Daha evvel çeşitli vesilelerle de lisana getirdiğim üzere genel olarak strateji tipini çok severim. Taktik-strateji tipindeki oyunlar da favorilerim ortasında yer alır. Bu çeşitle tanışmama vesile olan ve bugün hala çok sevdiğim seriler ortasında yerini koruyan bir seri var; UFO yahut daha yaygın bilinen haliyle X-COM serisi.
Seriyle bundan neredeyse 30 sene kadar evvel; 1994 yılında çıkan UFO: Enemy Unknown (X-COM: UFO Defense) ile tanışmıştık. Evvel o devirlerde strateji oyunlarının hükümdarı MicroProse tarafından geliştiriliyordu, sonra Hasbro devraldı bayrağı, en sonunda da Firaxis. Son olarak 2016 yılında çıkan XCOM 2’de bıraktık seriyi. Yeni oyun gelir mi, gelirse ne vakit gelir, bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var, bu boşluğu elinden geldiğince doldurmaya çalışan bir oyun bulunuyor karşımızda: Xenonauts 2.
Xenonauts serisi, XCOM’dan esinlenen ve bunu da gizlemeye gereksinim duymayan bir seri. Bizlere, 90’larda yaşadığımız o hoş tecrübeyi bir sefer daha yaşatmaya çalışıyorlar. XCOM: Enemy Unkown yahut XCOM 2 kadar gelişmiş, 3. boyutla haşır neşir olmuş bir biçimde değil; serinin eski devirlerine daha yakın bir üslupta yapıyor bunu -ki bence hoş de yapıyor. Oyunun bana kalırsa en büyük artılarından birisi, bir yandan o nostaljik havayı sunarken bir yandan günümüz oyuncularına da hitap edebilmesi, ortadaki bu dengeyi kurabilmesi.
Bitmeyen Soğuk Savaş ve Tükenmeyen UFO’lar…
Xenonauts 2, bizleri Soğuk Savaş’ın devam ettiği alternatif bir tarih akışına götürüyor. 2009 yılındayız, Dünya yeniden 2 kutuplu, Berlin Duvarı hala ayakta. Bu yetmezmiş üzere uzayın derinliklerinden çıkıp gelmiş düşmanların tehdidi altındayız.
UFO müşahedeleri her geçen gün artıyor, bununla eş güdümlü olarak dünya genelinde tansiyon de yükseliyor. Bir yandan dünya dışı tehdit, bir yandan iki kutup ortasındaki tansiyon derken işler uygunca can sıkıcı bir hal alıyor.
Bir de UFO gözlemleyenler, bunu diğerleriyle paylaşanlar yahut bu mevzularda araştırma yapanlar artlarında hiç iz bırakmadan ortadan kaybolmaya başlıyor. Bu işin gerisinde “Temizlikçiler” (Cleaners) isimli bir örgütün olduğu düşünülüyor.
Sizin anlayacağınız, uğraşmak zorunda olduğumuz birçok problem var ve bunlarla ilgilenecek kümemiz da Xenonauts isimli bâtın teşkilat. Bu küme; insanlığı tehdit eden bu yeni düşmanlar hakkında sessiz sedasız bir biçimde çalışıp istihbarat topluyor, yeri geliyor operasyonlar yapıyor.
İşte bizim olayımız da tam olarak burada başlıyor. Dünyanın çeşitli noktalarına üstler kuracak, askerler ve bilim insanlarından oluşan gruplar toplayacak ve bu tehdidi alt etmeye çalışacağız. Bunun için yeri gelecek UFO düşürüp geride kalan uzaylı düşmanları haklamamız yeri gelecek bilinmeyen Cleaner üstlerini keşfedip oradaki bilgileri ele geçirmemiz yeri gelecek sivilleri kurtarmamız gerekecek. Oyunda şu anda bu biçimde 10 farklı misyon çeşidi bulunuyor; erken erişim müddetince yeni misyon cinsleri de eklenebilir.
Hazır kelamı açılmışken oynanış kısmından bahsetmeye başlayabilirim. Oyuna başlamadan evvel iddia edilebileceği üzere bir zorluk seçimi yapıyoruz. Buradaki tercihiniz oyunun başlangıcında kasanızda ne kadar para bulunacağından aylık gelir oranına, düşmanların ölçüsünden vuruş güçlerine, askerlerin hayatta kalma ihtimalinden başlangıç panik seviyesine kadar çeşitli değişkenleri belirliyor. Bunlar da doğal olarak oyunun sizler için ne kadar güçlü (veya kolay) geçeceğine tesir ediyorlar.
Burada bir parantez açıp oyunun (şimdilik) eksileri ortasına yazabileceğim birinci noktayı da belirteyim. Şimdi zorluk konusunda istikrar oturmamış üzere geldi bana. Bazen çok kolay bazen epeyce güç olabiliyor. Fakat oyunun erken erişimde olduğunu göz önünde bulundurup bunu çok da sorun etmiyorum; bu mevzuya da el atıp dengeleyeceklerini kestirim ediyorum.
Dönelim oyunumuza. Birinci vazifeniz öncesinde ana üssünüzü dünyanın hangi köşesine kuracağınızı belirliyorsunuz. Benim tercihim daha geniş bir coğrafyayı gözlemleyebileceğim bir nokta oldu; bir yandan Avrupa, bir yandan Orta Doğu, bir yandan Afrika bir yandan da Asya’nın değerli bir kısmını gözleyebileceğim bir noktada, Kızıl Deniz kıyılarında kurdum ana üssümü. İlerleyen periyotlarda yeni üsler de kurup daha geniş coğrafyaları denetim ediyor, dünyanın geri kalanında da operasyonlara sürat veriyorsunuz doğal. Fakat en azından başlangıç basamağında daha fazla UFO hareketi tespit edip daha sık misyon yapmak isterseniz, siz de daha geniş coğrafyaları radarınıza almayı düşünebilirsiniz.
Üs konusunun üzerinde durulması hoşuma gitti. XCOM’un da bir periyot üzerine düştüğü bir bahisti, burada da misal bir halde işlenmesinden mutluyum. Üssünüz bir yandan uçaklarınıza ve askerlerinize mesken sahipliği yapıyor, operasyonları buradan yönetiyorsunuz; bir yandan da araştırmalarınızı ve işçi istihdamını burada yapıyorsunuz.
Gerek yeni teknolojilerin ve tekniklerin araştırılması gerekse ele geçirilen uzaylıların ve onların ekipmanlarının incelenmesi, üssünüzdeki bilim insanları tarafında yapılıyor. Kimi vakit yeni bir silah yahut zırh olarak karşınıza çıkıyor bu araştırmanın sonucu kimi vakit da düşmanınıza dair değerli bir bilgi. Tekrar Temizlikçiler ile ilgili operasyonlarda elde ettiğiniz bilgiler de burada derleniyor ve sonraki adımlarınız için bir temel teşkil edecek bilgiler ortaya çıkabiliyor. Ayrıyeten üssünüzde ekipman üretimi de yapıyorsunuz.
Üssümüzde bir de inşa işlerine girişebiliyoruz, olağan eldeki kaynaklar ve yerin sınırlılıkları ölçüsünde. Dilerseniz hangarı geliştirip uçak filonuza yenilerini katabilir, böylelikle çıkarma gruplarının yahut UFO avlayacak uçaklarınız sayısını artırabilirsiniz. Ömür alanlarını büyütüp üssünüzde bulundurabileceğiniz asker sayısını artırmak, sıhhat merkezi yapıp vazifede yaralanan askerlerin daha çabuk düzgünleşmesini ve misyona dönmesini sağlamak, eğitim merkezi kurup askerlerinizi geliştirmek, laboratuvarı genişletip araştırmaların daha süratli neticelenmesini sağlamak, radar ile daha geniş coğrafyaları takip etmek üzere alternatifleriniz var. Bütün bunlar benim için oyunu daha keyifli kılan ayrıntılar.
Bunca şey yazdım ve hala operasyon alanına varamadık; biraz da çatışma kısımlarından bahsedeyim artık, o denli değil mi :) Farklı misyon çeşitleri olduğundan bahsettik malum. Çatışmalar da ufak bir farklılıktan bahsedebiliriz. Çatışmaların birinci versiyonu gökyüzünde olanlar. Radarınıza bir UFO takıldığında avcı uçaklarınızı peşine takabiliyorsunuz. UFO ile temas kurulduğunda ona saldırmayı mı yoksa kuyruğuna takılıp takip etmeyi mi istediğiniz soruluyor. Çatışmayı otomatik olarak sonlandırabiliyor, sonuçtan mutlu kalmazsanız da denetimi elinize alabiliyorsunuz. UFO’yu düşürdüğünüzde dilerseniz yeni bir misyonu de tetiklemiş oluyorsunuz. Kaza alanına gidip geride kalan uzaylıları haklamak ve enkazdan bilgi edinmek üzere yer misyonu başlamış oluyor şayet bu seçeneği seçerseniz. Yok ben yalnızca yağmalayayım derseniz de kasanıza bir ölçü kaynak aktarıp sonraki misyona yanlışsız yol almanız mümkün.
Görevlerin başlangıcı daima bu türlü değil doğal. Birtakım durumlarda makul bir bölgeye uzaylılar tarafından taarruz yapıldığı yahut bir bölgede uzaylı görüldüğü bilgisi geliyor. Kimi vakitlerde operasyon görevlileriniz, Temizlikçiler hakkında bir bilgi ediniyor; siz de o bölgeye gidip onların elindeki istihbaratı ele geçirmeye çalışıyorsunuz. Sonuç olarak; başlangıcı nasıl olursa olsun operasyon timiniz nakliye uçağının gerisinde alana çıkmaya hazır ve de nazır haldeyken başlıyorsunuz çatışmalara.
Benzerlerinden (elbette en çok da XCOM serisinden) alıştığımız üzere; karakterlerimizin muhakkak hareket puanları, misyon öncesinde belirlediğimiz biçimde kuşandıkları ekipmanları ve bu ekipmanlarla da uyumlu olacak biçimde yapabilecekleri çeşitli ataklar kelam konusu; haritanın muhakkak bir noktasına hareket etmek, düşmana ateş açmak, bomba atmak, patlayıcı düzenek kurmak, yaralananları tedavi etmek, belli objelerle etkileşime girmek üzere.
Görev tipine nazaran; ya tüm haritayı tarayıp tek bir düşman kalmayıncaya kadar temizlemek üzere bir ava çıkıyor, ya süratlice amaç binaya girip oradaki bilgisayarlardan data topluyor ya da akın akın gelen düşmanlardan yakayı sıyırıp üsse dönmeye çalışıyoruz. Bunlar alışılmış her vakit söylendiği kadar kolay olmuyor. Misyonda ölen askerlerin akabinde yas tuttuğunuz sahneler de bol bol yaşanacak üzere; en azından şimdi birinci vazifelerimden birinde asker kaybetmiş olmamdan hareketle bana bu türlü düşündürttü.
Olayın stratejik boyutu, yalnızca vazifede izleyeceğiniz taktikleri belirlemekten ibaret değil. Hangi askerle saldırayım, grubu bir ortada mı tutayım kadrolar halinde mi ilerleyeyim, hangilerini haritanın bir diğer köşesine seyahate çıkarayım üzere kararlar o çatışmadan nasıl çıkacağınızı belirleyen temel etmenler olabilir. Lakin en baştan o misyona yollayacağınız ünitenin hangi askerlerden oluşacağı, o askerlere hangi ekipmanları vereceğiniz üzere kararlar da sizleri bekliyor. Bunlar bir yandan o çatışmaya bir yandan da sonrasına dair tesirleri olan kararlar. Ekipman için fazladan kaynak harcarsanız, kelam gelimi üssünüzde yapmak istediğiniz bir geliştirme için kâfi kaynağınız kalmayabilir yahut askerlerinizden kimileri çatışmada ölüp gittiğinde yahut birkaç askeriniz vazifeden yaralı döndüğünde sonraki misyon gücünüz kıymetli ölçüde zayıflayabilir. Özetle, beyin hücrelerine antrenman yaptırabileceğiniz farklı karar noktaları sunuyor Xenonauts 2.
Görsel istikametiyle, temasıyla, oynanışıyla XCOM’un sadık bir takipçisi olduğunu düşündürten, öte yandan mutlaka kolay bir kopya üzere hissettirmeyen bir üretim var karşımızda. Şimdi erken erişimde olmasına karşın (çabuk tekrara düşmesi ve zorluk istikrarının tam oturmamış olması üzere noktalar hariç) bunu pek hissettirmediğini de göz önünde bulundurarak, bu çeşidi sevenlerin radarlarına almalarını şiddetle tavsiye edebileceğim bir oyun olduğunu söyleyebilirim.
Artılar
- Temasından görsel dizaynına ve oynanışına, özlediğimiz XCOM deneyimini hoş bir biçimde yaşatıyor
- Hem üs faaliyetleri hem de çatışmalar taktik & stratejik çeşitlilik ismine kâfi malzemeyi sunuyor
Eksiler
- Belki erken erişimde olmasının da tesiriyle çabuk tekrara düşüyor (harita sayısının artması lazım)
- Zorluk istikrarı şimdi tam oturmamış üzere görünüyor
Son Karar: Erken erişimde olmasına karşın bunu neredeyse hiç hissettirmeyen, başarılı bir XCOM alternatifiyle karşı karşıyayız. Düzgün bir seri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
