Kültür & Sanat Haberleri

‘İç Savaş’ İncelemesi: Düşmanla Tanıştık ve O Biziz. Tekrar.

Spekülatif kurgunun açık sözlü, yürek burkan bir çalışması olan “İç Savaş”, ABD’nin kendisiyle savaş halinde olduğu bir dönemde başlıyor – sadece retorik olarak değil, kelimenin tam anlamıyla. Washington DC’de başkan Beyaz Saray’da saklanıyor; Ürkütücü derecede nüfusu azalmış bir New York’ta çaresiz insanlar su tayınlarını bekliyor. Yakın gelecekte, çatılardaki keskin nişancılar, intihar bombacıları ve gözü dönmüş randolar savaştayken, Teksas ve Kaliforniya’dan oluşan Batı Cephesi adı verilen iki yıldızlı bayrak taşıyan bir muhalefet grubu – dediğim gibi, bu spekülatif bir kurgu – Federal hükümetten geriye kalanlara yönelik suçlamaya liderlik ediyor. Eğer tetiklendiğinizi hissediyorsanız, yalnız değilsiniz.

Amerika’da yeniden yas var ve büyüleyici, korkunç derecede sürükleyici. Kurşunlarla, yakıcı ateşlerle ve Kirsten Dunst gibi saklanmaya çalışan müthiş oyuncularla dolu film, 6 Ocak anılarının körüklediği bir kabus gibi. İç Savaş yine bozuldu, ya Amerika denilen demokratik deney başarısız olsaydı? Bu kulağa üzücü geliyorsa haklısın. Bir filmin yatağın altındaki canavarlarla çocukça korkulara değinmesi başka bir şeydir; ne olacağını görmek için sabırsızlanıyorsunuz çünkü sonunun nasıl biteceğini biliyorsunuz (devam filmine kadar). Yetişkinlerin korkuları başka bir konudur.

İngiliz film yapımcısı Alex Garland, “İç Savaş”ta, yapmayı sevdiği, düşünülemez olmasa bile dayanılmaz olanı araştırıyor. Bir popüler kültür dehası olarak, 1996’nın en çok satan kitabı “The Beach” ile zamanın ruhuna uygun, gösterişli bir çıkış yaptı. Bu roman, ölümcül olduğu kanıtlanan bir cenneti konu alan, hayat için her daim yeşil bir metafor ve saçma bir filmin temeli olan bir romandı. Dünyadaki şeylerin göründüğü gibi olmaması ve çoğu zaman çok daha kötü olması, Garland’ın önce senarist (“28 Gün Sonra”) ve ardından yazar-yönetmen olarak diğer karanlık fantezilerinde de peşinde koşmaya devam ettiği bir temadır ( “Eski Machina”). Özgeçmişi zombiler, klonlar ve uzaylılarla dolu olsa da, daha yakından takip etmeniz gerekenler görünüşte sıradan karakterlerdir.

“İç Savaş” başladığında, savaş açıklanmayan bir süredir devam ediyor, ancak şehirlerin ve insanların yüzlerinin içini boşaltmaya yetecek kadar uzun. Savaşın neden başladığı ya da ilk atışı kimin yaptığı belli değil. Garland bazı ipuçları veriyor; Çirkin bir sahnede, sarsıcı, korkutucu derecede etkili Jesse Plemons’un canlandırdığı bir milis tipi, esirlere “ne tür bir Amerikalı” olduklarını soruyor. Ancak çatışmadan önce yaşanan bölünmeler sizin hayal gücünüze bırakılmıştır, en azından kısmen Garland sizin son olaylara dikkat ettiğinizi varsaydığı için. Bunun yerine, politikalar, siyaset ve Amerikan istisnacılığı hakkındaki tartışmaların savaş nedeniyle tartışmalı hale getirildiği, dışsal ve büyük ölçüde post-ideolojik bir manzara sunuyor.

Bu yıkıntıların ortasında tanıdık kalan şey, filmin gazeteciliğe olan eski moda inancıdır. Sansasyonel biri olan Dunst, muhabir arkadaşı Joel (karizmatik Wagner Moura) ile birlikte Reuters için çalışan savaş fotoğrafçısı Lee’yi canlandırıyor. Onlarla tanıştığınızda New York’talar, korumalı bir tankerin yanında su tayınlarını endişeyle bekleyen kalabalığın arasından geçiyorlar. Bu endişe verici bir sahne; huzursuz kalabalık mafya paniğine doğru gidiyor ve Lee, elinde kamerayla alarma geçmiş durumda. Garland’ın kendi kamerası ve Joel ortalıkta dolaşırken Lee, sanki tam olarak nerede olması gerektiğini biliyormuş gibi kaosun içinde bir yol açar ve sonra bir bomba patlar. Bu sırada, hevesli bir foto muhabiri olan Jessie (Cailee Spaeny) de karışıma dahil olur.

Akıcı ve ısrarla samimi olan hikaye, Lee, Joel, Jessie ve deneyimli muhabir Sammy’nin (Stephen McKinley Henderson) bir minibüse binip DC’ye gitmesiyle şekilleniyor. Joel ve Lee, başkan (Nick Offerman) ve Sammy ile röportaj yapmayı umuyorlar. ve Jessie, Garland’ın yolculuğu daha ilginç hale getirebilmesi için büyük ölçüde birlikte gidiyorlar. Sammy dengeleyici bir güç görevi görüyor (Henderson minibüsü insani bir sıcaklıkla dolduruyor), Jessie ise Lee’nin kırgın kanadı altına aldığı hevesli yeni başlayanı oynuyor. Aktörlerin, Garland’ın şakalarıyla ve rahat bir dinlenme süresiyle, etten kemikten kişiliklere, kırılganlıkları her kilometrede artan gerilimi besleyen insanlara dönüşmeleri, düzenli bir şekilde dengelenmiş bir örnekleme.

Haberois Editör

Türkiye'nin bir numaralı haber platformu olan Haberois, okuyucularına en güncel son dakika haberlerini tarafsız olarak sunar.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu