Yaz sona ererken, acımasız sıcak hava dalgalarının azalmaya devam etmesini umalım. Eğer iç mekanda lüks bir hafta sonu geçirmek istiyorsanız, sizi güldürecek, platform becerilerinizi test edecek ve biraz estetik yaratıcılık sağlayacak üç nispeten kısa oyun burada.
İyi ki Buradasın!
Tercih ettiğiniz etli börek boyutunun bir beyefendiyi “Benim kızım büyük bir börekçiyle gitmez!” dedirttiği bir yeri hayal edin. Kurgusal kuzey İngiltere kasabası Barnsworth’ta geçen – ancak Yorkshire ruhuyla dolu – Thank Godness You’re Here!, kaba, slapstick ve çılgın komediyi harmanlayan, eğitimsiz bir Yank olduğum için kaçırdığım bir veya iki kayıt daha içeren, İngiliz soytarılığının sağlam bir karışımıdır. (Altyazılar için “reyt” minnettardım.)
Oyun sizi, ev ofisinden küçük bir uçuş ülkesinin belediye başkanıyla görüşmek üzere gönderilen seyyar bir satıcının rolüne sokuyor. Ne yazık ki, siz vardığınızda yerel ileri gelenler meşgul oluyor ve size yerel yaşam alanını keşfetmekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Çok fazla rahatsız edilen karakteriniz, aptalca işleri tamamlaması gereken daha büyük insanların dünyasında, çocuksu bir suratı ve geriye doğru çekilmiş bir saç çizgisi olan kravat takan küçük bir adam. Düşünün: Bir çim biçme makinesine atlayıp serenat yapan bir çiçeğin başını kesmek veya bir kasap dükkanında bir biftek dilimine gömülmek ve bir sosis halkasının kişisel travmasını öğrenmek.
Oyunun mekanikleri basittir: yürü, koş, zıpla ve tokatla. Eğer onların saçma repliklerini duymak istiyorsanız insanlara tokat atmanız teşvik edilir. (Kıç tokatlamaya verilen komik bir tepkiyi tarif etmekten kendimi alıkoyuyorum.) Bazı temel platform bölümlerine ek olarak, seyyar satıcımızın kendini içinde bulduğu durumların çeşitliliği Thank Godness You’re Here!’a canlı bir ivme kazandırıyor.
İngiliz komedisinin tutkunu olmayan biri olarak, ilk esprilerden birinin, kolunun bir kanalizasyon kapağına sıkışması nedeniyle kayganlaştırıcıya ihtiyacı olan talihsiz bir adama bir parça tereyağı kaydırması olduğunda şüpheci olduğumu itiraf ediyorum. Yine de oyunun ikinci yarısında, özellikle komşularının aletlerini çaldığından şüphelenen (yanlış ama sebepsiz değil!) tamirci Jasper olmak üzere, kasaba sakinlerinin gidişatına yüksek sesle kahkahalarla gülerken buldum kendimi. Birkaç anlatı ipliğini bir araya getirerek neşeli bir çalışma kutlaması yapan finale geldiğimde, tamamen büyülenmiştim.