
Yazık ki yaşayan bestecilere, uzun zamandır ölü bestecilerin kayırıldığı bir alanda çabalayıp duruyorlar. Değerli bir komisyon alırlarsa, döngü şu şekilde ilerleme eğilimindedir: Eserin prömiyeri yapılır ve daha sonra, eserin ödenmesine yardımcı olan herhangi bir topluluğa veya şirkete gider. Bundan sonra kim bilir. Çağdaş müziğin kaderi genellikle pazarlanabilirliğe bağlıdır; hit parçalar hâlâ mevcut! – ve miras denen o garip, kaygan şeye.
Kanona layık olmasına rağmen belirsizliğe mahkum görünen yakın tarihli çalışmalardan biri de Thomas Adès’in “Yok Edici Melek” operasıdır. Prömiyerini 2016’da Salzburg Festivali’nde gerçekleştiren film, bir sonraki yıl Metropolitan Operası’nda sahneye çıkarak prestijli bir başlangıç yaptı. Ama çok büyüktü: büyük ölçekte yazılmıştı, bir düzineden fazla baş rol, bir koro ve ürkütücü, elektronik ondes Martenot’unki gibi kendine özgü seslerle donatılmış bir orkestra.
Besteci Matthew Aucoin, “İmkansız Sanat” adlı kitabında bir opera yöneticisinin “Yok Edici Melek”i sahnelemenin “paranın yanmasını izlemek gibi” olduğunu söylediğini hatırladı. Değerleri ne olursa olsun, bu çalışmanın geleceği için pek umut yok gibi görünüyordu.
O halde, “Yok Edici Melek”in sadece yeniden canlandırılması değil, aynı zamanda operada daha da nadir bir şeye kavuşmuş olması ne kadar olağanüstü: Paris Operası’nda Calixto Bieito’nun yeni bir prodüksiyonu. (23 Mart’a kadar devam edecek ve Cumartesi gününe kadar şirketin platformunda yayınlanacak.) Ve Adès tarafından revize edilen, besteci de çukurdayken, kulağa her zamankinden daha iyi geliyor.
Librettosu Adès ve Tom Cairns tarafından Luis Buñuel’in sürrealist filminden uyarlanan “Yok Edici Melek”, George Benjamin ve Kaija Saariaho’nun eserlerinin yanı sıra yüzyılın şimdiye kadarki en iyi operalarından biri. Operayı en temel haliyle, sınırdaki insanlığın yüce bir ifadesini temsil ediyor. Seks var, şiddet var, çaresizlik var. Anlamı kolayca açıklanamasa da, özellikle opera için olay örgüsü tek bir cümleyle anlatılabilir: İnsanlar bir odaya girerler, sonra oradan çıkma isteğini kaybederler.