
Bazı dansçılarda, hareket ve müzik arasında etraflarındaki havayı susturmayı başaran ve onları daha fazla odaklanmaya çeken samimi bir diyalog, bir iç drama vardır. Genç New York Şehri Balesi müdürü Mira Nadon, büyüleyici bir ışıltıya sahip bir yere doğru büyüyor.
Onun sarsılmaz zarafetini, havalı şehvetini ve kremsi esnekliğini gördük. Ancak şirketin Salı günü başlayan bahar sezonunun açılış programında “Errante”de dans ederek yeni bir tür dans cesareti sergiledi. Başlangıçta Maurice Ravel’in notalarından dolayı “Tzigane” olarak anılan bale, bu sezon Suzanne Farrell’in sahneye koymasıyla ve “Errante”, yani gezici yeni isimle yeniden canlandırıldı.
Topluluğun 1975 Ravel Festivali için yaratılan bu bale, George Balanchine’in, Balanchine ile yaşadığı bir anlaşmazlığın ve Avrupa’da geçirdiği zamanın ardından Şehir Balesi’ne dönüşünde Farrell için koreografisini yaptığı ilk baleydi. Farrell’in restorasyonunda yer alan “Errante”, kadın başrolün beş dakikalık solosuyla başlayan, oyun, gizem ve baştan çıkarma açısından zengin, tutkulu bir müzikal maceradır.
Sololar ilerledikçe inatçı ve arayış dolu bir hal alıyor, koreografinin meydan okuyan kıvrımları ve dönüşlerinde bir dansçının asi çizgisini ortaya çıkarıyor. Başlık değişikliğine gelince? Romanları ifade eden bir kelime olan Tzigane artık aşağılayıcı kabul ediliyor. Eserin haklarını elinde bulunduran Farrell “Errante”yi seçti; Yeniden adlandırma kararı Farrell, George Balanchine Vakfı ve 30 yılı aşkın süredir baleyi sahnelemeyen Şehir Balesi tarafından alındı.
Topluluğun kurucularından Lincoln Kirstein, bale ve Farrell hakkında şunları yazdı: “Bunun bir parçası, kendi artan kimliğini ilan ederken, sonunda kabilesinin kampına geri döndüğü gerçeğinin, kendi gezginliğinin bir yankısıydı. bağımsızlık?”
Özellikle şimdilerde kadın özerkliğini savunan bir duruş gibi geliyor. Nadon’un gündelik girişiyle (elleri kalçalara yerleşirken sahne boyunca mesafeli, gevşek bir yürüyüşle) başlayan balenin, zamanla ısınan, için için yanan bir parfümü var. Nadon’un iç çeken omuzları onu parlak ayrıntılarla doldurduğu kendini keşfetme yoluna götürüyor. Dirsekleri bir duvak gibi çenesinin üzerinde yükseliyor. Kollarını çılgınca ama cerrahi bir hassasiyetle sallıyor. Omuzları hızlı bir şekilde titreyerek geriye doğru eğiliyor.



