Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’ın Kongre’ye yazdığı son mektupta, borç limitine yönelik tedbirlerin 1 Haziran’a kadar tükenebileceğini öne sürdüğü anımsatıldı.
Söz konusu mektubun müzakerelerle ilgili piyasa tasalarını artırdığına işaret edilen açıklamada, Moody’s’in temel beklentisinin gergin siyasi ortama karşın borç limitinin yükseltileceği yahut askıya alınacağı tarafında olduğu kaydedildi.
Açıklamada, belirsizliğin kredi risklerini artırdığı vurgulanarak, borç limitinin yükseltilmesi yahut askıya alınması, borç limitinin kaldırılmaması fakat hükümetin faiz ödemelerine öncelik vererek temerrüde düşmemesi ve hükümetin bir faiz ödemesini kaçırdığı 3 farklı senaryonun krediler üzerindeki tesirleri özetlendi.
Mevcut siyasi dinamikler göz önüne alındığında, borç limitini kaldırma yahut askıya alma kararının borcun temerrüde düşmesine çok yakın olmasının beklenen olduğu belirtilen açıklamada, bunun finansal piyasalardaki oynaklığı ağırlaştıracağı ve fonlama maliyetleri ile kredi riskini artıracağı kaydedildi.
Açıklamada, hükümetin bütçe müzakerelerinde büyük harcama kesintilerini kabul etmek zorunda kalması durumunda daha fazla sayıda borç veren kuruluşun etkilenebileceği aktarıldı.
Bir mutabakat olmaması ve hükümetin faiz ödemelerine öncelik vermeyi seçmesi durumunda birtakım kamu finansmanı ihraççılarının etkileneceği kaydedilen açıklamada, “Faiz ödemelerine öncelik verme kararı, borç yükümlülüklerini yerine getirmeye devam edeceği için ABD ülke kredi profilini etkilemeyebilir. Fakat federal fonlamaya bağımlı yahut maruz kalan bir dizi kamu finansmanı ihraççısı için kredi baskısı yaratabilir.” denildi.
Açıklamada, kaçırılan bir faiz ödemesi ve ülke notunun düşürülmesinin birçok bölümü etkileyeceğine dikkati çekilerek, ülke notuyla direkt temaslı olan borç veren kuruluşların notlarının da büyük olasılıkla tıpkı doğrultuda hareket edeceği vurgulandı.
Moody’in açıklamasında, ABD’nin faiz ödemesini kaçırmasının pek mümkün görülmediği kaydedildi.