Dünya yüzeyinin onda yedisi su olsa bile, dünyadaki suyun yaklaşık yüzde 97’si tuzlu ve kalan tatlı suyun çoğu ise donmuş durumda. Aslında, dünyadaki suyun sadece yüzde 1’i insanların evlerde, çiftliklerde veya sanayide kullanımına hazır. Bir yandan da karada yaşayan insanların sayısı katlanarak artmaya devam ediyor. Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 10 milyara ulaşması beklendiğinden, tatlı su kaynaklarının yönetimi giderek daha kritik hale gelecek.
Endüstriyel dünyadan başlayarak insan yaşamının birincil sürdürücüsü olan suyun küresel ekonomiyi yönlendirdiği, üretim, enerji üretimi ve daha fazlası için gerekli olduğu bir gerçek. Bu gerçekler su kaynaklarının kullanım yöntemlerinin gözden geçirilmesi ve daha fazla su verimliliği için farkındalık yaratmanın aciliyetini vurguluyor. Mesela tarımda, toprak suyu – toprakta tutulan ve bitkileri, sebzeleri, meyveleri ve çiftlik hayvanlarının yediği otları besleyen yağış – gıda üretiminin en önemli bileşeni.
İklim değişikliği daha sık su kıtlığına yol açtıkça, su kullanımı ve bunun ekonomik etkileri daha fazla mercek altına alınıyor. Birleşmiş Milletler’in suyun mevcudiyeti ve sürdürülebilir yönetimini de içeren Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne yanıt olarak, ülkeler ve işletmeler su kaynaklarını nasıl en iyi şekilde yönetebileceklerini giderek daha fazla sorguluyor.
Küresel mal ticareti, sınırlı su kaynaklarına sahip ülkelerin, halkının ihtiyaçlarını karşılamak için diğer ülkelerden gelen kaynaklara bağımlı hale gelmesine yol açıyor. Gıda ve diğer ürünlerin uluslararası ticareti yapıldıkça, su ayak izleri de onları suyun sanal bir formu olarak takip ediyor. Bu sayede üretimin neden olduğu su ayak izi, nerede olursa olsun tüketimin neden olduğu su ayak iziyle ilişkilendirilebilir. Aynı zamanda bu değerli kaynağı nasıl kullandığımız konusunda farkındalık yaratmak için de kullanılabilecek bir konsept olarak karşımıza çıkıyor.
Örneğin bir fincan kahve için sadece birkaç ons su kullanılıyor gibi görünebilir, ancak çekirdeklerin yetiştirilmesi, paketlenmesi ve sevkiyatı için kullanılan su da eklendiğinde bu rakam 140 litreye çıkıyor. Üretim de su kaynaklarına benzer bir zarar veriyor: Bir araba yapmak için 150.000 litreye kadar su gerekebiliyor. Küresel talep arttıkça bu rakamlar katlanarak artıyor ve tatlı su kaynakları üzerindeki baskı da açıkça görülüyor. Sanal su kavramı, su kullanımını anlamak için kritik öneme sahip. Bu anlayışı somuta dönüştürmek için sürdürülebilir uygulamalar, tüm sanayi sektörünün üretim sürecinin ve ürün yaşam döngüsünün her aşamasında sürdürülebilirlik gereksinimlerine yanıt vermesine olanak tanıyan özel araçlar ve çözümler gerektiriyor.
Yüksek su stresi ve şiddetli kuraklık koşullarıyla karşı karşıya olan Türkiye, su yönetiminin öneminin farkında. Ulusal İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planları’nda ana hatlarıyla belirtildiği üzere Türkiye, kapsamlı bir dijital ve teknoloji odaklı strateji ile kuraklık ve su kıtlığı ile mücadele için çabalarını hızlandırıyor. Bu strateji, tarımsal sulamaya güçlü bir şekilde odaklanarak çeşitli sektörlerde su yönetiminin verimliliğini artırmak için dijital teknolojilerin kullanılmasını içeriyor. Eylem planı, 2030 yılına kadar su kullanımını optimize etmek için gelişmiş izleme sistemleri ve kontrollü sulama uygulamaları kullanarak sulama verimliliğini %60’a çıkarmayı hedefliyor. Girişim aynı zamanda kentsel alanlarda yağmur suyu hasadını ve gri su sistemlerinin yaygın kullanımını teşvik ederek güvenli içme suyuna erişimi geliştiriyor ve geleneksel su kaynaklarına bağımlılığı azaltıyor.
Türk hükümeti iklim değişikliğinin yarattığı zorlukların üstesinden gelmek için dijital araçları su kaynaklarının yönetimine entegre etmeye kararlı. Buna ülke çapında kullanılacak, su talebi ve arzındaki dalgalanmaları daha iyi tahmin etmek için gerçek zamanlı veri toplayan ve analiz eden bir dijital su yönetim sisteminin geliştirilmesi de dahil. Bu tür dijital çözümlerin kullanılmasının karar alma süreçlerini iyileştirerek daha etkili su tahsisi ve koruma önlemleri alınmasına olanak sağlaması bekleniyor. Sızıntılar ve eski sistemlerden kaynaklanan kayıpları azaltmak ve su kullanım verimliliğini daha da artırmak için sensörler ve otomatik kontrollerle donatılacak olan su altyapısını modernize etme çabaları da devam ediyor.
Su verimliliği için sanal dünyalar
Sanal dünyalar, üreticilerin, yenilikçilerin, müşterilerin ve paydaşların 3 boyutlu sanal bir ortamda iş birliği içinde yeni ürünler ve süreçler yaratmalarına olanak tanıyan inovasyon sürecine yönelik ilk adımı temsil ediyor. Üstelik sanal dünyalar bunu, büyük miktarlarda doğal kaynak tüketimini gerektirecek fiziksel prototiplere başvurmak zorunda kalmadan yapıyor.
Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE platformu gibi bir cevap sunabilen çözümler, sürdürülebilirliği temel alan üretim sistemlerinin önünü açıyor ve müşterilerimizin sanal bir 3D evreninde yeni ürünleri ve süreçleri iş birliği içinde modellemelerini sağlıyor.
Yazılım tabanlı “sanal ikizler” teknolojisinin kullanımı, senaryoların ayrıntılı olarak modellenmesine olanak tanıyarak suyun nasıl daha verimli kullanılabileceğini gösteriyor. Sistem, tasarım ve mühendislikten üretim ve kullanım ömrü sonunun etkilerine kadar ürün ve hizmetlerin su ayak izini takip etmek için veri zekâsı, 3D modelleme ve görselleştirme kullanıyor. Nihayetinde, şirketler daha az su kullanılarak tasarlanmış, üretilmiş ve nakledilmiş mal ve hizmetler sunabildiğinden, bu fayda tüketicilere de aktarılmış oluyor.
Dassault Systèmes olarak müşterilerimize – sanayi şirketleri, üniversiteler ve yazılım çözümlerimizi kullanan herkese – yeni bir ürünün tasarlanmasından üretiminin ve demontajının modellenmesine kadar inovasyon süreçlerinin her adımında su üzerindeki etkilerini anlama yetisi kazandırmak için çalışıyoruz. Bu güçlü araç sayesinde küresel sürdürülebilirlik dönüşümünü hızlandırabileceklerini umuyoruz.
Tüketimin su üzerindeki etkisini anlama konusundaki kararlılığımız 3DEXPERIENCE platformunun çok daha ötesine uzanıyor. İki yıl önce başlattığımız “Yaşam için Su” kampanyamız, optimizasyon, yaratım, inovasyon ve eğitim yoluyla su kullanımı ve tasarrufu konusundaki farkındalığı artırmayı amaçlıyor.
Bu uzmanlığı daha iyi paylaşabilmek ve uygulamak için, girişimlere ürün geliştirmelerine yardımcı olacak kuluçka merkezleri, mentorlar, hızlandırıcılar ve fabrika laboratuvarlarından oluşan bir ekosistem sağlayan 3DEXPERIENCE Lab’ımız aracılığıyla küresel olarak yeni bir açık inovasyon süreci oluşturuyoruz. Örneğin Fransız şirketi EEL Energy, akıntılardan elektrik üretmek için balık gibi dalgalanan biyomimikriden ilham alan bir su altı membranı geliştirmek amacıyla bu platformu kullanıyor.
Eğitim, su kaynaklarını korumaya yönelik uzun vadeli zorlukların üstesinden gelmenin anahtarı. Dassault Systèmes’in eğitim bölümü olan 3DEXPERIENCE Edu, çözümlerini her yıl 5 milyon öğrencinin yanı sıra becerilerini geliştirmek isteyen profesyonellerin kullanımına da sunuyor. Green Turtle projesinde Fransız mühendislik öğrencileri, limanları temizlemek için çöp toplayan kaplumbağa benzeri bir robot yaratmak üzere akışkan simülasyonumuzdan ve tasarım modelleme alanındaki uzmanlığımızdan yararlandı.
La Fondation Dassault Systèmes’in Mission Océan programı, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik yenilikçi bir dijital eğitim programı olup, matematik, fizik, kimya, coğrafya, yaşam ve yer bilimleri gibi konularda öğrenmeyi kolaylaştırmayı ve bilgiyi derinleştirmeyi amaçlarken, okyanusların karşı karşıya olduğu başlıca sorunlar hakkında farkındalık yaratıyor.
Sonuç olarak, dünyanın su kaynaklarının korunması, kapsamlı iş birliği gerektiren küresel bir mesele. Teknoloji, her türlü gerçek dünya deneyiminin modellenmesine olanak tanıyarak, insanları ve şirketleri, bilim insanlarını ve mühendisleri bu son derece büyük zorluğa yeni çözümler bulmak üzere bir araya getiriyor.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı