Tıpkı adını aldığı uzay yaratığı gibi, 45 yıllık “Alien” serisinin de öldürülmesi zor oldu: Serinin hayal kırıklığı yaratan bir bölümle ölümcül bir darbe aldığını düşündüğünüz her seferinde, hayranların umutlarını yeniden canlandıran yeni bir film geliyor. Bu kalıbı izleyerek, “Alien: Covenant”tan yedi yıl sonra “Alien: Romulus” sinemalarda.
Dizi (tüm eski başlıklar Hulu’da yayınlanıyor) birçok nedenden ötürü varlığını sürdürdü. Tematik olarak, çoğu zaman öncü bir şekilde, artık günlük olarak karşılaştığımız birçok konuya değindi: kurumsal yolsuzluk, kontrolden çıkan bilim, yapay zeka, klonlama ve hayatın anlamı. Ve bunu, motivasyonları kendi türlerini çoğaltmak ve herkesi ve her şeyi vahşice kanlı bir şekilde yok etmek olan gizemli başlıklı yaşam formuna karşı sıradan işçileri karşı karşıya getirerek yaptı.
“Alien” evrenine yeniyseniz, bilgilerinizi tazelemeniz gerekiyorsa veya ateşli bir tartışma arıyorsanız, işte yedi temel filmin bir 👽 (çok ürkütücü değil) ile 👽👽👽👽👽 (dehşet verici) arasında bir ölçekte sıralaması.
1979
‘Uzaylı’ 👽👽👽👽👽
Çok az film, bir şeyi değiştirmeyi hayal edemeyeceğiniz kadar mükemmeldir; Dan O’Bannon ve Ronald Shusett tarafından yazılan Ridley Scott’ın muhteşem ikinci uzun metrajlı filmi bunlardan biridir. Gizemli bir sinyalle izole bir aya çekilen Nostromo çekme gemisinin mürettebatı, onları birer birer yok eden korkunç bir yaşam formuyla karşılaşırlar. İki saatten biraz daha kısa bir sürede, sert bir şekilde gerçekçi ancak ürkütücü bir şekilde şiirsel olan “Alien”, sinematik uzay yaratıklarını modernize ediyor, biyolojik korkuyu yeniden icat ediyor ve kapitalist açgözlülük ve yapay zeka hakkındaki çağdaş söylemi öngörüyor. Ayrıca bilimkurgu kanonuna xenomorph’u (yaratığın biyomekanik görünümlü yaşam evresi, çift dişleri olan iki ayaklı bir yaratık) ve Astsubay Ripley’i (Sigourney Weaver) çağlar boyunca kullanılacak bir aksiyon kahramanıyla tanıştırıyor. Fragmanı bile muhteşemdi. Not yok.
1986
‘Uzaylılar’ 👽👽