Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken 31 Temmuz’da Moğolistan’a uçarken aklında çok uzaktaki, Orta Doğu’daki olaylar vardı. Saatler önce İsrail, Tahran’da üst düzey bir Hamas liderini öldürmüştü ve İranlı yetkililer, topraklarında yakın bir müttefikin öldürülmesinin intikamını almaya yemin ediyorlardı.
Blinken, uçağın özel bölmesinde bulunan güvenli bir telefonu kullanarak, cinayetten sonraki saatlerde birkaç yabancı yetkiliyle görüşerek, İran’ı İsrail ile topyekün bir savaşa yol açabilecek herhangi bir eylemden kaçınmaya çağırmalarını istedi.
Günler sonra yetkililerden biri olan Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi Tahran’ı ziyaret ederek “barış, istikrar ve güvenlik” çağrısında bulundu.
Başkan Biden ayrıca Mısır ve Katar liderlerini Gazze’de ateşkes sağlamayı amaçlayan yeni bir görüşme turu planlamaya hızla ikna etti. Bu görüşmelerin açıklanmayan bir amacı da vardı: İran’ı görüşmeleri rayından çıkarabilecek ve Tahran’ı bir oyunbozan gibi gösterebilecek bir saldırı düzenlemekten caydırmak.
İsrail’in Hamas lideri İsmail Haniye’yi öldürmesinden bu yana geçen bir ayda, ABD yetkilileri, bir tarafta İsrail, diğer tarafta İran ve Lübnanlı milis örgütü Hizbullah olmak üzere son misilleme saldırısını durdurmak için neredeyse hiç durmadan çalıştılar. ABD’yi çatışmaya çekebileceğinden korktukları bölgesel bir savaşı önlemek için çaresizler.
Şimdiye kadar bu tür bir felaket, kıl payı da olsa önlendi.
Biden yetkilileri, en kötüsünü önlemede önemli bir rol oynadıklarına inanıyorlar, ancak diğer faktörlerin hızla kaynayan tencerenin üzerindeki tehlikeli kapağı koruduğunu kabul ediyorlar. Ve şimdilik daha geniş savaşı kontrol altına almayı başarmış olsalar da, Gazze’de ateşkes sağlayamadılar, bu da nihayetinde çalışmalarını baltalayabilecek bir başarısızlık.