Dolayısıyla bu sorunlar ya geçiştiriliyor ya da her biri için ayrı branşlardaki hekimlere başvurularak çözüm aranıyor. Oysa yaşam kalitesini ciddi boyutlarda etkileyen bu problemler “beyinde sıvı birikmesi” anlamına gelen “Yetişkin hidrosefalisi” hastalığına işaret edebiliyor. Yetişkinlerde gelişen hidrosefaliye tanı konulmasında güçlük çekildiğine dikkat çeken Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Acka “Hastalığa uzun süre tanı konulamamasının en büyük sebebi, hastanın yaşıdır. Hastalar mevcut yakınmaların yaşlılığa bağlı doğal bir süreç olduğunu düşünerek tablo ağırlaşmadan hekime başvurmazlar. Bir diğer olası nedeni ise sorunların ileri yaşlarda yaygın görülen sistemik hastalıklardan kaynaklandığının düşünülmesidir. Yürüme güçlüğü, baş ağrısı ve idrar kaçırma gibi yakınmaların tek bir hastalık nedeniyle gelişebileceği bilinmediği için her soruna yönelik farklı branşlardaki doktorlara gidilir. Böylece hidrosefali yıllarca sinsi sinsi ilerleyerek hastanın konforlu bir yaşam sürmesinin önünde ciddi bir engel oluşturabilir” diyor. Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Acka bu tür yakınmalarda mutlaka bir nöroloji veya beyin ve sinir cerrahisi uzmanlarına başvurulması gerektiğine işaret ederek, “Günümüzde tedavinin ardından sorunlar genellikle tümüyle ortadan kalkmakta ve hastalar kaliteli bir yaşam sürebilmektedir” diyor.
Halk arasında “beyinde su toplanması” olarak biliniyor
Beynin iç tarafından salınarak, omurilik çevresi dahil sinir sistemi etrafında dolaşan sıvı, beynin dış yüzeyince emiliyor. Beyinde sıvı içeren boşluklarda veya ventrikül adlı su keselerinde aşırı miktarda beyin omurilik sıvısı birikmesine tıpta “hidrosefali”; halk arasında “beyinde su toplanması” deniliyor. Hidrosefali her yaşta ortaya çıkabilse de en sık bebeklerde ve 65 yaş üzeri yetişkinlerde görülüyor. Sıvı birikmesi yüksek basınca sahip olabiliyor veya basınç yüksekliği olmadan ve “Normal Basınçlı Hidrosefali” olarak adlandırılan şekilde gelişebiliyor. Normal Basınçlı Hidrosefali ileri yaştaki popülasyonda en yaygın görülen formu oluşturuyor. Öyle ki hastalık 80 yaş üstündeki her 100 kişiden yüzde 6’sını etkiliyor. Beyin omurilik sıvısındaki dolaşımın bozulması, emilimin azalması ve beyin dokusundaki bazı değişiklikler hidrosefaliye yol açıyor. Ancak bu değişimlere hangi faktörlerin neden olduğu ise henüz bilinmiyor.
Hastalık ilerlediğinde 3 temel belirti görülüyor
Hastalığa ilişkin fiziksel ve bilişsel pek çok farklı belirti bulunuyor. Bu belirtilerin hepsi her hastada aynı anda gözlemlenmese de genellikle birkaçı bir arada görülüyor. Başlıca belirtiler arasında; baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma, yürüme zorluğu veya yürüyüş bozuklukları, denge veya koordinasyon kaybı, artan uyku eğilimi, idrar kaçırma, görme bozukluğu, bozulmuş bilişsel beceriler, hafıza kaybı ve hafif bunama yer alıyor. Ancak hastalık ilerledikçe yürüme zorluğu, idrar kaçırma ve bilişsel sorunlar olmak üzere 3 temel belirti klinik tabloya hakim oluyor: Koordinasyon kaybı, yavaş, titrek ve dengesiz yürüme tarzıyla karakterize olan “yürüme zorluğu” bu belirtilerden birini oluşturuyor. “Ani ve istemsiz idrar kaçırma” ikinci temel belirti olurken; hafıza sorunları, dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü ve zihinsel işlevlerde azalma gibi “bilişsel sorunlar” da 3’üncü temel belirti arasında yer alıyor.
Diğer nörolojik hastalıklarla karışabiliyor!
Normal Basınçlı Hidrosefali hastalığına tanı konulmasında güçlük yaşanmasının bir başka etkeni bazı nörolojik hastalıklarla ortak belirtilere sahip olması. Bu nedenle değerlendirmenin deneyimli bir nöroloji veya beyin ve sinir cerrahı uzmanı tarafından yapılması önem taşıyor. Tanı sürecinde önce hastalığın üç ana belirtisi gözlemlenerek klinik bir değerlendirme ve nörolojik muayene yapılıyor. Ardından sıvı birikimini görmek için manyetik rezonans görüntüleme (MRG) veya bilgisayarlı tomografi (BT) kullanılıyor. Tanıdan emin olmak amacıyla “lomber ponksiyon” yöntemine başvurulduğunu ifade eden Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Acka “Bu işlemde bel bölgesinden bir iğneyle beyin omurilik sıvısı örneği alınarak basınç ölçülmektedir. İşlem sıvı basıncının da düşmesini sağladığı için hastada klinik belirtiler düzelebilir. Bu tablo uygulanacak cerrahi tedavinin başarısına işaret eder. Bu tetkiklerin kombinasyonuyla hastalığa tanı konulmaktadır” diyor.
Genellikle cerrahi yöntemle tedavi ediliyor!
Normal Basınçlı Hidrosefali’nin tedavisi semptomların şiddetine, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna göre planlanıyor. Tedavi genellikle beynin omurilik sıvısının normal dolaşımını sağlamak amacıyla yapılan cerrahi yöntemleri içeriyor. Normal Basınçlı Hidrosefali bulunan hastalarda uygulanan tedavilerle, yürüyüş bozukluğu, idrar kaçırma ve hafıza bozukluğu gibi yakınmalar tamamen düzeltilebiliyor. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Acka bu hastalığın tedavisinde en yaygın olarak Ventrikülo-Peritoneal Şant Cerrahisi’nin uygulandığını belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Şant cerrahisinde ince bir tüp aracılığıyla beyin omurilik sıvısı biriktiği bölgeden alınıp karın boşluğu, kalp zarı veya akciğer zarı gibi başka bir yere yönlendirilmektedir. Bu yöntem beyin ventriküllerinin normal boyutlarına dönmesine ve basıncın azalmasına katkı sağlamaktadır. Endoskopik üçüncü ventrikülostomi yönteminde ise normal sıvı dolaşımına imkan tanıyacak bir alternatif kanal açma işlemi yapılmaktadır. Böylece beyindeki omurilik sıvısı doğrudan bir ventrikülden (su kesesi) diğer ventriküle akar ve normal sıvı dolaşımı restore edilir. Bazı durumlarda ise ameliyat yerine şikayetleri ortadan kaldırmaya yönelik ilaç ve fizik tedavi gibi yöntemler yeterli gelmektedir”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı