Carol Kane’i görmeden önce onu duyuyor musunuz? Çok yüksek veya çok derin bir hırıltıya dönüşebilen, tam doğru anda titreşen sesi mi? Yoksa önce, asiliği telkin ederken aslında tam olarak deneyimlemenizi istediği şeyi çerçeveleyen altın bukleler yığınını mı hayal ediyorsunuz?
Karaktere uyması için o belirgin titrek sesi de modüle ediyor — “daha alçak, daha yoğun, daha yüksek veya bir vurgu olması gerekip gerekmediğine” dedi. “Bunun üzerinde çok çalışıyorum. Mümkün olduğunca spesifik hale getiriyorum.”
Bu, onun “Annie Hall” adlı lisansüstü öğrencisinde neredeyse yok ve 22 yaşındayken Oscar adaylığı kazandıran 1975 göçmen draması “Hester Street”te sessiz Yidiş’in içinden süzülüp geliyor. “Taxi” adlı sitcom’da uydurduğu dille Simka’nın sıkışık ritimlerinden, “Unbreakable Kimmy Schmidt”teki çılgın, ağzı bozuk New York ev sahibi Lillian’a kadar uzanıyor.
Ve en yeni filmi, Sundance’in favorisi olan ve Kane’in Jason Schwartzman’la birlikte rol aldığı “Between the Temples”da, savunmasızdan keskine kadar her şeyi yapıyor – kendi gerçek hayatındaki tonlamasının nasıl değiştiğinden çok da uzak olmayan bir vokal güven ölçeği. “Saniyeye, ana, güne bağlı,” dedi gülerek.
60 yıla yakın bir süredir profesyonel olarak oyunculuk yapan 72 yaşındaki Kane, eksantrik bir karakter incelemesinden daha fazlası, aslında dostluk ve zanaata olan bağlılığıyla Hollywood’un altın çağıyla bağlantılı olan aldatıcı derecede çok yönlü bir oyuncu — ama aynı zamanda bu ay bir bilimkurgu kongresinde de göründü. (Paramount+’ta yayınlanan “Star Trek: Strange New Worlds”ün ikinci sezonuna, yeri doldurulamaz bir aksanı olan bir uzaylı mühendisi olarak katıldı — kendi bükümü.)
Telefonun çalmadığı uzun dönemler vardı, sonra şimdiki gibi, en üstün parçaların bir araya geldiği geç bir rönesans (Kanaissance). Kane yakın zamanda verdiği bir röportajda öğrendiği şeyin, kariyerinde “bir şeyin mutlaka diğerine yol açmadığı – ne kadar iyi karşılanırsa karşılansın veya başarılı olursa olsun. Bir bakıma bir tür hayat dersi” olduğunu söyledi.