
Amerikan ekonomisi ve sonbahardaki başkanlık seçimleri üzerinde can alıcı bir soru asılı duruyor: Federal Reserve’ün faiz oranlarını artırarak ekonomiyi yavaşlatmaya yönelik sürekli kampanyasına rağmen tüketici fiyatları neden hala rahatsız edici derecede hızlı artıyor?
Ekonomistler ve politika uzmanları çeşitli açıklamalar yaptılar. Bunlardan bazıları, ev ve otomobil sigortası maliyetlerinde pandemi sonrası gecikmiş bir artış gibi, esasen mevcut ekonomik anın tuhaflıklarıdır. Diğerleri, New York gibi büyük şehirlerde kiracı adaylarının konutlar için rekabet etmesi nedeniyle kiraların artmasına neden olan uygun fiyatlı konut eksikliği gibi uzun süredir devam eden yapısal sorunlardır.
Ancak aralarında Uluslararası Para Fonu’nun üst düzey yetkililerinin de bulunduğu bazı ekonomistler, ekonominin mali desteğe ihtiyaç duymadığı bir dönemde ekonomiye büyük miktarda borç para pompalamaya devam etmesi nedeniyle suçun bir kısmını federal hükümetin üstlendiğini söyledi.
Bu borçlanma, vergi kesintileri ve harcama artışlarıyla artan federal bütçe açığının bir sonucudur. Parayı daha sonra dışarı çıkıp harcayan şirketlere ve insanlara kanalize ederek mal ve hizmetlere olan talebin artmasına yardımcı oluyor.
IMF yetkilileri açığın fiyatları da artırdığı konusunda uyardı. Bu ayın başındaki bir raporda, Amerika’nın son dönemdeki ekonomik performansının etkileyici olmasına rağmen, bunun kısmen “uzun vadeli mali sürdürülebilirlikle bağdaşmayan” borçlanma hızından kaynaklandığını yazdılar.
IMF, ABD maliye politikalarının ulusal enflasyon oranına yaklaşık yarım puanlık bir katkı sağladığını ve “enflasyonla mücadele sürecine yönelik kısa vadeli riskleri” artırdığını söyledi; bu da aslında hükümetin Fed ile farklı amaçlarla çalıştığını gösteriyor.