
İsrail’in Nükleer Silah Sahibi Olduğu İddiaları
İsrail’in nükleer silah programına ait birinci önemli tezler, 1960’lı yıllara dayanmaktadır. Bilhassa Negev Çölü’ndeki Dimona Nükleer Araştırma Merkezi, bu programın kalbi olarak gösterilmektedir. Fransa’nın yardımıyla inşa edildiği düşünülen Dimona reaktörü, plütonyum üretimi için gerekli olan şartları sağlayabilen bir tesistir.
1970’li Yıllar: CIA raporları ve istihbarat değerlendirmeleri, İsrail’in nükleer silah geliştirme yeteneğine ulaştığını gösterir.
Mordehay Vanunu Olayı: 1986’da, Dimona’da teknisyen olarak çalışan Mordehay Vanunu, İsrail’in bilinmeyen nükleer programına dair ayrıntılı bilgileri ve fotoğrafları İngiliz Sunday Times gazetesine sızdırdı. Vanunu’nun ifşaatları, İsrail’in sav edilenden çok daha gelişmiş bir nükleer silaha sahip olduğu tarafındaki kuşkuları kuvvetlendirdi. Vanunu, İsrail tarafından kaçırıldı, yargılandı ve uzun yıllar mahpus yattı. Bu olay, İsrail’in nükleer sırrının en kıymetli ifşaatı olarak tarihe geçti.
Bu tarihi süreç, İsrail’in nükleer silah sahibi olduğu istikametindeki tezleri güçlendiren somut olaylarla doludur.
Dimona Nükleer Reaktörü’nün Rolü
Dimona Nükleer Araştırma Merkezi, İsrail’in nükleer kapasitesinin anahtarı olarak kabul edilir. Resmi olarak bir araştırma tesisi olarak lanse edilse de, uzun yıllardır plütonyum ayrıştırma yeteneğine sahip bir tesis olduğu düşünülmektedir. Plütonyum, nükleer silahların imalinde kullanılan temel unsurlardan biridir. Dimona’nın varlığı ve faaliyetleri, İsrail’in nükleer silah programının en somut ispatı olarak gösterilmektedir. Tesisteki saklılık düzeyi ve memleketler arası kontrole kapalı oluşu, tezleri daha da kuvvetlendirmektedir.