2018 sonbaharında bir gün, İngiliz tiyatro yapımcısı Francesca Moody, tren yolculuğu sırasında çantasında okuyacak bir şeyler ararken haftalardır okumak istediği bir senaryoyu buldu.
İlk sayfasına göz attığında, bir adamın sesli mesajına giriş yaptığı bir sahneyi okudu. Cep telefonunun robotik sesi, “50 yeni mesajınız var,” diyor. Mesajların hepsi Martha adında bir kadından geliyor.
Moody, tren yolculuğunun geri kalanında, bir komedyenin, ara sıra kendine zarar veren sonuçlar doğuracak şekilde cesaretlendirdiği bir kadın sapığıyla mücadelesini anlatan tek kişilik bir oyun olan “Bebek Ren Geyiği”nin senaryosundan gözlerini alamadı.
Moody yakın zamanda verdiği bir röportajda “Sadece bir gerilim filmiydi,” diye hatırladı. “Ve şaşırtıcı olan şey, bunun normal bir kurban-fail anlatısı olmamasıydı. Aradaki tüm gri alanlarla ilgiliydi.”
Tren yaklaşık bir saat sonra varış noktasına ulaştığında, Moody ayağa kalkmadı. Senaryonun son sayfalarını okumak için boş vagonda kaldı. Moody, o zamana kadar iki şeye karar verdiğini hatırladı: Bu oyunu sahnelemesi gerekiyordu ve bu, Britanya’da daha az bilinen yazarların yeni oyunları ve müzikalleri için ilgi odağı yaratmanın en iyi yeri olan Edinburgh Festival Fringe’de olmalıydı.
Oradaki başarının, şovu Londra’da başarıya taşıyabileceğini biliyordu. Belki New York’ta da. Ancak o anda, “Baby Reindeer”ın bir Netflix anlaşması ve 11 Emmy adaylığı da alacağını tahmin edemiyordu.