Mart ayında bir Pazar öğleden sonra, çağdaş cazın öncüsü olarak yavaş yavaş galvanik bir güç olarak ortaya çıkan basçı ve besteci Luke Stewart, Manhattan’ın Finans Bölgesi’ndeki Pine ve Broadway’in köşesinde durup yerel tarihi araştırıyordu. Caddenin karşı tarafını, Amerikan Menkul Kıymetler Borsası’nın Trinity Kilisesi’nin yanında yer aldığı yeri işaret etti ve New York’un eski belediye köle pazarının bulunduğu yere olan yakınlığımızı belirtti.
Stewart, “Bu modeli gerçekten dünyanın her yerinde görüyorsunuz,” dedi, “insanlar başladığımız müzayede bloğundan tam burada kilisede kurtarılmak ve satılmak üzere alınıyor ve sonra da istedikleri yere gönderiliyorlar.” gidiyorum.”
Stewart, ister NoHo’daki eski caz loft’larının yerlerini işaret ederken, ister yardımcı profesör olduğu New School’da spontane bir Ravel partisyonu paketini açarken, derin bilgisini bırakma alışkanlığında değil. Üniversitenin sahne sanatları kütüphanesinde otururken parmaklarıyla notaların kıvrımlarını takip ederek derin, hafiften çekingen sesiyle retorik sorular sordu: “Besteci ne tür bir duygu istiyordu?” “O zaman neler oluyordu?” “Ne dır-dirklasik müzik, yine de?”
37 yaşındaki Stewart, sorularının giderek artan yüceliğine kıkırdadı ama demek istediği nokta ciddiydi: Her zaman daha derine inin; bu, dinleyicilere aktarmaya istekli göründüğü bir değer. Ay başında Evrensel Birlik Birliği platformu kapsamında disiplinler arası bir performans sergileyen sanatçı, seyirciye “Buradan farklı olarak ayrılın” çağrısında bulundu.
Sahnede, birçok projesinin her birinde, uzun boylu, keçi sakallı basçı sürükleyici bir varlıktır. Cuma günü, grubu Silt Trio’nun üçüncü albümü “Unknown Rivers”ı yayınlayacak; Warren Crudup III (Trae olarak biliniyor) ve Chad Taylor’ın davulda takas yapmasının yanı sıra tenor saksofoncu Brian Settles da bu albümde büyük bir başarı sağlıyor. Stewart için hem özlü, akılda kalıcı temalara sahip bir besteci hem de enstrümanında konuşmacıları heyecanlandıran bir güç kaynağı olarak ikna edici bir örnek.