dair en ufak fikirleri bile yoktu. Khalid ve Dynaheir, tutsaklıkları sırasında yabanî bir formda öldürüldüler. Durum öbürleri için de çok parlak gözükmüyordu ki bir küme hırsız zindana saldırarak büyük bir karışıklık çıkmasına sebep oldu. Bu karışıklıktan yararlanan Imoen hür kalmayı başardı ve başkalarını de kurtardı. Imoen, Abdel, Minsc, Jaheira birlikte yüzeye çıkarak özgürlüklerine kavuşmak üzereydiler ki kendilerini kaçıran bireyle, yani Jon Irenicus’la karşı karşıya kaldılar. Irenicus birebir vakitte onları Skie Silvershield’ı da öldürmekle suçlayan büyücünün ta kendisiydi. Imoen yeni edindiği büyüleri kullanarak Irenicus’la bir büyü düellosuna girişti lakin bir anda etraflarını saran Başlıklı Büyücüler(Cowled Wizards) nedeniyle düelloları sonuca ulaşamadı. Lakin tahminen de ulaşmaması onların lehineydi. Athkatla’da lisanssız bir biçimde büyü yapmak yasaktı ve bu yüzden yasanın uygulanmasından sorumlu olan Başlıklı Büyücüler etraflarında belirip Irenicus’tan teslim olmasını istediler. Irenicus gerçek gücünü sergileyerek büyücüleri tek tek toza dönüştürdü; lakin düşen her büyücünün yerini bir diğeri aldığında nihayet teslim oldu lakin natürel tek bir koşulla: Imoen de farkında bile olmadığı yasağı çiğnemişti ve büyücülerin bu durumda onu da alıkoyması gerekiyordu. Genç bayanın itirazları ve Abdel’le yoldaşlarının çaresiz bakışları ortasında alıkonulan Imoen ve Irenicus, büyücüler tarafından Brynnlaw adasındaki hapishaneye ışınlandılar.

Abdel ve yoldaşları, büyücülere karşı gelemeseler de Imoen’i unutup yazgısına terk edecek değillerdi; 15.000 altın toplayıp Gölge Hırsızlar’la muahede yaparak Imoen’in nerede tutulduğunu öğrendiler ve Spellhold ismindeki hapishaneye sızarak onu kurtarmaya giriştiler. Bilmedikleri şey ise Irenicus’un hapishanedeyken hür kalıp adayı ele geçirdiği ve hatta Imoen üzerindeki deneylerine devam ettiğiydi. Irenicus’un kümesi en başta yakalatmasının ve üzerlerinde çeşitli deneyler yapmasının sebebi, ilahi ruhlarını damıtacak bir yol bularak ilahlık mertebesine ulaşmak ve ölümsüz olmaktı. Bunun için de tanrısal öz taşıyan Bhaal’ın çocuklarından daha düzgün ne olabilirdi?

Irenicus, Abdel ve kümesi Spellhold’a geldiğinde kısa bir müddetliğine onları tekrar ele geçirmeyi başardı. Imoen’in de bir Bhaalsoyu olduğunu açıkladıktan sonra genç bayanın ilahi ruhunu vampir Bodhi’ye, Abdel’inkiniyse kendi vücuduna aktardı. Meyyit Cinayet Tanrısı’nın hatırı sayılır özüne sahip olan Irenicus, Abdel ve Imoen’i adanın altındaki zindanlara atıp eğlenmesi için Bodhi’ye verdikten sonra elde ettiği güçle kendisini sürgün eden elflerden intikam alma planının sonraki etabına geçti.

Ruhunu kaybetmiş olan Abdel, bedeninin ve şuurunun denetimini kaybederek Bhaal’ın avatarı olan “Katil”e dönüştü. Bu yabanî formda vampir Bodhi’yi geri püskürten Abdel, dost düşman ayırabilecek kadar denetim sahibi olmadığı için yoldaşlarına da saldırdı. Neyse ki hiçbirini önemli bir biçimde yaralamadan tekrar hakimiyetini kazandı ve daha sonra yavaş yavaş bu formu denetim etmeyi öğrendi. Karanlıkaltı’ndan geçen yolları onları tekrar yüzeye çıkarttığında bir mezarlıkta gizlenmekte olan Bodhi’yi öldürerek Imoen’in ruhunu ve elf kenti Suldanesselar’a giden yolu açan Rhynn Lanthorn ismindeki feneri geri aldılar.

Bu sırada Irenicus da boş durmayıp drow hanelerinden Ust Natha’yla birlikte elf kenti Suldanessellar ve Hayat Ağacı’na saldırdı. Ağacın gücünü emerek ele geçirdiği tanrısal özün de yardımıyla arzuladığı ilahi güce çok yaklaşmıştı lakin neyse ki Abdel Adrian vaktinde yetişti ve elfler için çok kutsal olan ağacın kısımları ortasında Irenicus’un hayatını sona erdirdi. Lakin Irenicus’un vücudunda bulunan ruhu, Abdel’i de cehenneme çekti.

Bhaal’ın düzleminde beş testten geçen ve “Bhaal’ın Gözyaşları”nı toplayan Abdel, son sefer Irenicus’la karşı karşıya geldi. Bu sırada kendi de çeşitli testlerin üstesinden gelen Irenicus da artık “Katil” formuna bürünme yetisini kazanmıştı. Böylelikle ruhun denetimini ele geçirmek için amansız bir dövüşe girdiler ve Abdel bir defa daha galip geldi. Irenicus’un ruhu aşağı düzlemlerde acı içerisinde bireyli kalırken Abdel’in benliğiyse ruhunu da geri almış bir biçimde Suldanessellar’a döndü.

Ve böylelikle Abdel Adrian’ın Kılıç Sahili’ndeki sayısız macerasının ve Bhaalsoyu Destanı’nın en kritik, en kıymetli kısmına gelindi: Bhaalsoyu Savaşı. Sarevok’un Bhaalsoyu’ndan olanlara yaptığı katliamdan geriye yalnızca bir avuç Bhaal evladı kalmıştı ve Abdel maceraları sırasında daima haksız yere birileri tarafından itham edilip ismini temizlemeye ya da mecnun büyücülerin, yobaz şövalyelerin planlarını bozmaya çalışırken bu çocuklarsa topyekûn bir savaş içerisine girmişlerdi.

Suldanessellar’ı kurtardıktan sonra kentte Kraliçe Ellesime’nin konuğu olarak ağırlanan Abdel, Kadimler Korusu’nu ziyaret ederken Illasera ismindeki bir Bhaalsoyu tarafından yoldaşlarıyla birlikte pusuya düşürülmeye çalışıldı ama plan başarılı olamadı. Illasera’nın vefatıyla birlikte artık yeterliden uyguna büyümüş olan savaşa ilahi bir müdahale gerçekleşti ve Grandük Adrian’ın günlüğünde yazanlar doğruysa (ki buraya kadar derlediklerimin bile kulağa ne kadar çılgın geldiği düşünülürse bundan pek kuşku duymuyorum) bir Solar, Abdel’i Bhaal’ın eski düzlemine çekerek ona güçlerini nasıl kullanacağı konusunda kimi tavsiyeler verdi.

Aşağı düzlemlere olan bu ziyareti sırasında yarı-kardeşleri, öz annesi (Alianna isminde bir Bhaal rahibesi), Bhaal’ın ta kendisi ve onun çocukları ortasındaki bu amansız savaşa dair birçok şey öğrendi ve hatta tanıdık (ancak çok da dostça olmayan) bir ruhla karşılaştı: Sarevok. Tekraren Abdel tarafından mağlubiyete uğratılmış olan Sarevok, Alaundo’nun kehanetlerinde hâlâ oynaması gereken bir rol olduğunu düşünüyordu ve bu yüzden de yarı-kardeşinin karşısında olmak yerine bu sefer ona yardımcı olmayı teklif etti. Öldüğünde tanrısal özünü kaybettiği için artık rastgele bir tehdit oluşturmadığını söyleyen Sarevok’un tek istediği ikinci bir talihti. Böylelikle Abdel, ruhunun çok ufak bir modülünü kullanarak eski düşmanını hayata döndürdü ve onun verdiği kimi kritik bilgiler ışığında çok sayıda Bhaalsoyu’nun toplandığı Saradush kentine ayak bastı; lakin Saradush o anda bir kuşatmanın tam ortasındaydı.

Melissan ismindeki bir bayan, Bhaal’ın kanından çocukları kollayıp korumak ismine onları Saradush’a toplamıştı. Kentin hükümdarı olan yarı-ork Gromnir Il-Khan da onlar üzere bir Bhaalsoyu’ydu lakin bu hareket, ateş devi Bhaalsoyu Yaga-Shura tarafından bir fırsat olarak görülmüştü. Böylelikle ateş devleri Saradush’u kuşatmış, içerideki bütün Bhaal çocuklarından tek seferde kurtulmaya çalışmışlardı. Abdel ve yoldaşları Saradush’a geldiklerinde babalarının mirasına ihanet edercesine temiz birçok Bhaalsoyu’yla karşılaştılar. Yolları daha sonra Grandük Adrian’la tekrar kesişecek olan ve her korktuğunda istemsizce Toril üzerindeki rastgele bir yere ışınlanan Viekang da onlardan bir tanesiydi.

Şehirdeki Bhaal çocuklarına elinden geldiğince yardım etmeye çalışan Melissan, Abdel’e Yaga-Shura’nın da bir modülü olduğu “Beşli” ismindeki kümeden bahsetti. Bhaal’ın çocuklarından en güçlü ve ilahlık mertebesine en yakın olan bu beşli içerisindeki en zayıflardan biri olan Illasera’yı esasen çoktan öldürmüşlerdi. Melissan, ne yazık ki bu Beşli hayatta olduğu sürece kalan Bhaal çocuklarının asla huzur bulamayacağını söyledi ve Abdel’i hem kentteki durumu daha da sıkıntı hâle sokan Gromnir’i hem de Yaga-Shura’yı herkesin uygunluğu için öldürmeye ikna etti. Abdel ve Melissan’ın kuşatmayı durdurmak ve Bhaal çocuklarını kurtarmak ismine bütün uğraşlarına karşın kent harap oldu ve daha çok Bhaal özü kaynağına geri döndü.

Böylece Melissan, Abdel’i Beşli’nin öbür iki üyesine yönlendirdi: Drow Sendai ve mavi ejderha Abazigal. Beşli’nin en güçlü üyelerinden olan bu ikiliyi yendikten sonra Amkethran kasabasında buluşmak üzere anlaştılar. Sendai ve Abazigal’la destansı bir biçimde dövüşen Abdel ve yoldaşları, anlaştıkları üzere Amkethran’a gittiklerinde Melissan yerine keşiş Balthazar’la karşılaştılar. Beşli’nin son üyesi olduğunu açıklayan Balthazar’ın gayeleri başkalarından farklıydı: Bhaal’ın meşum mirasının sona ermesi gerektiğini düşünen Balthazar, Bhaal’ın soyundan olan herkesi öldürdükten sonra kendi de intihar ederek Diyarlar’a büyük bir uygunluk etmeyi planlıyordu; Melissan’ın güç vaatlerine karnı toktu. Lakin bütün kararlılığına karşın Abdel’e denk değildi.

Beşli’nin son üyesinin ilahi özü de Mana Ocağı’na döndüğünde Solar bir sefer daha Abdel’i Bhaal’ın düzlemine çağırdı ve ona gerçeği gösterdi: Bhaal’ın en güvendiği ölümavcılarından Karakalpli Amelyssan, kendini Melissan olarak tanıtarak Abdel’i başka Bhaal çocuklarını ortadan kaldırmak için kullanmıştı. Lakin Bhaal’ın umduğu ve beklediğinin tersine Mana Ocağı’nda biriken ilah özünün onu diriltmesini engellemişti ve kendi ilah olmak için kullanmaya niyetliydi.

Abdel ve yoldaşları, Amelyssan’ı ve Bhaal’ı kesin olarak durdurmak için Cinayet Tanrısı’nın katındaki güç merkezi olan Kan Tahtı’na gittiler. Sayısız yaratık ve pürüzü aştıktan sonra Bhaal’ın neredeyse büsbütün geri dönmüş özüyle yıkanarak vefatı reddeden Amelyssan, Abdel ve dostlarının gayretleriyle nihayet savaşamayacak kadar zayıf düştü ve Bhaal’ın özü, ölümavcısının vücudunu terk etti. Solar, Abdel’e böylelikle büyük bir seçim sundu: Yeni Cinayet İlahı olarak babasının durumunu devralabilirdi ya da ilahi özü Solar’a teslim ederek bu hakkından vazgeçebilir ve fâni hayatını sürdürebilirdi. Abdel ikincisini seçti ve böylelikle Bhaalsoyu Savaşı sona erdi.

Macera dolu günlerini böylelikle arkasında bırakan Abdel Adrian, bir mühlet birinci yuvası olan Candlekeep’e dönüp orada yaşadı lakin yaşadıkları onu değiştirmişti ve maceraya duyduğu hasret büyüktü. Bu yüzden bir mühlet sonra Baldur’s Gate’e taşındı ve tekrar asker olarak Yanan Yumruk’a yazıldı. Deneyimi ve maharetleriyle rütbeleri süratle tırmandı ve Grandük Valarken’in düzenlediği darbede ölen Yanan Yumruk amirinin yerini alarak muhafızların başına geçti; kısa bir müddet sonra da bütün itirazlarına karşın Baldur’s Gate’in Grandükleri’nden biri olarak atandı.

Tanrısal özünü reddetmiş olsa da Grandük Adrian’ın ilahi yanı ona uzun bir ömür sağladı. Saçları beyazlayıp çehresi yavaş yavaş çökse de 130’larında bir beşere nazaran epey zindeydi. Eski günlerinin görkemiyle gülümseyerek sokaklarda gezerken görülen Grandük, Baldur’s Gate halkı tarafından da pek sevilirdi. Tam da bu yüzden kente ismini veren kâşif Balduran’ın dönüşünün kutlandığı “Dönüş Günü”nde Üst Şehir’de yaptığı konuşmalar çok popülerdi.

Ne yazık Narteks Cinayetleri Yılı’nda, yani Vadi takvimine nazaran 1482’de alanda toplanmış Baldur’s Gate halkına konuşma yaparken hayatta kalan son iki Bhaalsoyu’ndan oburu olan Viekang tarafından atağa uğradı. Olağanda nispeten zararsız olan Viekang, ortadan geçen yüz küsur yılda baskılamaya çalıştığı içgüdülere yenik düştü ve “Katil”e dönüşerek Grandük Adrian’ı katletti. Yanan Yumruk muhafızları ve meydanda bulunan maceracılar Grandük Adrian’ın öcünü almak için Katil’le dövüştülerse de bu hareket, Bhaal’ın uzun vadeli planına hizmet etti. Umduğundan yüzlerce yıl sonra da olsa planı nihayet işe yaramıştı; bütün Bhaal çocukları ölmüş, tamama ermiş özü Kan Tahtı’nda Cinayet Tanrısı’nın tekrar doğmasını sağlamıştı. Diyarlar’da gerçekleşen öteki ilahi olaylar sonucunda Bane’in ve Myrkul’un, hatta Jergal’ın bile geri döndüğüne ve inananlarıyla bağlantıya geçtiğine dair söylentiler başladı. Fakat o öbür bir vaktin konusu…

Vefatının çabucak ertesinde yas içindeki kent, Grandükleri için görkemli bir cenaze merasimi düzenledi. Makamına uygun formda vücudu Üst Şehir’deki Aziz Salon’a defnedildi. Hayatını Diyarlar’ı daha uygun hâle getirmeye adamış bu kahramanın kıssası böylelikle son bulmuş olsa da ardında bıraktıklarının ve mirasına baş kaldırışının anısı her daim Baldur’s Gate sakinlerinin kalbinde yaşayacak. Ve natürel bu yolda ona eşlik edenler de…

Penaten krem, çoklukla cilt yaraları, pişikler, ciltteki tahriş ve kızarıkları gidermek için kullanılan bir kremdir. Penaten krem nedir, ne işe fayda, nasıl kullanılır? Yan tesirleri nelerdir? Penaten krem ile ilgili merak ettiğiniz her şey haberimizde. İşte ayrıntılar…

Çoğunlukla bez kullanımına bağlı olarak bebeklerde pişikler ve cilt tahrişleri oluşur. Bu durum hem anne hem bebek için epeyce zahmetlidir. Bu durumlarda Penaten krem cildi çabucak yatıştırmak, uygunlaştırmak ve korumak için çalışmaya başlar. Bebekler için üretilen bu krem son vakitlerde yetişkinlerin de cilt bakım rutinlerine girmiş durumda. Bu haberimizde sizler için Penaten krem ne işe fayda, cilde yararları nelerdir, nasıl kullanılır üzere soruları başlıklar halinde derledik. 

PENATEN KREM NEDİR?

Alman imali olan Penaten krem, reçetesiz olarak satıldığından ötürü birçok kozmetik mağazasında çarçabuk bulunabiliyor. Bitkisel oranı yüksek olan bu krem uzun periyodik tedavide cilt lekelerinde de gözle görülür bir sonuç veriyor. Onarıcı yapısı sayesinde cilt tahrişleri, pişik, kızarıklık , sivilcelerde de epeyce tesirlidir. 

PENATEN KREM NE İŞE FAYDA?

Normalde pişik kremi olan Penaten, bulundurduğu etken unsurları sayesinde onarıcı bir krem olarak da ön plana çıkıyor. Penaten krem aşağıda sıraladığımızı durumlarda uygun sonuçlar elde edebilir:

• Pişik ve tahriş tedavisinde
• Cilt lekelerinin tedavisinde
• Yara, kesik tedavisinde
• Uçuk tedavisinde
• Ciltteki kuruluk ve çatlak tedavisinde

PENATEN KREM NASIL KULLANILIR?

• Kremin sürüleceği bölge güzel bir biçimde temizlenmeli ve kurulanmalıdır. 
• Ardından krem ağır bir yapıya sahip olduğundan ötürü küçük bir nohut tanesi kadar alınıp problemli bölgeye ovalanarak sürülmelidir.
• Krem cildiniz yeterlice emdikten sonra yüzünüzde beyazlık bırakacağı için durulamalısınız.

PENATEN KREM YAN TESİRLERİ NELERDİR?

Krem bebekler için üretildiğinden ötürü hassas bir yapıya sahiptir. Bu yüzden rastgele bir yan tesir görülme mümkünlüğü hayli düşüktür ancak kremi kullandıktan sonra cildinizde rastgele bir olumsuz değişiklik görürseniz kesinlikle hekiminize muayene olmalısınız.

PENATEN KREMİN FİYATI NEDİR?

Penaten krem reçetesiz bir krem olduğundan ötürü birçok kozmetik mağazasında satışı gerçekleşir. Bu yüzden fiyatlar değişkenlik gösterebilir ama ortalama fiyat 180-200 TL bandındadır.

Kerem Bürsin ve Hafsanur Sancaktutan’ın oynadığı “Ya Çok Seversem” dizisini izleyen İbrahim Tatlıses’ten şaşırtan yorum geldi. Diziyi hayranlıkla izleyen İbrahim Tatlıses, “Aşık olasım geldi” yorumu ile herkesi şaşırttı.

Kanal D ekranlarında yayınlanan Ya Çok Seversem dizisi son vakitlerin ilgiyle izlenen dizileri ortasında yerini alıyor. Yeni kısmıyla izleyici karşısına çıkan Ya Çok Seversem dizisi, romantik ve ilgi alımlı hususuyla 7’den 70’e herkesi ekranlara bağlamayı başarıyor.

Diziyi ilgiyle takip eden isimlerden biride ünlü türkücü İbrahim Tatlıses oluyor. Dizi hakkında değişik yorumda bulunan İbrahim Tatlıses herkesi şaşırtmayı başardı.

İBRAHİM TATLISES ‘AŞIK OLASIM GELDİ’ DEDİ

Herkesin ilgiyle takip ettiği diziye İbrahim Tatlıses’te yorumunu toplumsal medya hesabı üzerinden bildirdi. Son vakitlerde evlilik hakkında yaptığı açıklamalarla da gündeme gelen İbrahim Tatlıses, “Ya Çok Seversen’i izliyorum, aşık olasım geldi. Hem güldüm hem ağladın hem üzüldüm. Çocukların kıyafetlerini vakfa götürdüğü sahnede çok duygulandım. Senaristi ve  bütün takımı tebrik ediyorum ve alkışlıyorum” dedi.

Can Bonomo, geçtiğimiz akşam Atlantis Yapım organizasyonu ile Turkcell Vadi Konserleri serisi kapsamında eşsiz bir konsere imza attı. 

Biletleri tükenen konserde, enerji dolu performansı ve sevilen şarkıları eşliğinde izleyicilere unutulmaz bir akşam yaşatan Can Bonomo, Turkcell Vadi Sahnesi’nde sürpriz konuklara da yer verdi. 

Demet Evgar, Nova Norda ve Can Temiz’i sahnesinde ağırlayan Can Bonomo, yaklaşık 2 saat kaldığı sahne öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtlayarak duygularını dile getirdi: ” Bu akşam çok heyecanlı ve mutluyum. Rutin olarak provalarımızı yapıyoruz ama bu akşamki konser için özel olarak hazırlandık. Çok sevdiğim dostlarım Demet Evgar, Nova Norda ve Can Temiz bu akşam yanımda. Yeni albümümün kayıtları için uzun süredir stüdyodayım. Hepsi yine benim şarkılarım.  Çok sevdiğim arkadaşlarım var albümün içerisinde. Bir tane sürpriz bir düetimiz de var. Önümüzdeki aylarda yayınlamayı planlıyoruz. “

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Oyuncular için özel olarak tasarlanan Quantum serisi kulaklıklar ile e-Milli Takım resmi sponsoru olan JBL’in e-spor dünyasına verdiği destek 2024’te de sürecek.

Kulaklık, hoparlör gibi ses ekipmanları teknolojilerinde ilk akla gelen markalar arasında yer alan JBL, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bünyesindeki E-Milli Takım resmi sponsorluk anlaşmasını önümüzdeki yıla da taşıyacağını duyurdu. Oyun dünyasına yönelik özel olarak tasarlanan Quantum kulaklık serisi ile E-Milli Takım’a 2021 yılından bu yana tam destek sunan JBL, devam edecek olan resmi sponsorluk anlaşması ile ülkemizde e-sporun gelişimine olan katkılarını 2023-2024 sezonu boyunca da sürdürecek.

360 derece oyun deneyimi

JBL Quantum serisi kulaklıklar, her yaştan ve her düzeyde oyun tutkunu için farklı seçenekler sunuyor. Serinin en üst segmentinde yer alan Quantum 910 modeli, profesyonel düzeyde 3D ses konumlandırması sağlayan JBL QuantumSPHERE 360™ teknolojisi ile kullanıcısını hareketin merkezine yerleştirerek yeni nesil bir oyun deneyimine kapı aralıyor. JBL Quantum 910, yüksek çözünürlüklü ses kalitesi, düşük gecikmeli kablosuz bağlantı ve entegre kafa takibi ile gaming kulaklık segmentinde dünyadaki en gelişkin ürünlerden biri olarak öne çıkıyor. Quantum serisinin sunduğu üstün işitsel deneyim e-sporcuların performanslarını zirveye taşımasına fırsat veriyor.  

e-Milli Takım’dan Dünya Kupası’nda önemli başarı

Geçen mayısta FIFA e-Nations Cup Avrupa play-off yarı finalinde Norveç’i eleyen Türkiye E-Milli Futbol Takımı temmuz ayında Suudi Arabistan’da düzenlenen Dünya Kupası’na katılmaya hak kazanarak önemli bir başarıya imza atmıştı. FIFA e-Nations Cup’ta Portekiz, İspanya, Brezilya, Avustralya ve Singapur’un olduğu gruptan ikinci sırada çıkarak son 16’ya kalan e-Milli Takım, Suudi Arabistan’a 2-1 mağlup olarak turnuvaya veda etmişti.  

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Türkiye’nin ilk ve tek havacılık, uzay ve teknoloji festivali Teknofest’in Ankara etabına, birçok önemli çalışmayla çıkarma yapmaya hazırlanıyor. 30 Ağustos – 3 Eylül tarihleri arasında Ankara’da düzenlenecek olan havacılık, uzay ve teknoloji festivali “Teknofest’23”in ülkemizin teknoloji kabiliyetini geliştirecek ve dünyanın geleceğini şekillendirecek sonuçlar yaratacağını belirten DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Küresel hedeflerimiz kapsamında bizleri hedeflerimize ulaştıracak ve insanlığa katkı sağlayacak olan buluşları değerli bilim insanlarımızla Teknofest’te sergileyeceğiz. Tüm katılımcıları standımıza davet ediyorum” dedi. 

Türkiye’nin ilk ve tek havacılık, uzay ve teknoloji festivali Teknofest’23, 30 Ağustos – 3 Eylül tarihleri arasında Ankara’da başlıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi, Türkiye’de milli ve yerli teknolojinin geliştirilmesi kapsamında düzenlenen dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivalindeki 100 metrekarelik standı ile teknolojik zenginliklerini ve vizyoner projelerini, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen katılımcılara sergileyecek. Dünyada ilk 500 üniversite arasına girme hedefiyle çalışmalarını aralıksız sürdüren DEÜ’nün önemli projelere imza attığını ifade eden DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Uzay teknolojileri, yapay zeka, biyoteknoloji, inovasyon, çevre ve enerji gibi birçok yarışmanın düzenleneceği TEKNOFEST’ten ülkemizin teknoloji kabiliyetini geliştirecek ve dünyanın geleceğini şekillendirecek sonuçlar ortaya çıkacağına inanıyoruz” dedi. Teknofest’in Ankara etabında yer almaktan mutluluk duyduklarını dile getiren Rektör Hotar, “Milli hedeflerimize ulaşmanın TEKNOFEST gibi organizasyonlar ve burada kurulacak iş birlikleri ile mümkün olduğunun farkındayız. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde, ülkemizin bilim ve teknoloji alanlarındaki politikalarına güç verecek akademik çalışmalara katkımızı sürdüreceğiz” diye konuştu. 

ÜLKEMİZİN BİLİM POLİTİKASINA KATKI

DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Milli hedeflerimize ulaşmanın TEKNOFEST gibi organizasyonlar ve burada kurulacak iş birlikleri ile mümkün olduğunun farkındayız.  Önümüzdeki dönemde ülkemizin bilim ve teknoloji alanlarındaki politikalarına güç verecek akademik çalışmalara katkımızı sürdüreceğiz. Bunu gerçekleştirirken elbette bir yandan da Üniversitemizin alan odaklı sorumluluklarını eksiksiz bir biçimde yerine getireceğiz. Araştırma Üniversitemizin, teknolojik zenginlerini sergileme ve vizyoner projelerini anlatma imkânı yakaladığı TEKNOFEST’te; uzay teknolojileri, yapay zeka, biyoteknoloji, inovasyon, çevre ve enerji gibi birçok yarışmada önemli başarılar elde edeceğine inanıyoruz.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dikili Belediyesi tarafından 30-31 Ağustos ve 1 Eylül 2023 tarihlerinde düzenlenecek olan “37. Dikili Kültür, Demokrasi ve Emek Festivali” zengin içerikli programıyla dolu dolu geçecek.

30 Ağustos Zafer Bayramı ve Festival Korteji ile başlayıp 3 gün sürecek olan festival kapsamında Sevgi Yolu Yeşil Alanı’nda aerobik dans-yoga fit etkinleri gerçekleşirken, Kadın Hakları Parkı’nda Dikili Belediyesi Çini-Seramik, Islak Keçe, Yağcıbedir Halı Dokuma, Çandarlı Kadın Kooperatifi, Lodos Ağaçları Geri Dönüşüm, Dikili Fotoğraf Kulübü’nün (DİFOK) Ege Parlayan Yıldızı Dikili sergileri yer alacak. Çocuklara yönelik 75. Yıl Parkı’nda Tiyatro Kalemi Çocuk Etkinlikleri ve Atölyeler gerçekleşecek.

Ünlü tarihçi, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı “Geçmişten Günümüze Cumhuriyet” konulu panelde bilgi ve birikimlerini paylaşırken pop müziğin sevilen isimleri Bengü ve Funda Arar hayranlarıyla buluşacak. Festivalin son gününde Levent Üzümcü Tiyatrosu’nun  “Unutma Bizi” adlı oyunu sahne alacak.

BAŞKAN KIRGÖZ: “BÜYÜK ZAFERİN 101. YILINI FESTİVAL COŞKUSUYLA TAÇLANDIRACAĞIZ”

Bir gelenek haline gelen Dikili Festivali için tüm hazırlıkların tamamlandığını belirten Dikili Belediye Başkanı Adil Kırgöz, “Cumhuriyetimizin 100. yılına yakışacak, 7’den 70’e herkese dokunacak bir festivali gerçekleştirmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Sergiler, çocuk ve spor etkinlikleri, paneller, konserler ve tiyatro gösterimi ile zenginleştirdiğimiz 37. Dikili Kültür, Demokrasi ve Emek Festivali’mizde ülkemizin değerli siyaset insanlarını,  akademisyen ve sanatçılarını halkımızla buluşturacağız. Değerli aydınımız araştırmacı, gazeteci, yazar Uğur Mumcu’yu ‘Unutma Bizi’ adlı tiyatro oyunuyla anacağız. Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı 30 Ağustos Zaferi’nin 101. yıl dönümünü festival coşkusuyla taçlandıracağız.” diyerek tüm vatandaşları etkinliklere davet etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Bisiklet Federasyonu, Sivas Valiliği ve Sivas Belediyesi tarafından organize edilen uluslararası bisiklet turu “Tour of Yiğido” başladı.

Sivas’ta 25 Ağustos 2023 Cuma günü saat 10.00’da başlayan uluslararası yarışta 59 bisikletçi 7,1 km boyunca pedal çevirdi. Uluslararası Bisiklet Birliği’nin (UCI) de takviminde yer alan, Türkiye Bisiklet Federasyonu, T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sivas Valiliği, Sivas Belediyesi’nin tarafından düzenlenen nefes kesen yarışın ilk etabın kazananı belli oldu.

Yüzyıllar boyunca en kadim medeniyetlerin buluştuğu, uygarlıkların temellerinin atıldığı kent Sivas’ta düzenlenen Tour of Yiğido’nun ilk etabında 11 takımdan 59 bisikletçi Sivas’ın tarihi dokusuna ve mistik kültürüne yakından şahit oldu.

Tour of Yiğido’nun ilk etabının galibi: Beykoz Belediyesi Spor Kulübü’nden Maximilian Stedman oldu

Kış ve kültür turizminin yanı sıra son günlerde düzenlenen bisiklet organizasyonlarıyla spor turizminin de gözde lokasyonlarından olan Sivas, Tour of Yiğido’da dünyanın dört bir yanından gelen 59 bisikletçiyi ağırladı. Bisiklet turunun zamana karşı yarışılan ilk etabında bisikletçiler 7,1 km boyunca kavurucu sıcağa karşı pedal bastı. Ahmet ÖRKEN, Maximilian Stedman, Jeoren Meijers, Sergei Rostovtsev gibi önemli bisikletçilerin yer aldığı bisiklet turu izleyenlere bisiklet ziyafeti yaşattı. Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı’nda saat 10.00’da başlayan yarışın startını Sivas Valisi Yılmaz Şimşek verdi. Turun ilk etabı olan prolog yarışta 8 dakika 41 saniye süreyle ve ortalama 49,06 hız ile Beykoz Belediyesi Spor Kulübü’nden Maximilian Stedman, finişe ilk varan isim oldu. Stedman’ı sırasıyla Spor Toto Cycling takımından Ahmet Örken ve Terengganu Polygon Cycling Team takımından Hollandalı Jeroen Meijers takip etti.

Tour of Yiğido’da mayolar sahiplerini buldu

Bisiklet cenneti Sivas’ta gerçekleşen Tour of Yiğido’da mayolar sahiplerine kavuştu. En iyi zamana sahip olan sporcu Maximilian Stedman, “sarı mayoyu” giymeye hak kazandı. Stedman’a sarı formayı Sivas Vali Yardımcısı Sayın İhsan Maskar takdim etti. Spor Toto Cycling takımıyla mücadele eden Ahmet Örken ise yarışın ikinci etabında yeşil formayı giyecek. Yeşil formanın sahibi Ahmet Örken formasını Sivas Gençlik ve Spor İl Müdürü Sayın Erdoğan Tunç’tan teslim aldı. Konya Büyükşehir Belediye Spor Kulübü’nde Ali İhsan Eğin ise yarın ikinci etapta beyaz mayoyu giyecek. Beyaz mayoyu Ali İhsan Eğin’e ise Sivas Belediyesi Başkan Yardımcısu Turan Topgül giydirdi.

146,2 km mesafesiyle Tour of Yiğido’nun en uzun ikinci parkuru’nda bisikletçiler 26 Ağustos saat 09.00’da start alacak. Sivas Atatürk Kongre Müzesi önünden başlayacak olan yarış yaklaşık üç buçuk saatin ardından kaplıcaları ve şifalı sularıyla ünlü Sivas Altınkale’de son bulacak.

“Tour of Yiğido” Takım Listesi:

1. Spor Toto Cycling Team (Türkiye)
2. Konya Büyükşehir Belediyesi (Türkiye)
3. Beykoz Belediyesi Spor Kulübü (Türkiye)
4. Karya Cycling Team (Türkiye)
5. Velo Bursa Team (Türkiye)
6. Cezayir Milli Takımı (Cezayir)
7. Team Jeunes Talent (Cezayir)
8. VC Fukuoka (Japonya)
9. Katar Milli Takımı (Katar)
10. Özbekistan Milli Takımı (Özbekistan)
11. Terengganu Polygon Cycling Team (Malezya)

Tour of Yiğido yarışma programı: 

1. Etap 26 Ağustos (146,2 km)           Kongre Müzesi Bahçesi-Sivas Altınkale              09.00
2. Etap 27 Ağustos (170 km)              Kongre Müzesi Bahçesi-Sivas Divriği                 09.00

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı