Beyoncé taşraya gitti elbette… ama görünen o ki bu işin sadece yarısı.
R&B ve pop’ta adını duyuran süperstar, aylardır country müziği ve tarzını kendi versiyonunu yayınlıyor. Geçen yılki Rönesans Dünya Turu’nda “disko” kovboy şapkası vardı ve Şubat ayındaki Grammy ödüllerinde beyaz Stetson ve siyah çivili ceketle tamamlanan “batılı” görünümü vardı. Ardından, Super Bowl gecesinde iki yeni şarkı yayınladı ve bunlardan birini, Teksas ve hoedown’lar hakkında kopuk banjolar ve replikler içeren “Texas Hold ‘Em”i ülke radyo istasyonlarına göndererek, endüstri çapında bir tartışmayı ateşledi. Nashville’in müzik kurumlarını uzun süredir çevreleyen savunma hendeği.
Cuma gece yarısı Beyoncé nihayet yeni albümü “Cowboy Carter”ı çıkardı ve ülkenin iyi niyetli insanları kesinlikle oradaydı. Dolly Parton, Beyoncé’nin romantik bir rakiple yüzleşen bir kadını konu alan 1972 klasiği “Jolene”ye kısa bir giriş yapıyor. Willie Nelson, kır saçlı bir DJ olarak iki kez ortaya çıkıyor ve Chuck Berry, Sister Rosetta Tharpe ve blues şarkıcısı Son House’dan parçalar da dahil olmak üzere “seni gerçekten iyi [küfür edici] şeylere yönelttiğini” söylüyor.
Ancak “Cowboy Carter” basit bir country albümünden çok daha geniş kapsamlıdır. Beyoncé, Beatles’ın “Blackbird” şarkısının bir versiyonunu yapıyor ve “Ya Ya” parçasında Nancy Sinatra, Sly Stone ve Beach Boys’un “Good Vibrations” şarkılarından ilham alıyor. “Desert Eagle” parıldayan bir funk ve iyimser “Bodyguard” modern bir rock radyo istasyonunda yersiz olmayacaktı. Albümün yelpazesi, çağdaş pop müzik ve türün doğası üzerine geniş bir makaleyi akla getiriyor.
Bu teori, 1970 yılında “Color Me Country” adlı bir albüm yayınlayan, öncü ancak uzun süredir ortalıkta olmayan Siyah country şarkıcısı Linda Martell’in yer aldığı sözlü parça “Spagettii”de açıkça ortaya konmuştur.
“Türler komik küçük bir kavram, değil mi? Evet öyleler” diyor 82 yaşındaki Martell. “Teorik olarak anlaşılması kolay, basit bir tanımları var. Ancak pratikte bazıları kendilerini kısıtlanmış hissedebilir.”