Mart 1912’de ünlü kemancı ve besteci Eugène Ysaÿe, müzisyen arkadaşı Raoul Pugno’nun Paris’teki evini ziyaret etti. Pugno piyanoda, kendisinden 35 yaş küçük, mentee dönüşen işbirlikçi Nadia Boulanger ile birlikte yazdığı “La Ville Morte” operasını çalıp şarkı söyledi.
Ysaÿe o ayın sonlarında Boulanger’a “Bu çok özel performans hakkında” diye yazmıştı, “En derin ve en mutlu izlenimi bende taşıyorum.” Ona operanın “çok güzel, çok sağlam, çok dokunaklı” olduğunu söyledi.
“La Ville Morte” Boulanger’ın genç bestecilik kariyerinin en iddialı projesiydi. Ve o yaz tamamlanan piyano-vokal partisyonu ile şekillendiğinde, son ölçülerin altına “Alleluia!!!!” diye yazdı.
Ancak birbiri ardına gelen olaylar “La Ville Morte”un sahneye çıkmasını engelledi. 1914’te halka satışta önemli bir ortak olan Pugno öldü. Birinci Dünya Savaşı patlak verdi ve planlanan prömiyeri son kez ertelendi. Birkaç yıl sonra Boulanger’in sevgili kız kardeşi besteci Lili Boulanger da öldü ve Nadia kendi müziğini yazmayı veya tanıtmayı neredeyse bıraktı.
Bunun yerine Boulanger, tarihteki en büyük müzik öğretmenlerinden biri haline gelecekti; Aaron Copland ve Elliott Carter gibi 20. yüzyılın devleri ve Quincy Jones, Burt Bacharach ve Philip Glass gibi diğer efsaneler için biçimlendirici bir figür.